Konuşan asker tutuklansın mı?
Abone olÜlkenin kritik bir konusu üzerinde fikir açıklayan komutan görevinden alınmalı, tutuklanmalı mı?Asker kendine verilen emiri "hiç itirazsız yerine mi getirmeli'?
İşte Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün
İspanya'da tutuklanan komutanlardan yola çıkıp 'Bizim komutanın
başına gelir mi'diye sormuş ve cevabını vermiş.
Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: www.hurriyet.com.tr
BUGÜN, basındaki bir "omerta kuralını" bozup, kritik bir konuya
gireceğim.
Geçtiğimiz günlerde İspanya’da bir olay yaşandı.
İspanyol ordusunun üst düzey bir komutanı, Katalonya’nın daha fazla
özerklik istemesini eleştiren bir konuşma yaptı.
Konuşmasında üstü örtülü biçimde, ordunun böyle bir gelişmeye
sessiz kalamayacağını söyledi.
Gerisini herhalde takip ettiniz.
Komutan önce görevden alındı.
Sonra tutuklandı.
* * *
Şimdilik bizim basında kimse yüksek sesle konuşmuyor, ama eminim
bazı çevrelerde şu soru kesinlikle soruluyor:
"Acaba Avrupa Birliği ile müzakereler geliştikçe, Türk ordusunun
fikirlerini yüksek sesle söyleyen komutanlarının başına da aynı şey
mi gelecek?"
Ben bir adım ötesini de soracağım.
"Acaba gelmeli mi?"
Yani ülkenin kritik bir konusu üzerinde fikir açıklayan Türk
komutan da görevinden alınmalı, tutuklanmalı mı?
* * *
Klasik liberal görüşlü çevreye göre, "Evet kesinlikle aynı şey
yapılmalı."
Söz hakkı kesinlikle ve sadece "seçilmiş sivillerde" olmalı.
Askerler, kendilerine ne emir verilirse onu "hiç itirazsız yerine
getirmelidir."
Benim bu konulardaki görüşüm ise çok açık.
Açıkça söylemekten de hiç çekinmiyorum.
Hayır, ben kesinlikle böyle düşünmüyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bu devletin "en ciddi" devlet
müessesesidir.
Türkiye, dünyanın çok kritik bir bölgesinde varlığını sürdürmeye
çalışmaktadır.
Ve sivil seçilmişlerin en azından bir bölümünün hálá "Rüştünü
ispat", "makuliyetini kanıtlama" gibi sorunu vardır.
Ayrıca bütün tarihi boyunca ülkesine büyük bir sadakat ve
fedakárlıkla hizmet etmiş bir müesseseye, "Sen sesini kes, sadece
emirleri dinle" demenin de menfaatimize olmadığını
düşünenlerdenim.
Geçen pazartesi günü Marakeş’te, Dünya Editörler Forumu’nun Yönetim
Kurulu toplantısında, dünyanın önde gelen bazı gazetelerinin genel
yayın yönetmenleriyle birlikte oldum.
Orada İspanyol El Pais’in editörü de vardı.
Kendisine El Pais’in, Katalonya’nın neredeyse bağımsızlığa varacak
geniş yetkiler istemesi ile ilgili politikasının ne olduğunu
sordum.
"Biz bu konuda iki tarafı da dikkate alan ılımlı bir politika
izliyoruz" dedi.
Ama Madrid’in neredeyse bütün öteki gazeteleri Katalonya’nın bu
isteklerine karşı tam bir savaş açmışlar.
Yani tutuklanan generalin görüşüne yakın bir çizgiyi
savunuyorlarmış.
* * *
Haberlerde siz de okumuşsunuzdur.
Real Madrid maçı sırasında seyirciler de İspanyol bayraklarını
sallayarak Katalonya aleyhtarı sloganlar atmışlar.
Olay tribünlere de sıçramış.
Demek ki general İspanya’da halkın ortak duygularını dile
getirmiş.
* * *
Toplantıya katılan Danimarkalı bir gazeteci bana şu ilginç yorumu
yaptı:
"Biz kendi aramızda şu soruyu sormaya başladık. Acaba Avrupa
Birliği olarak, Türk ordusunun çok geri plana çekilmesi konusunda
bu kadar baskı uygulamakla doğruyu mu yapıyoruz? Çünkü Türkiye’de
gerçekçi düşünen birçok insan, Türk ordusunun moderleştirici
özelliğini ve rejimin laik karakterinin korunması konusundaki
hassasiyetini dile getiriyor."
Bu soru Brüksel’de de soruluyor.
Ama orada da "siyasi omerta" kuralı işliyor.
Çünkü bunu telaffuz ettiğiniz an, statükocu olarak damgalanmanız
kesin.
Brüksel’de yaşayan hiçbir entelektüel bürokrat da bu damgayı yemek
istemez.
Çünkü işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalır.
Ama bizim böyle bir sorunumuz yok.
Dolayısıyla gerçekçi soruları sormaya davam edebiliriz.
Türkiye, laik rejimini hiçbir tartışma yol açmayacak şekilde
garantiye alıncaya kadar da sormaya devam etmeliyiz diye
düşünüyorum.