Bizim üç-beş çapulcu karizmasını çizdi
Abone olCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bizim üç-beş çapulcu karizmasını çizdi. Gençler ’benim hayatıma dokunursan senin karizmanı çizerim’ d...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bizim üç-beş çapulcu
karizmasını çizdi. Gençler ’benim hayatıma dokunursan senin
karizmanı çizerim’ dedi. O da dokundu, karizmasını çizdiler”
dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, 2 Temmuz 1993’de yaşanan Sivas olaylarının bugün yıl
dönümü olduğunu hatırlattı. Sivas olaylarının tarihin önemli dönüm
noktalarından birisi olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, 2 Temmuz 1993
yılının Ortaçağın Türkiye’ye getirildiğini tarih olduğunu belirtti.
2 Temmuz 1993 yılını insanların yakıldığı tarih olarak nitelendiren
Kılıçdaroğlu, “Orada hayatını yitirenler yanarak can verdiler.
Bedel ödediler. Nazım ne güzel söylemiş; ‘sen yanmasan, ben
yanmasam, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlık aydınlığa.’ Kuşkusuz
yanarak ağır bir bedel ödediler ama onlar cumhuriyeti ve
geleceğimizi aydınlattılar. Bir insanlık suçunun bedelini ödediler”
dedi.
“İNTİKAM DUYGUSUYLA KİMSE HAREKET ETMESİN”
Sivas olaylarının asıl faillerinin hiçbir zaman yakalanmadığını
dile getiren Kılıçdaroğlu, Sivas olaylarının asıl faillerine gölge
edildiğini ve sırtlarının sıvazlandığını öne sürdü. Kılıçdaroğlu,
“Onları savunanların yani asıl faillerin avukatlığını yapanların
hemen hemen tamamı AK Parti saflarında yer alıyor” diye
konuştu.
“Bir insanı yakmak hangi kitapta vardır” diye soran Kılıçdaroğlu,
“İnsanı sevmek varken neden yakılıyor” dedi. İntikam duygusuyla
kimsenin hareket etmemesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu,
kendi kitaplarında intikamın bulunmadığını ve intikamın insana
yakışmayacağını vurguladı. Sivas olaylarında hayatını kaybedenlerin
ağır bir bedel ödeyerek isimlerini tarihe yazdırdıklarını sözlerine
ekleyen Kılıçdaroğlu, Sivas olaylarında hayatını kaybedenleri saygı
ve sevgiyle anacaklarını kaydetti.
“2004 YILINDA BİR BAKAN GAZİANTEP’TE KÜRSÜDE GAZETE YIRTMIŞTI”
Siyasetin, siyaset yapan kişinin halka adanmışlık sözü olduğunu
ifade eden Kılıçdaroğlu, siyasetçinin bireysel çıkar peşinde
koşmadığını, siyasetçinin partisinin de çıkarları peşinde koşmaması
gerektiğini vurguladı. Siyaset yapan kişinin odak noktasında
ülkesinin çıkarlarının olması gerektiğinin altını çizen
Kılıçdaroğlu, siyasetçinin özünde diktatörlüğe gidermek olduğunu
söyledi.
2002 yılında yapılan seçimde AK Parti’nin yüzde 34 oy aldığını ve
Recep Tayyip Erdoğan’ın o dönemde milletvekili seçilemediğini
anımsattı. O dönemde yüzde 34 oy alan bir partinin genel başkanın
parlamentoda olması gerektiğini söylediklerini belirten
Kılıçdaroğlu, “Anayasa değişti, yasalar değişti, Seçim Kurulu karar
aldı ve Siirt’te seçim yapıldı ve bu kişi (Recep Tayyip Erdoğan)
parlamentoya milletvekili olarak geldi. Güzel şeyler söylüyordu,
demokrasi diyordu, özgürlük diyordu, herkese özgürlük diyordu,
herkese demokrasi diyordu. Demokrasi olmalı diyordu. Demokraside
vesayet olmamalıdır diyordu. Halk en büyük güçtür diyordu ve halka
güvenmeliyiz diyordu. İnsanlara umut bağladılar. Her seçimden sonra
balkon konuşmaları yapıldı. ’Biz ayrım yapmıyoruz’ dendi. ’Ben bu
ülkede yaşayan herkesin Başbakanıyım’ dedi. ’Bize oy verene de oy
vermeyene de saygılıyız’ dedi. ’Oy vermeyenler de benim
yurttaşlarımdır’ dedi. Sonra bir tarif veriyorum 2004 yılında bir
AK Partili bir bakan Gaziantep’te gazeteyi yırttı” dedi.
“GAZETE YIRTILDI KİMSE SES ÇIKARMADI”
AK Parti hükümetinin göreve ilk geldiği dönemde önce medyayla
uğraştığını öne süren Kılıçdaroğlu, AK Parti hükümetinin medyayı
dağıttığını ileri sürdü. Medyaya ağır cezalar kesildiğini
vurgulayan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Gazete yırtıldığında kimse ses çıkarmadı. Gazetelerde küçük haber
oldu. Bakan koltuğunu garantiledi. Sonra medya mensuplarına ve
patronlara ağır cezalar kesildi. Beğenmediklerinin işine son
verildi. Medya patronları gidip ziyaret etti. Siz kimi benim
gazetemde köşe yazarı olarak görmek istiyorsunuz dediler ve bunu
çıkıp televizyonlarda da söylediler. Medyayı çökerttiler. Halkın
sağlıklı bilgi alma kanallarının önünü tıkadılar. Artık gazeteler
hep ondan bahsediyor, televizyondan hep ondan bahsediyor. Onların
yandaşları çıkıyor kanallara. Sabah akşam onlardan bahsedildi.”
“BİR GECEDE 160 MİLİTANI YARGITAY’A YERLEŞTİRDİLER”
Medyanın halledilmesinin ardından sıranın yargıya geldiğini dile
getiren Kılıçdaroğlu, medya engelini aşan hükümetin yargı engelini
de aşmak için çalışmalara başladığını kaydetti. Kılıçdaroğlu,
“Yargının militanlaştırılması gerekiyordu ve bir referandum
yaptılar. Yargı sil baştan değişti. Bir gecede 160 militanı
Yargıtay’a yerleştirdiler. Danıştay’a yerleştirdiler. Danıştay
Başkanı emekli oldu yerine başkan adayı seçilemiyor, niçin. Kapı
arkasında yapılan pazarlıklar sonuçlanmadı da onun için. Sözde
yargıçlar oy kullanacak, söz aday çıkacak. Kurumları kurum yapan o
kurumların kültürleridir. Danıştay’ın bir kültürü var. En yaşlı
Danıştay üyesi başkan seçilir. Bu kültür oluşmuş ve bu kültürlerin
tamamını yerle bir ettiler. Ne Yargıtay da kültür kaldı ne
Danıştay’da kaldı. Herkes bir kişinin gözüne bakıyor. Kimi işaret
ederse gidip oyunu oraya verecek. Böyle bir yapı içerisinde yargı
elden çıkmıştır” dedi.
“SANA SENDİKA DEĞİL, KAPI KULU SENDİKASI DEMEK LAZIM”
Medya ve yargının halledilmesinin ardından sıranın üniversitelere
geldiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, hükümetin üniversiteleri sil
baştan yenilediğini ileri sürdü. Üniversitelerin suskun kuruluşlar
haline getirildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bereket versin orada
gençler varda mezuniyet törenlerinde özgürce haykıra biliyorlar.
Sendikalar halledildi. Siz düşünebiliyor musunuz bir sendika greve
gidiyor ve konfederasyonun başkanı grevi kırıyor. Hangi akıl.
Uluslar arası Çalışma Örgütü Türkiye’yi kara listeye aldı. Konuşan
var mı, tartışan var mı. Sadece bizim CHP’liler geç kaldı diyor ve
geç kaldı. Geçmiş olsun size. Bu sendikalardan bizim bildiğimiz
sendikacı çıkmaz. Sendika ağasından sendikacı olmaz. Sendikacı
işçinin hakkını korur. Memur sendikaları, kendi memur
sendikalarının üye sayısı son on yılda yüzde 770 arttı. Bunlar
birde memur hakkını koruyacak. Grev yasağı getiriyorum diyor memura
o da gidip evet diyor. Sen ne biçim sendikasın. Sana sendika değil
‘kapı kulu’ sendikası demek lazım.
“KUL HAKKI YİYENDEN BU MEMLEKETE HAYIR GELİR Mİ?”
Sıranın yasama organına geldiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu,
konuşmasına şöyle devam etti:
“Yasama organı bizim bildiğimiz yasama organımı. Milletvekillerinin
bir yasa karşısında çıkıp düşüncelerini özgürce dile getirdikleri
bir yasama organımı. Böyle bir şey yok. AK Parti milletvekili bile
diyor ki, ‘el kaldırıp, indiriyoruz. Niçin el kaldırıp,
indirdiğimizi bizde bilmiyoruz’ diyor. 19 Mayıs’ta benzeri
yapılıyordu. Bunları söyleyen ben değilim. AK Parti’nin vicdanlı
vekilleri bunu söylüyor. Kabul edemiyoruz diyorlar bu anlayışı. Ben
söylerim olur diyor. Ağzından bir cümle çıkıyor ertesi gün kanun
teklifleri hazırlanıyor. Ağzından bir cümle çıkıyor yasa önerileri
parlamentoya geliyor. O ne derse arkasından oluyor. Sivil Toplum
Kuruluşları da halledildi. Ağır cezalar verildi”. Yargı talimatla
dava açıp, talimatla karar verme süreci içerisine girdi. Dava
açacağız diyor, savcılar durmasın diyor. Göreceksiniz diyor, daha
cezalar verilecek. Öyle bir noktaya geldi ki artık tiranlığını ilan
etti. ‘Yasama ve Yargı benim için ayak bağıdır’ deme cüretini
gösterdi. Hep böyle bardak birer damla damla doldu ve Sayıştay’ı da
perişan ettiler. Ülkedeki vergilerin nereye harcandığını hesabı
bile sorulmadı. Bunlar ne diyordu, kul hakkında söz ediyorlardı.
Kul hakkı yiyen adamdan bu memlekete hayır gelir mi?” şeklinde
konuştu.
“SEVSİNLER SENİN MİLLİYETÇİLİĞİNİ”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın insanların özel yaşantısına
karışmaya başladığını öne süren Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın
‘ben her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alırım’ sözünü
hatırlatarak, “Şimdi milliyetçi kesildi” dedi. Kılıçdaroğlu, “Sen
dün neredeydin, dün aklın başında değimliydi, promterde yazmıyor
muydu. Bugün milliyetçi kesilmiş beyefendi. Sevsinler senin
milliyetçiliğini” dedi.
“BİZ SENİ BAŞBAKAN OLARAK MI ATADIK, DİKİZÇİ OLASIN DİYE Mİ?”
Korku duvarlarını Türkiye’nin gençlerinin yıktığını vurgulayan
Kılıçdaroğlu, “Bizden senden korkmuyoruz dediler. Kiminle gelirsen
gel dediler. İster TOMA’larınla, ister suyunla, ister biber
gazınla, ister plastik merminle gel. İster gerçek merminle gel.
Bedenimi siper ediyorum ve senden korkmuyorum dediler.
Hatırlarsanız 1968 olayları Paris’te başlamıştı. Bütün dünyaya
yayıldı. Gezi olayları İstanbul’da başladı ve bütün dünyaya
yayıldı. Bütün dünya, bütün kurumlar, bütün sivil toplum kurumları
ve herkes bu gençlere sahip çıktı. Gençler özgürlüğüme dokunma
diyor, hayatıma dokunma diyor. Bu ne diyor; ‘Dolmabahçe oturuyorum,
Kadıköy’den gelen vapurlara bakıyorum. O kadınları seyrediyorum’
diyor. Biz seni Başbakan olarak mı atadık, dikizci olasın diye mi?
Bunu çıkıp televizyonlarda anlatıyor. Nasıl bir düşünce ve ruh
halidir bu. Bu nedenle bu tiran hakkında bizim konuşmamıza gere
yok. Bu ülkenin psikologlarının konuşması lazım” diye konuştu.
“BİZİM ÜÇ-BEŞ ÇAPULCU KARİZMASINI ÇİZDİ”
Kılıçdaroğlu, “Bana kimse dokunamaz diyordu. Kimse bana diz
çöktüremez diyordu. Ben dünyanın lideriyim diyordu. Bizim üç beş
çapulcu çıktı karizmasını çizdi. Sonuçta ne oldu, karizmasını
çizdi, panik içinde geldi. Korkuyor. Gençler ’benim düşünceme,
hayatıma dokunma’ diyor. Gençler ’bunu yaparsan karizmanı çizeriz’
diyor. Yaptı ve karizması çizildi. İster 30 kanal canlı versin,
istersen bütün gazeteler seni manşetten versin. Artık senin bu
ülkede kıymetin kalmadı” dedi.
(İHA)