Bizim cellatlarımız!

Epey zamandır endişelerimi dile getirmek yerine susmayı tercih ettim. Ancak sabretmek, görmezden gelmek artık mümkün görünmüyor.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Epey zamandır endişelerimi dile getirmek yerine susmayı tercih ettim. Ancak sabretmek, görmezden gelmek artık mümkün görünmüyor.

Övülmeye doyamayanların dünyasında, şan ve şöhrete aç küçük insanların büyük isim olabilmek için yaptıklarına artık tahammül edemiyorum. Yazdıklarını okudukça kusma isteğim yükselen dalgalar gibi kabarıyor.

Son bir buçuk yıldır "Türkiye için dehşet çağını başlatmak isteyenler"le boğuşup duruyoruz. Önce gezi olayları, ardından 17 ve 25 Aralık darbe girişimi sonrası gerek şehir iblislerine, gerekse  paralel yapıya karşı devleti temsil eden bir partinin etrafında toplandık.

Erdoğan'a kanlı bir ders vermek isteyenlerin zalimlik derecesindeki saldırılarını bertaraf etmede hangimizin ne kadar katkı sağladığı sadece Allah'a ayan...

Ancak görünen o ki yaşanan bu süreç, kendi içinde bazı kara cellatlar yarattı.

Gezi eylemlerini başlatanlardan ve onlara destek verenlerden bahsetmiyorum. Onlar zaten şerefe kadeh kaldırmayı, ülke kurmanın veya kurtarmanın ilk hamlesi olarak görecek kadar sefil haldeler.

Şeytanı utandıran darbe oyunlarıyla, belaltı kasetler ve türlü şantajlarla kişilerin hür iradesine ipotek koyan paralel yapının mensuplarından da bahsetmiyorum. Onlar zaten ayrı bir zelalet içinde debelenip duruyor.

Ben bizim içimizdeki cellatlardan bahsediyorum.

Kendi kendini "muhteşem" ilan eden, "Bakın ben paralelle daha çok mücadele ediyorum" diyerek güvercin yumurtasından ejderha çıkarıyormuş gibi böbürlenenlerden bahsediyorum.

Düne kadar paralel yapının kullandığı dili artık onlar kullanıyor. Paralel yapı kasetle şantaj yapma işlerini bıraktı ama görünen o ki bu işe bizimkiler başlamış.

Gözüne kestirdikleri veyahut sevmedikleri birini görür görmez kan susuzluğu çekiyormuşcasına saldırıya geçiyorlar.

Yafta belli:

"Kulağıma senin de kasetlerinin olduğu ve bu yüzden paralel aleyhine yazmadığın yönünde ihbarlar geliyor!"

Dövüşçülerin ve küfürbazların şımartılıp alkışlandığı, adalet tarezasini gözeterek yazanların küfürlere gark edildiği bir dönemden geçiyoruz. Devir, bu durumdan nemalanmak isteyenlerin devri.

Herşey biraz daha fazla rating, biraz daha fazla tık, biraz daha fazla popülarite için. Kelimeler ağızlarından yılanın zehri gibi akıyor.

Komplolar, desiseler, fısıltılar, yalanlar devreye giriyor. Kimi kasti bir amaçla doğruları söylemiyor, kimi ise doğrunun ne olduğunu sorup soruşturmadan hasım bellediğine pençesini geçiriyor.

"O paralelci"
denilerek işinden edilen, ekmeği elinden alınan masumlara hergün yenileri ekleniyor. Bu tayfa hedef gösterdiği için suçsuç günahsız insanlar küfürlere maruz kalıyor saatler boyu. Recm edilenlerin kan dondurucu feryatlarını kimse duymuyor.

Ölmez de sağ kalırsam, bu feryatların detaylarını önümüzdeki günlerde sizinle paylaşırım.

Bana soracak olursanız, yeni Türkiye'yi bunların himayesine vermektense, yılanlarla dolu bir çukura terketmeyi tercih ederim.

Çünkü onların korkunç lehçeleri ve ihanet heceleri, ülke insanını günden güne paronayak bir hale getiriyor. Bu durumun ileride hepimiz için büyük bir ızdıraba döneceği muhakkak...

Kardeşlerim...

Bir eşeğe zırhlı koşum takımları giydirebilirsiniz. Ancak onu bir savaş atı gibi cepheye süremezsiniz. Lütfen Türkiye'nin yeniden varolma savaşı verdiği şu dönemde eşeklere savaş atı muamelesi yapmayın.

Bir insanı şövalye yapan şey eline aldığı kılıcı değil, mertliği, adamlığı ve mazlumlara karşı sergilediği merhametidir. Bu erdemlere sahip olmayanlar olsa olsa ancak katil olabilir. İçinizde birazcık merhamet kırıntısı varsa bu katillerin suçuna ortak olmayın!

Dipnot: Karaman'ın Emenek ilçesindeki maden ocağında göçük altında kalan 18 kardeşimiz için dua etmeyi unutmayın.