Biz kovduk Almanlar sahip çıktı
Abone ol1961'de İstanbul Üniversitesi'nden kapı dışarı edilen Prof. Fuat Sezgin Almanya gitti. Sezgin, burada yaptığı çalışmalarla dünyanın sayılı bilimadamları arasında yeraldı
Modern bilimin kuruluşunda Doğu'nun, özellikle Müslüman Doğu'nun
payı nedir? Bu sorunun yanıtını 60 yıldır arayan Prof. Dr. Fuat
Sezgin, Doğu' nun hak ettiği yeri almasına ciddi katkı yapan bir
isim. Prof. Sezgin, 'bilimler tarihi' alanında dünyanın sayılı
isimlerinden. Almanya'daki Goethe Universitesi Arap-İslam Bilimleri
Tarihi Enstitüsü Müdürü Sezgin, son olarak İslam âlimlerinin
kitaplarına dayanarak yaptırdığı 800 icadın yer aldığı müzesiyle
konuşuldu. Sezgin, Frakfurt'taki müzede yer alanların, buluşların
yüzde 1'i bile olmadığını vurguluyor. Bu koleksiyonun 2006
ilkbaharında, Paris'te geniş kapsamlı bir sergiyle tanıtılması
hedefleniyor. Prof. Dr Sezgin'e göre 'modern bilim'in temeli, 9-16.
yüzyıl arasında yaşayan Müslüman bilim adamlarına dayanıyor. Bu
bilgilerin Sicilya ve Endülüs'te yapılan çevirilerle Avrupa'ya
ulaştığını anlatan Sezgin, Portekizlilere mal edilen modern
denizcilik bilimini örnek veriyor: "Denizcilik ilminin iki temel
prensibi vardır. Biri, engin denizde büyük mesafeleri ölçmek,
diğeri de bulunduğunuz noktayı tespit edebilmek. Müslümanlar bu iki
temeli 15. yüzyılda kurmuştu. Afrika ile Endonezya'nın Sumatra
Adası arasındaki mesafeyi 20-30 kilometre hatayla ölçmüşlerdi.
Bunun ötesinde Müslümanlar, enlem-boylam derecelerini gösteren
dünyanın ilk haritasını çizdi. Bugün küçük düzeltmeler dışında
bunun doğru olduğunu görürsünüz. Kuzey-güney, kuzey-doğu, hatta en
zoru olan ekvatora paralel ölçümleri yapabiliyorlardı. Avrupalılar
bunları Müslümanlardan öğrendi ama trigonometri bilgileri yeterli
olmadığından nasıl yapıldığını bir türlü anlamadılar." Schröder'den
mektup var İslam bilginleriyle Prof. Dr. Sezgin'in yolu, 1942'de
İstanbul Üniversitesi Arap Filolojisi eğitimi almaya başlamasıyla
kesişir. Ünlü şarkiyatçı Alman Prof. Dr. Helmut Ritter'le tanışır.
Matematiğe meraklıdır. Hocası, Harizimî, Ebu'l-Vefa Buzcanî, İbn
Heysem, Birunî gibi isimlerin, sonraki dönemlerin Avrupalı
matematikçileriyle aynı seviyede, yer yer üstün olduğundan söz
eder. Arapça öğrenmesini de önerir. Sezgin, Arapçayı nasıl
öğrendiğini şöyle anlatıyor: "O tarihlerde Almanlar Bulgaristan'ı
işgal etmişti. Türkiye'de devlet bütün üniversiteleri kapattı. Eve
kapandım ve altı ay hiç çıkmadan çalıştım. Babamdan kalan 'Taberî
Tefsiri'ni okudum. Hepsini anlamasam da ısrarla okuyor, Türkçe
Kur'an tefsirleriyle karşılaştırıyordum. Bu şekilde gece gündüz 30
cildi okudum." Ritter'e "Hayatta bir dili bu kadar hızlı öğrenen
birini görmedim" dedirten Sezgin, Süryanice, Farsça, Latince ve
İbranice eserleri orijinallerinden okuyabilir hale gelir.
Yakınlarına göre şu anda 27 dili 'çok iyi bilen' Sezgin, İÜ Arap
Edebiyatı'nda öğretim üyesi olduğunda İslam bilimleri tarihini
yazmaya karar verir. Ama 1960 darbesinde üniversiteden atılan 147
profesörün arasında onun da adı vardır. ABD'den iki, Almanya'dan
bir davet alır. Sık sık İstanbul'a gelip gitmek için Goethe'yi
tercih eder. Frankfurt'a gittiğinde karşısında 'İslam Bilimleri
Tarihi' yazmaya çalışan uluslararası bir komite bulur. 12 ciltlik
kitabının ilk cildi 1967'de yayımlandığında komite kendini
lağveder. Sezgin bugün 80 yaşında ve son yazdığı beş ciltlik İslam
bilimleriyle ilgili kronolojik buluş indeksinin yer aldığı kitap
için Alman Başbakanı Gerhard Schröder'den şöyle bir mektup aldı.
"Bu iki kültür dünyasını birbirinden ayıran kesimlerin karşısında
mücadele edebilmemiz için bize en büyük desteği verdiniz." Gökyüzü
ölçülüp biçildi İslam bilginlerinin sonradan 'Avrupa bilimi'ne
temel olacak bilimsel çalışmaları konusunda Sezgin şu bilgileri
veriyor: İslam'ın 150. yılında Abbasi Halifesi el Mem'un, Hint
astronomlarını Bağdat'a davet etti. Astronomi ve matematik kitabı
Siddhata, Arapçaya çevrildi. Yunanlıların tanımadığı sıfır sayısı
ve trigonometrik elamanlar, İslam dünyasına girdi. 'Jiva' terimi,
Arapçaya 'gib' oradan Latinceye 'sinüs' (cep) olarak çevrildi.
Câbir ibnü Heyyân, kimyayı bir bilim olarak kurdu. Cabir, tüm
insani duyguların matematiksel olarak ifade edilebileceğine
inanıyordu. Ekvatorun uzunluğu, Halife Mem'un zamanında ölçüldü:
Bugün bildiğimiz gibi 40 bin kilometre! MS 950'de Ebu Cafer el
Hazin, ilk kez üçüncü dereceden denklemi çözdü. İbnü'l Heytem ise
11. yüzyılda bir optik problemi dördüncü dereceden denklemle çözdü.
Ömer Hayyam'ın üçüncü dereceden denklemleri sisteme bağlayan
kitabının Avrupa'ya ulaşmadığı sanılıyor. Bu kitabın bir benzeri
ancak 17. yüzyılda Rene Descartes, Franz van Schooten ve Edmund
Halley tarafından yazılabildi. Güneşle Dünya'nın yıllık en uzak
aralığının değişken olduğunu 9. yüzyılda Müslümanlar saptadı.
Yörüngedeki küçülmeyi 12.09 saniye olarak hesapladılar. Bugün bu
değer, 11.46 saniye. Tahran'da 10. yüzyılda saptanan bu bilgiye
Avrupalılar 19. yüzyılda gök mekaniğiyle ulaşabildi. El Birunî 11.
Yüzyıl'da dünyanın enlem ve boylam derecelerini 6-40 dakikalık
küçük farklarla hesapladı. Hataları 20. yüzyılda düzeltilebildi.
11. yüzyılda tacir Costantinus Africanus, İtalya'ya İslam
bilginlerine ait 25 tıp kitabı götürdü. Latinceye çevrilen
kitaplar, Yunan bilginlerinin adıyla yayımlandı. Leonardo da
Vinci'nin çizdiği aletler ve matematik hesapları bugün bile
'inanılmaz' bulunuyor. Halbuki bu İslam bilginlerine ait olduğu
kabul edilirse, tasarımların 'sır'ları da ortaya çıkıyor. Haber:
İbrahim Günel Kaynak: Radikal