Biz dindarlar Kürtlerin ıstırabını hissetmedik
Abone olMuhafazakar kesimin önde gelen isimlerinden Cemal Uşak, 'Biz dindarlar Kürtlerin ıstırabını hissetmedik' diyor.
Fethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı 2. Başkanı Cemal Uşak'tan özeleştiri
geldi: "Caiz olduğu söylenen Kürtçenin özgürlüğünü savunmak lazımdı
ama yapılmadı."
Kürt sorununda bakışta çuvaldızı kendisine ve muhafazakar kesime batıran Uşak, Radikal'den Ezgi Başaran'a konuştu. Kürt sorununda tansiyonun biraz a medyanın büyük bölümüne hakim olan muhafazakarlar tarafından belirlendiği bugünlerde Uşak'ın açıklamaları önem taşıyor. İşte o söyleşiden öne çıkan başlıklar:
ISTIRABINI HİSSETMEDİK
Çünkü dindarlar üzerinde de hegemonyasını sürdüren bir resmi söylem vardı. Miliyetçi resmi söyleme kapılınca benim camiam da Kürtlerin varlığını kabul etse de vicdani gerekliliğini yapamamıştı. Genelde milliyetçiler ve biz dindarlar, 'Çin zulmü altında' anadillerini konuşmaktan men edilen Türkistanlı ırkdaşlarımızın veya Bulgaristan'da Türkçe isim alamayan kardeşlerimizin derdine yandık. Onlar için ağıtlar düzdük ama burnumuzun dibindeki Kürtlerin anadilleri konuşamamasının ıstırabını hissetmedik.
DIŞ MİHRAKLAR
"Esasen Kürt sorunu yoktur, bu sorunu birtakım dış mihraklar, içimizden bazı hainleri manipüle etmek süretiyle suni olarak yaratıyor" gibi yanlış bir algı vardı. Özellikle Milli Görüş geleneğinden gelenler bu fikri sıkça tekrar ederdi. Ve çözüm yolu olarak İslam kardeşliğini gösterirlerdi.
İSLAM KARDEŞLİĞİ
Evet ama nedir İslam kardeşliği? Bu bir reçete veya tablet değil ki, suya koyunca çözülsün. İslam ümmetinin yetimleri olarak tanımlanan Müslüman kürtlerin derdine çözüm arayışı içinde olmaktı önemli olan. İslam kardeşliği sözünün arkasından somut bir teklif gelmiyordu hiçbir zaman. Kur'anda şöyle der: "Sizin dillerinizin ve renklerinizin çeşitliliği Allah'ın ayetlerindendir." 15 sene kadar önce bu ayetin anlamını şöyle kavradım: Yüce tanrı istemiş ki, muhtelif dillerle yalvarılsın ve yakarılsın. Dolayısıyla eğer ben o Yaradan'a iman etmişsem, onun ayet olarak ifade ettiği farklı dillere saygı göstermek durumundayım. Milli Görüşçüler bunu yapamadı, sloganik ifadelerin ötesine geçemedi.
GÜLEN CEMAATİNİN SORUNA BAKIŞI
Bakın... Hükümet sözcüsü belli konulardaki tavrını çıkıp açıklıyor ama bizim camiamızın yöle bir durum yok. Cemaat dediğiniz sosyolojik bir olgudur, ona gönül vermiş insanlar tarafından temsil edilir. Televizyonla, gazeteyle vs. Fethullah Gülen Hocaefendi'ye gönül vermiş insanların kurduğu Gaziantep'te yayın yapan Dünya TV adlı bir Kürtçe televizyon bile var. Bizimi Abant toplantımıza katılan bir avukat, "Sizin camianızın samimietle ilgili şüphelerim vardı ama şimdi buradaki tartışma ortamını görünce fikrim değişti" dedi.
CEMAATİN SAMİMİYETİ SORGULANIYOR MU?
Sanmıyorum, kimlerle muhatap olduğunuza göre değişir. Diyarbakır, Mardin, Urfa'daki insanlar bizim camianın açtığı etüt merkezlerinden, dershanelerden ve Kimse Yok mu derneğinin yaptığı yardımlardan memnuniyetlerini ifade ediyor. PKK ve ona yakın olanlar ise bu yolla asimile edildiklerini söylüyor. Bu camia için inanılması zor bir iftira olur. Camiaya gönül verenler Filipinler'de, Madagaskar'da okul açıp o insanları kendi kimliğiyle kabul edecek ama buraya gelince dönüştürmeye kalkacak. Olacak iş mi?
TRT ŞEŞ YETERLİ DEĞİL
Anadilin eğitimi Kürtçe kurslarla telafi edilemez. Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı ülkenin her yerinde eğitimi sisteminin içerisinde olması gerekir. Bir Kürt gidip, ben çocuğumun Kürtçe de öğrenmesini istiyorum dediğinde, Kürtçe sınıfımız var seçeneğini sunmak gerek. TRT Şeş'in açılmasının sembolik anlamı var elbette. İktidar yasal düzenlemeleri zorlarcasına siyasi risk alarak yaptı ama yeterli değildir. Çünkü Kürtlerin özgürlüğü önündeki engeller hala hayatiyetini sürdürüyor.
90'LARDA DİNDARLAR KÜRTLERİ SAVUNSAYDI FARKLI YERDE OLUR MUYDUK?
Kesinlikle İslami hassatiyeti olduğunu söyleyip bugün bir yerlerde yazıp çizen bazı kişiler hala bunu görememiş vaziyette. Neredeyse "E çok oluyorlar, yetmez mi bu kadar hak" diyecekler. Kendine mümin diyen kişiler farklı dillerin ve kimliklerin özgürlüğünü kabul etmeli ve bu özgürlüğün temini için elinden geleni yapmalıdır. Dindarlar bu sorumluluğu yerine getiremediler.
BAŞBAKAN DEĞİŞTİ Mİ?
Şüphesiz değişti. Bunu geri dönüşü yok. Benim bir mümin olarak dileğim değişimlerin yozlaşmaya dönüşmemesidir.