Hepsi aynı ana denk geldi.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkması, HDP
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Milletvekilliği’nin
düşürülüp Meclis’ten yaka paça götürülmesi, HDP’nin kapatılma
kararı sürecinin hukuken başlatılması ve tabii son olarak
Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın Cuma günü piyasaların
kapanmasından hemen sonra görevinden alınması kararı.
İsteseniz, daha önce ince ince planlasınız herhalde bu kadar
aynı zaman dilimlerine denk düşmezdi.
Siyasetin bu radikal kararlarına içeride ekonominin tepki
vermesi bekleniyordu da, pazar gecesi ani tepkiyle bir anda
piyasaların alt üst olacağını kimse tahmin bile edemiyordu.
Ama oldu.
Önceki gece, yani pazarı pazartesiye bağlayan gece
Türkiye’de bir anda para piyasaları kargaşası yaşandı. Bir süredir
hareket göstermeyen dolar ve altın serbest piyasada yükselişe
geçerken, borsa ani düşüşle son dönemlerin en büyük inişini
yaşadı.
Saatler gece yarısını gösterdiğinde 1 doların 8.40 TL’ye kadar
yükselmesi piyasayı panikletti. Bankalarda da işlem kargaşası
yaşandı. Hatta gece yarısından sonra bankaların pek çoğu dolar ve
altına işlem sınırlaması getirdi.
Ülke olarak yeni güne başladığımızda ise TL’nin dolar karşısında
yüzde 15 değer kaybettiğini ve mini bir devalüasyon yaşadığımızı
gördük.
///////
///////
///////
Sosyal medya üzerinden duyurulan ve dün de etkisini
uzun süre hissettiren bu ani piyasa hareketliliğine gerekçe
olarak da gece saatlerinde bize göre saat farklılığından
dolayı erken açılan Asya piyasalarının tepki vermesi
gösterildi.
Doların ve altının harareti geceye göre biraz düşmekle beraber
piyasalardaki hareketlilik de, tepkiler de halen devam
ediyor.
Velhasılı uzun süredir finans baskıları ve
pandeminin yarattığı ekonomik kriz derken ülke olarak bir
gecede yeniden fakirleştik. Yeni nesil bilmez ama bizler bu filmi
daha önce, bizim anne ve babalarımızda defalarca
gördüler.
Korku filmi gibi bir durum…
Yakın tarihimizin en sarsıcı krizleri olarak bilinen 94
, 99 ve 2001 ekonomik krizi de bu geceye benzer bir gelişme ile
geldi. 2001’de gecelik faizler binde 7 binleri buldu.
97’den gelen içi boşaltılmış bankalarla beraber 2001’deki
süreçte bu ülkede tam 22 banka TMSF’ye devredilerek,
kapandı.
Ve bu süreçlerin en büyük gerekçesi ülkede siyasi istikrarın
bozulmuş olması idi. Hükümetlerin yönetim eksikliği, yönetilemez
olması, partiler arası kavga, liberal ekonomik politikalardan
tavizler sokakların fitilinin ateşlenip, sosyal kaos ortamı
yaratılmaya çalışılması ,siyasi mühendislik planları zaten
pamuk ipliğine bağlı olan ekonomiyi de alt üst etti ve ülke
tarihinin büyük krizlerini yaşadı.
Son siyasi olaylarla gündemin sarsıldığı ülkede, ani kararla
daha 4 ay önce atanan Merkez Bankası Başkanı değişikliğinin
gerçekleşmesi “biz bu filmi gördük”
dercesine o günlerin yeniden gündeme geldiği havasını
estirdi.
Sanki dışarıdan bir yerlerden yeniden düğmeye basıldığı ve
“siyasi istikrarın bozulması” amaçlı bir
operasyon çekilmek istendiği gibi bir algı ile karşı
karşıyayız…
Katılmak istemesek de, kimilerine göre bu derin ekonomik darbe
girişimlerinin sadece bir fragmanı…
Lakin, ekonomi üzerinden oyun oynayan korku tacirlerine de
hatırlatma yapmakta fayda var:
Türkiye o 90’lı ve 2000’li yılların başındaki
Türkiye değil. İş başında güçlü bir hükümet var. Toplumsal
kaosa ve özellikle de ekonomik dengeleri kalıcı olarak
zedeleyecek siyasi istikrarsızlık tablosu yaratmak
isteyenlerin hayalleri kursaklarında kalacak. Ülkenin bu iç
dinamiğinde yaşanan ve faiz lobisi ile dolar tüccarlarının
spekülasyonlarıyla ortaya çıkan hareketliliği kendi ekseninde kısa
sürede dengeye oturtacağına inancımız da, güvenimiz de
tam…