Biyoteknoloji Kullanılarak Geliştirilmiş Tohumlar

Bu canavarlar nereden çıktı?

Muhammet Şakiroğlu msakiroglu@gmail.com

Bir konuda yaşadığım tecrübe, başka alanlardaki uzmanların nadiren karşılaştıkları bir durumdur. İnsanlar, alanında uzman biri ile karşılaştıklarında soru sorarlar. Lakin konu bitki genetiği özelde de hibrit tohumlar, kısır tohumlar ve GDO’lar ile diğer biyoteknolojik yöntemler olunca genelde soru sorulmaz, yoğunlukla fikir sunulur. Aktif olarak 15 yıldır bu alanda araştırma yapan biri olarak bu konularda nitelikli tek bir sayfa okumamış insanlardan çok defa uzun uzun ders dinlemişimdir. Böylesi diyaloglarda, muhatabın bilgi kaynaklarını anlama açısından genellikle soran ben olurum. Üstelik bu durum sadece Türkiye ile de sınırlı değil.  Ziyaret ettiğim, konferans verdiğim ve ders anlattığım birçok ülkede de aynı durumla karşılaştım.

Konu tarım teknolojileri olunca, herkesin bir fikri var. Çoğunlukla nitelikli bilgiye de dayanmıyor bu fikirler. Üstelik eğitim düzeyi arttıkça, cehalet ve yanlış kaynaklara itibar da tuhaf bir şekilde artıyor.  Bunun en temel sebebi ise maalesef medya üzerinden prim yapan bir şarlatan takımı. Bu konularda hiçbir yetkin bilgiye sahip olmayan, ancak başka alanlarda kalabalık akademik unvanlara sahip kişiler için bir şöhret kapısı da olabilmektedir tohum teknolojileri. Uzun süredir herkesin kafasını karıştırıyor bu ekip. İnsanların büyük çoğunluğu komplo teorilerine daha çok itibar ediyor. İşin içerisine dünyanın en büyük tarım şirketleri ve genetik mülkiyet de girince, doğaldır ki kadim sağ-sol kavgası burada da baş gösteriyor. En nihayetinde uç komplo teorileri ve teorisyenleri için gün doğuyor. 

İsterseniz ve gerçekten meraklıysanız, gelin bu teknolojilere dair bildiğiniz her şeyi, önyargılarınızı ve fikirlerinizi bir kenara bırakın. Baştan adım adım bu teknolojileri değerlendirelim. Ama önce size 10 adımda tohum geliştirmenin kısa ve hızlı bir tarihinden bahsedeyim.

1.      Yediğimiz gıdalara kaynaklık eden bitki (ve hayvanların) tamamı doğada var olan yabani bitkilerdi (hayvanlardı). İnsanlar, yenilen bu bitkileri keşfettikten sonra bunları ıslah ettiler (geliştirdiler). Evet, bu bitkilerin ıslah edilmemiş halleri halen doğada mevcuttur ve bilirseniz bunları gidip görebilirsiniz. Mesela domates, patates ve biberi Peru’da yaşayan eski bir topluluk olan İnkalar ıslah etti ve ıslah edilmeden önce neye benzediklerini görmek mümkün. Yabani erikler, elma ve Antep fıstığı için Türkiye’yi dolaşmanız yeterlidir.

2.      İnsanlık tarihi boyunca tüm bitki ve hayvanlar, kadim bir ziraat bilgi ve kültürü ile şuurlu şekilde ıslah edilerek bugünkü hallerine getirildiler.  Bilge ve yaşlı nenelerimiz, buğday başaklarının en uzun ve iri tanelilerini bir sonraki senenin tohumluğu olarak saklarken, iyi olmayanları öğütülüp ekmek yaptılar. Giderek daha yüksek verime ulaşan bu bitkiler, modern tarım öncesi çeşitleri oluşturdu. Bu arada birçok medeniyet bu bilgi, görgü, teknik ve kültürü yazılı hale getirdi ve sistematik ziraat bilimi oluşturuldu. Bilinen ilk yazılı tarım kitabı Nebatilerin Tarımı olup en az 1100 yıllıktır.

3.      İlk global medeniyeti oluşturan Müslümanların fetihlerle beraber Miladi 9. Yüzyıldan 14. Yüzyıla kadar oluşturdukları politik iklim, yeni kültürler ve milletler arasında muazzam bir etkileşim sağladı. Bu etkileşim ile beraber eski dünyada herkesin tabir yerinde ise kendi arka bahçesinde yetişen bitkilerin ıslahına dayalı besin ve bitki tercihleri genişledi. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarındaki lokal tarımsal bitkiler, global bir özellik kazandı. Daha önce sadece Hind-Çin alt bölgesinde ekilen pirinç ve meyveler Akdeniz ve Mezopotamya’ya, Mezopotamya’daki buğday ile diğer sebze ve meyveler Kuzey Afrika, İspanya ve Hint alt kıtasına başarılı bir şekilde taşındı. 

4.      Yenidünyanın Avrupalı gemiciler tarafından yeniden keşfi ile burada bulunan medeniyetlerin bitki ve hayvanları Eskidünya ile tanıştırıldı. İnsanlık tohum ve gıda konusunda bir sınıf daha atladı. Bu tanışmadan domates, patates, biber, mısır, ayçiçeği ve hindi mutfağımıza girdi.

5.      1900’lerin başında modern tarım’da iki büyük gelişme yaşandı. İlki, Fisher tarafından tarımda yaygın kullanılan deney tasarım metotlarının geliştirilmesi iken diğeri Mendel tarafından ortaya konan genetik prensiplerin sistematik hale getirilmesiydi. Yani modern ziraat, atalarımızın binlerce yıldır yaptıkları ıslahın bilimsel temellerini keşfetti. Bunlar sayesinde binlerce yılda yapılan ıslah daha hızlı bir şekilde birkaç yılda yapılmaya başlandı.

6.      Şirketler her sektöre olduğu gibi bu sektöre de yatırım yapmaya başladır. Ancak şirketler dışında kamu kaynakları kullanılarak, ticari kaygılar olmaksızın da oldukça yoğun ıslah faaliyetleri gerçekleştirildi ve gerçekleştirilmektedir.

7.      Sentetik gübrenin ve cücelik karakterlerinin keşfi ile 1930’larda tohum veriminde tam bir devrim yaşandı. Buna yeşil devrim anlamına gelen Green Revolution denilmektedir. Sentetik gübre kullanılmaya başlandı, sulama yaygınlaştırıldı, mekanizasyon arttırıldı ama en önemlisi verimi yüksek çeşitler kullanıldı. Bu sayede artan nüfusun gıda ihtiyacı karşılandı. Bu devrim ile birlikte 1930 ile 1960 yılları arasında aynı tarımsal kaynaklar ile 1 milyar kişi için fazladan besin üretilmeye başlandı.

8.      Ancak, bu süreçte, verim ve kalite özellikleri endüstriyel tarım için yetersiz olan birçok çeşit ise piyasadan ve sofralarımızdan silindi. Bunlar genetik zenginlik olarak halen gen bankalarında muhafaza edilmektedir. Daha önce yaygın olan ve 35 yaşından büyük olan herkesin hatırlayacağı koyu yeşil renkli karpuzlar, bu yüzden nadir görünür oldu örneğin.

9.      Islah yapılırken, verim, kalite, dayanıklılık, hastalıklara ve haşereye direnç arttırılmaktadır. Tüm bunlar ıslahçılar tarafından çoğunlukla çiftçilerin tercihleri doğrultusunda geliştirilmektedir. Bazen farkında olmadan bu ıslah işleminde her birimiz de önemli rol oynamaktayız. Özellikle sebze ve meyve seçerken, aynı ebatlarda düzgün ve buzdolabında en az bir hafta saklanabilecek sebze ve meyve tercih etmekteyiz. Bu yüzden manavlar bizim tercihlerimizi bize sunarken, ıslahçılara da ne tür karakterlerin ıslah edilmesi gerektiğini dikte etmektedirler. Tadını çok güzel bulduğumuz o yamuk yumuk köy salatalıkları da yine bizim yüzümüzden artık piyasada bulunmuyor. 

10.    Daha önce hiç tarımı yapılmayan bazı bitkiler, modern tarımla son çeyrek asırda hızlı bir şekilde ıslah edilerek sofralarımıza dâhil edilmişlerdir. Örneğin, arkadaşım Lee DeHan tarafından geliştirilen ve Kernza ismi ile insanlığın kullanımına sunulan bir tür çok yıllık buğday, son 15 yıllık bir ıslah emeğinin ürünüdür.

 Yukarda anlattığım hızlandırılmış tohum geliştirme tarihi bilinmeden tohum biyoteknolojisini anlamlandırmak sorunlu olmaktadır. Buraya nasıl geldiğimizi bilmek bu nedenle önemli...

Bu yazı için son ekleme ise şu: yukarıda anlatılanların tamamı biyoteknoloji kullanılmadan yapılan klasik ıslahtı. Yani, kimsenin bu şekil üretilmiş tohumlara en azından kitlesel bir itirazı yok. Bir sonraki yazıda korkunç tohumların üretimi için kullanılan genetik teknikleri yazacağım.