Biyosensör nedir kanser ilaçlarına nasıl etki ediyor?
Abone olDünyada bir ilk olan "biyosensör", başta kanser ilaçlarının DNA üzerindeki etkileri olmak üzere birçok tıbbi analizde kullanılıyor.
TÜBİTAK Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler
Araştırma Merkezi (BİLGEM) ve Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ) Temel
Bilimler Fakültesi Kimya Bölümünün iş birliği ile üretilen
"elektrokimyasal biyosensör" (MiSens) cihazı, kanser ilaçlarının
DNA üzerindeki etkilerini anında ölçüyor.
Otomatik ve elektrokimyasal özelliklerinden dolayı dünyada ilk
olduğu belirtilen cihaz sayesinde, yaklaşık 20 yıl süren kanser
ilacı geliştirme sürecinin kısaltılması hedefleniyor.
GTÜ Temel Bilimler Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr.
Gönül Yenilmez Çiftçi, cihazın 2012 yılından itibaren
geliştirilmeye başlandığını ve konuyla ilgili projelerin hız
kazandığını belirtti.
Dünyada bu cihazın benzerlerinin bulunduğunu aktaran Çiftçi, ancak
TÜBİTAK BİLGEM ve GTÜ'nün iş birliği ile üretilen "elektrokimyasal
biyosensör"ün, taşıdığı özellikler dolayısıyla dünyada ilk olduğunu
vurguladı.
Çiftçi, cihazda kullanılan biyoçipler için TÜBİTAK BİLGEM
tarafından uluslararası patent başvurusu yapıldığına işaret ederek,
şunları söyledi:
"Bir ilacın bulunma süreci 20 yıl olduğu düşünülürse bu
çok hızlı, etkili, çok daha ileri düzeye götüren başlangıç
seviyemizi birkaç yıl öne atan bir cihaz. Kanser hastaları için
geliştirilen ilaçların ön tarama testlerini yapmada çok hızlı ve
etkili. Şu anda birçok kanser ilacının pek çok yan etkileri var.
Dolayısıyla yan etkisi daha az olan ilaçları geliştirebilmek için
ilaç geliştirmede öncü olacak bu cihaz. Bilim dünyasında bu amaç
için yılda binlerce bileşik sentezlenmekte. Bu bileşiklerin
biyolojik aktivite tayinlerinin yapılması oldukça maliyetli ve
zaman alıcıdır. Bu bağlamda, burada önemli olan, ilaç adayı yeni
moleküllerin hazırlanması devam ederken bir taraftan da bu yeni
sentezlenen bileşiklerin etkilerinin hızlı bir şekilde ön tarama
testleri ile tespit edilmesidir. Kanser ilaçları araştırmaları
adeta yarış halindedir. Biyolojik aktivite testleri fazla zaman ve
maliyet gerektiren çalışmalar olmasından dolayı, bu süreci
kısaltacak ve maliyeti azaltacak çalışmalar önem
kazanmıştır."
Çiftçi, Dünya Sağlık Örgütünün verilere göre, 2012 yılında dünyada
kanserden ölen insan sayısının 8,5 milyon olduğunu, önlem
alınmadığı takdirde sayının 2025 yılında 25 milyonu bulacağının
düşünüldüğünü kaydetti.
Türkiye'de ise Sağlık Bakanlığının verilerine göre önlem alınmazsa
2025 yılında tüm ölümlerin yüzde 70'inin kanserden olacağının
tahmin edildiğine işaret eden Çiftçi, "Çok hızlı
artacağı düşünüldüğü için özellikle bu cihaz bu anlamda çok etkili.
Diğer konvansiyonel yöntemlere göre bu cihazdan sonuç alınması daha
ucuz ve daha az zaman alıcı. Daha doğrusu ucuzluk konusunu şöyle
açabiliriz, zaman açısından yarıştığınız düşünülürse malzemeleri
kullanılışı açısından düşünülürse çok daha hızlı ve etkili bir
cihaz." dedi.
"VERİ BANKASI
OLUŞTURACAĞIZ"
Çiftçi, cihaz üzerinde testlere devam ettiklerini aktararak, bilim
insanının yaptığı çalışmaların duyurulmasındaki en etkili aracın
literatür olduğunu, yaptıklarını literatürlere vererek dünyadaki
diğer araştırmacıların bundan haberdar olmasını sağladıklarını
belirtti.
Bu alanda yaptıkları 2 çalışmanın çok etkili bir dergide
yayımlandığını dile getiren Çiftçi, şunları kaydetti:
"Üçüncü çalışmamızı makale haline getiriyoruz. Buradaki
amacımız sadece bizim kendi laboratuvarımızda sentezlediğimiz
100-200 bileşiğe bakmak değil, GTÜ'deki bütün kimya
laboratuvarlarında geliştirilen bileşikleri bu cihazda ön tarama
testlerini uygulamaktır ve daha sonra Türkiye'de ve dünyadaki bütün
bu alanda çalışma yapan insanların yapmış olduğu bileşikleri, bu
cihazdan geçirerek, veri bankası oluşturmaktır. Her bir bilim
insanının yaptığı verileri, veri bankasına koyacağız. Bu şekilde
bir bilgi ağı oluşturacağız."
"ELEKTRONİĞİNDEN YAZILIMINA KADAR YERLİ
ÜRETİM"
GTÜ Temel Bilimler Fakültesi Kimya Bölümü araştırma görevlisi Dr.
Zehra Ölçer ise cihazın geliştirilmesi sürecinde de yer aldığını,
biyosensörün ilk etapta manuel çalıştığını belirtti.
Olumlu sonuçlar aldıktan sonra cihazın tamamen otomatik hale
getirildiğini bildiren Ölçer, şunları söyledi:
"Literatüre baktığımızda bileşiklerin test edildiği
elektrokimyasal biyosensör cihazları var fakat bunların özellikleri
tamamen manuel olarak kullanılıyor olması. Tamamen otomatik hale
getirilmiş bir elektrokimyasal biyosensör cihazı olarak henüz
dünyada yoktu, ta ki bize kadar. Biz bu hedefi gerçekleştirmek için
cihazı bütün hale getirdik. Cihazın bütün programlamaları TÜBİTAK
tarafından gerçekleştirildi. Cihazımızın özelliği tamamen otomotize
olması, içerisindeki mikro akışkan kanal bulunması, içindeki
biyoçiplerin tamamen tasarımının yerli olması ve bunlar için
uluslararası patent başvurusu yapılmış olmasıdır. Cihazımızın
özelliği, mekanik ve elektroniğinden yazılımına kadar tamamen yüzde
100 yerli üretim olması."
Ölçer, dünyada kanser ilaçları çalışmaları kapsamında bütün
firmaların bileşik sentezleme konusunda yarış haline girdiğini
vurguladı.
Bu çalışmalarda, bileşiklerin hızlı bir şekilde ön tarama testinden
geçirilebilmesi ve ilaç olabilecek bileşiklerin belirlenmesinin
önemine işaret eden Ölçer, "Örneğin yüz tane bileşik
varsa eliyoruz cihazda. DNA testine bakıyoruz, ön taramadan
geçiriyoruz. 100 bileşiği 30'a indiriyoruz. Buradaki amaç, işimize
yarayacak, gerçekten kanser tedavisinde kullanılabilecek, ilaç
olabilecek bileşikleri alabilmek. Biz bu aşamada devreye giriyoruz.
Ön tarama testlerini çok hızlı bir şekilde gerçekleştiriyor. Orada
büyük bir zaman kaybı var. Zaten ilaç geliştirmek 20 yıllık bir
süreç ama bu sürecin bütün bir aşaması hangi bileşiğin işe yarar
olduğunu görmekle geçiyor." ifadesini kullanıldı.