Dünyaca ünlü futbolcu 33 yaşındaki Cristiano Ronaldo'nun sağlık kontrollerinde biyolojik yaşının 20 olduğu ortaya çıkmıştı. Ortalama bir futbolcunun vücudundaki yağ oranı yüzde 10-11, kas kütlesi yüzde 46 iken Ronaldo'nun yüzde 7 ve yüzde 50 olarak belirlenmişti. Peki, bu nasıl olabiliyor? İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Florya Hastanesi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Nujen Çolak Bozkurt biyolojik yaşımızı nasıl küçültebileceğimizin sırrını verdi. Kronolojik yaş (doğduğumuz günden itibaren hesaplanan takvim yaşımız) ile bedenimizin fonksiyonel olarak denk geldiği (biyolojik) yaşımız arasında fark olabilir. Bedenine iyi bakan ve sağlıklı bir beslenme tarzını benimseyenlerde biyolojik yaş, takvim yaşından çok daha genç olabilirken, tersine bir yaşam tarzı sürdürenler oldukları yaştan daha yaşlı gözükürler. Aynı yaş grubundaki, örneğin 60-65 yaş aralığındaki bireyleri incelendiğimizde, bir kısmının bu yaş aralığında sık gözlenen kronik hastalıklara veya engellere sahip olduğunu, bir kısmının ise kendilerinden kronolojik olarak daha genç yaş aralığındaki bireylerin özelliklerini taşıdığını görmekteyiz. BİYOLOJİK YAŞI BELİRLEYEN EN ÖNEMLİ FAKTÖRLER Biyolojik yaşı belirleyen en önemli faktörlerin; yaşanılan bölge, eğitim düzeyi, yeme alışkanlıkları, uyku düzeni, egzersiz alışkanlıkları, sigara ve alkol tüketim miktarı, duygusal durum ve maruz kalınan stres düzeyiyle yakından ilişkili olduğu gösterilmiştir. Henüz standardize edilmiş bir test yöntemi yoktur ancak bazı parametrelere kan testlerinde, doku örneklerinin incelenmesiyle veya egzersiz kapasitesi, zihinsel ve psikolojik testler gibi bir seri performans ölçümleriyle bakılabilir. Hücre içerisinde biriken, hücre yaşlanması veya ölümüne yol açan toksik maddeler, beslenme durumunu gösteren parametreler kan tetkiklerinde saptanabilir. İstirahatteki kalp hızı, kan basıncı, görme keskinliği, aort damarının esnekliği, kas gücü, nefes kapasitesi gibi değerler dinamik testlerle ölçülebilir. GENÇ KALMAK İÇİN NE YAPILMALI? Uzun süreli yapılan tek yönlü diyetler, ‘katabolik’ dediğimiz bir yıkım ortamı yaratır. Bu şekilde esas hedef olan yağ dokusunu azaltmak yerine kas kayıplarına, kemik erimesine yol açabiliriz. Sağlıklı bir diyette günlük yaklaşık yüzde 50-60 oranında kan şekeri ve insülini hızlı yükseltmeyen (yani glisemik indeksi düşük) ‘kaliteli karbonhidrat’ları, yüzde 30 oranında proteinleri, yüzde 10-20 oranında ise doymamış yağlardan zengin gıdaları tüketmeliyiz. Lif, vitamin ve mineral kaynağı taze sebze ve meyve tüketimi, günlük 2-2.5 litre su tüketimi önerilirken ileri düzeyde işlenmiş gıdalardan, şekerli ve gazlı içeceklerden, yağda kızartılmış ürünlerden kaçınılması gerekmektedir. Bu şekilde bir beslenme kişiyi biyolojik olarak genç tutacaktır. Yaşam tarzını alışkanlıklarımız belirler. Alışkanlıklar ise erken çocukluk yıllarında, bireyin yetiştiği aile ve toplumun içerisinde oluşmaya başlar. Sağlıklı yaşamın altın kuralları aslında basittir; dengeli beslenme, hareket, düzenli uyku. Bunların uygulanmasına engel olan alışkanlıklarımızı düzeltmek, kendi elimizde olan faktörleri kontrolümüz altına almak, hem kendimizin hem de yetiştirdiğimiz bireylerin sağlıklı yaş almasını sağlar. YÜRÜYÜŞ YAPIN! Haftada beş gün, yarım saat açık havada yapılan yürüyüşün sadece ‘yağ yakmak’ olmadığını, kan basıncından insülin direncine, anksiyete ve depresyona kadar birçok alanda düzelme sağladığını uygulayanlar görmektedir. AZ TELEVİZYON İZLEYİN! Ekran başında geçirilen hareketsiz saatlerin azaltılması, alkol ve tütün ürünlerinin tüketiminin sınırlandırılması, kitap okumak veya satranç oynamak benzeri zihinsel aktivitelere, sosyal aktivitelere katılmak en iyi bilinen yöntemlerdir. KENDİNİZE ÖZEL PROGRAM YAPIN! Her insana, her bireyin boyuna, kilosuna, sahip olduğu hastalıklara ya da engellere, yaptığı işe, yatma-kalkma saatlerine, zevklerine ve tabii ki bütçesine uygun bir sağlıklı yaşam programı vardır. Her bireye yaşam tarzına uygun, kişiye özel, sürdürebileceği bir program yapmak gerekir.