Bitkilerin koruyucu gücü
Abone olProf. Dr. İbrahim Saraçoğlu'ndan Bitkisel Tedavi önerileri
Hem hastalıkları önleyici hem de tıbbi tedaviyi
destekleyici bitkisel kürleriyle tanınan Prof. Dr. İbrahim Adnan
Saraçoğlu, 38 yıldır bitkilerin kimyasını araştırıyor. En önemli
araştırmalarından biri ise prostata karşı iyi geldiğini söylediği
“brokoli kürü”yle ilgili
Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu aslında Ankara Devlet
Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nden mezun bir kimyager. Rüzgar
enerjisi ve biyolojik arıtma tesisleriyle ilgileniyor; çevre
teknolojileri içerisine giren konularda danışmanlık hizmeti
veriyor. Bitki konusu ise kendi deyimiyle aslında onun hobisi.
Yaklaşık 38 yıldır bitkilerin kimyasını araştırdığını ve bu
araştırma sonuçlarını insanlarla paylaştığını anlatıyor bize.
36 yılını yurtdışında geçiren Saraçoğlu, ağırlıklı olarak
Avusturya’da yaşamış. Graz Teknik Üniversitesi’nde fizikokimya
kürsüsünde doktorasını tamamladıktan sonra mikrobiyoloji ve
biyoteknoloji kürsüsünde asistan olarak çalışmış. Ayrıca Çukurova
Üniversitesi, Avusturya’daki Karl-Franzes Üniversitesi, Viyana
Teknik Üniversitesi’de de öğretim üyeliği yapmış olan Saraçoğlu,
Avusturya’daki AVL Araştırma Merkezi’nde de araştırmalar
yapmış.
Saraçoğlu bu sıralar “” adlı kitabıyla gündemde. Özellikle de
“brokoli kürü” konusunda iddialı. Öyle ki prostata karşı çok
yararlı olduğunu söylediği bu kür Amerika’daki St. John’s
Üniversitesi’nin internet forumunda uluslararası tartışmalara bile
yol açtı. Bitkisel tedaviler konusunda artık haftada iki gün Cafe
Milliyet’te de yazacak olan Saraçoğlu ile bu ses getiren brokoli
araştırmasını ve diyabet, yüksek tansiyon, kolesterol, kısırlık,
tiroid gibi günümüzün en yaygın hastalıklarına karşı
uygulanabilecek bitkisel kürleri konuştuk.
Seda Sayan’ın programına katıldığınızda program reyting
rekoru kırmıştı. Nedir insanların özellikle merak
ettikleri?
Özellikle erkeklerdeki sperm sayısı
düşüklüğü, kadınların hamile kalamama sorunu, tüylenme, şeker
hastalığı, romatizmal hastalıklar en çok merak edilen konular
arasında. Bu konularda televizyonda çok soru soruluyor.
Salı günü Milliyet’in Cafe ekinde yazmaya başlıyorsunuz.
Hangi konuları anlatacaksınız?
Bitkilerin koruyucu gücüyle ve insan sağlığı üzerindeki etkileriyle
ilgili bilgi vereceğim. Ayrıca “Bitkilerin yan etkisi yok” demenin
de yanlış olduğunu vurgulayacağım. Bitkisel kürler de belli bir
süre uygulandıktan sonra kesilmek zorunda. Bitkiler alışkanlık
haline getirilmemeli. Ayrıca “sağlıklı beslenme diye bir şey
yoktur, beslenme bir kültürdür” sloganımı Cafe’deki yazılarda da
vurgulayacağım.
“Sağlıklı beslenme” nasıl yok?
Her milletin farklı bir beslenme şekli, farklı bir beslenme kültürü
vardır. Mesela İskandinavlar kahvaltıda balık yerler. Bizde bu
kültür yok mesela. Beslenme kültürünü değiştiren toplumlar sağlık
sorunlarıyla da karşı karşıya kalırlar. Sağıklı beslenmenin
temelinde beslenme kültürü vardır. Türkiye’de beslenme kültürü son
15 yılda hızla değiştiği için pek çok hastalık ortaya çıktı. Şeker
hastalığının, genç kızlarda yumurtalık kistlerinin, adet
düzensizliğinin, tüylenmenin hızla yaygınlaşması; erkeklerde ise
sperm sayısının düşmesi beslenme kültürümüzü değiştirdiğimiz için
söz konusu oldu. Yazılarımda bunların dışında şifa gücü olan
bitkileri tanıtacağım.
“Şunu ağzıma kesinlikle sürmem” dediğiniz bir besin var
mı?
Türkiye’nin beslenme kültüründe olmayan besinleri
tüketmek yanlış. Tadına bakabilirsiniz ama bunu kesinlikle
alışkanlık haline getirmemelisiniz. Örneğin ananas, kivi, mango,
papaya, yurtdışından ithal edilen muzlar bizim beslenme
kültürümüzde yok. Ben de mesela bütün bunları tüketmemeye özen
gösteriyorum.
Bitkilere hep meraklı mıydınız?
Evet, çocukluğum ve gençlik yıllarım Mersin’deki Çeşmeli köyünde
büyük bir narenciye bahçesinde geçti. 5 yaşındayken bahçede sürekli
çiçekleri sulayan, ağaçları budayan, bitkilere gübre veren işçileri
izlerdim. Bu işi en iyi onların yaptığını düşünerek de sürekli
“Portakal neden turuncu, limon neden sarı?” diye sorular sorardım.
Onlar da babama “Senin oğlan bize garip garip sorular soruyor” diye
şikayet ederlerdi.
En önemli araştırmalarınız hangileri?
En önemli araştırmalarımdan biri brokoli araştırması. Brokolinin
özellikle prostat şikayetlerinde, iyi huylu prostat büyümesinde,
prostat içi iltihaplanmasında mükemmel bir destekleyici tedavi
olduğunu ortaya koydum. Bu araştırmanın sonuçlarını, yani
brokolinin kür şeklinde nasıl kullanılması gerektiğini televizyonda
ilk kez açıkladığımda bir profesör “Hocam iyi bir yemek tarifi
verdiniz” demişti. Bunun üzerine 1999 yılında brokoli konusunu
Amerika’daki St. John’s Üniversitesi’nde tartışmaya açtım. İnternet
üzerinden üniversitenin uluslararası forumunda bu konu tartışıldı.
Prostat hastaları da benim önerdiğim brokoli kürünü uygulamaya
başladı ve olumlu sonuçlar elde ettiklerini aktardılar.
“Kanserin yayılmasını önleyici kürler üzerinde çalışıyorum”
Tabii ki insanlar ilaç tedavilerini bırakıp brokoli yemeyecekler,
değil mi?
Tabii. Hastalıkların tanısını mutlaka bir hekim koymalı, tedavi ise
modern tıbbın uygun gördüğü şekilde olmalı. Benim önerdiğim
bitkisel kürler sadece klasik tedaviye destek olarak uygulanmalı.
Kişiler asla ilaçlarını bırakıp sadece bu kürleri uygulamamalı.
“İlacın yerine bitki” diye bir şey kesinlikle söz konusu
olamaz.
Bu sıralar ne tür araştırmalar yapıyorsunuz?
Kadınlarda polikistik over hastalığına karşı çalışmalarım var.
Hastalar soğanlı salata yapıp üzerine bir tatlı kaşığı sumak ilave
etmeli. Bunu yaklaşık 20-25 gün, günde bir kez yemeliler. Kuru
soğan, kistlerin küçülmesinde mükemmel bir destekleyici. Tiroid
hormonunun az (hipotiroid) ya da fazla çalışması (hipertiroid)
durumunda da dereotu hormonun dengede olmasını sağlar. Bunu üç-dört
ay kullanmalısınız. Sabah-öğle-akşam yemekten önce bir yemek kaşığı
taze dereotu yemelisiniz. Bu arada ilaçlarınızı da almaya devam
etmelisiniz. Hekiminizin, verdiği ilacın dozunu bir süre sonra
azaltacağını göreceksiniz. Dereotu tiroid hastalarında nodüllerin
de küçülmesinde yardımcı oluyor. Son çalışmalarımdan bir tanesi de
kanserin yayılmasını önleyici bitkisel kürlerle ilgili. Ancak bu
henüz tamamlanmadı.
Bu kürlere ne zaman başvurmalı? İnsanlar bitkisel kürleri
genellikle son çare olarak görüyor...
Çok yanlış.
Modern tıbbın yapamayacağı bir şeyde bitkiler mucize olarak
gösterilmemeli. Bitkisel tedaviler tıbbi tedaviyi destekleyici
olarak görülmeli. Ya da bu kürler hastalıkları önlemek amacıyla
kullanılabilir. Mesela bir gribal enfeksiyonu önlemek için kutu
kutu antibiyotik kullanamazsınız. Ancak adaçayı gargarası faranjite
ve bademcik iltihaplanmasına karşı mükemmel bir koruyucudur.
Bitkilerin hastalıkları önleyici gücünden yararlanmalısınız.
Bu kürleri siz de uyguluyor musunuz?
Tabii ki. Mesela beyaz lahana kürünü yılda iki-üç kez uygularım.
Ayrıca tere ve tarçın kürlerini de sık uyguluyorum. Tere kürü
solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyor.
Gıda takviyeleri, haplar, vitaminler konusunda ne
düşünüyorsunuz?
Bunlar hakkında olumlu düşüncelerim yok.
“Çocuk sahibi olamayan çiftler için de tedaviyi destekleyici
bitkisel kürler var, mesela keçiboynuzu”
Günümüzde çok yaygın olan şeker hastalığına karşı ne
yapılabilir?
Ailesinde şeker hastası olan insanlar bu hastalığa daha yatkın. Bu
insanların hasta olmamaları için uygulayabilecekleri kürler var.
Şekeri kontrol altına almak için kabuk tarçın kullanılabilir.
Haftada iki-üç kez bunun çayını içmelisiniz. Suyu kaynatıp bir çay
bardağının içine kabuk tarçını atıp içebilirsiniz. Tarçın pankreası
uyarır ve insülin hormonunun salgılanmasını sağlar.
Tansiyona karşı ne yapmalı?
Nar çok yararlı.
Ancak düşük tansiyonlu insanlar nar suyunu kesinlikle içmemeli.
Tansiyonu düşürür, hatta yerlerinden kalkamazlar. Yüksek tansiyon
hastalarına ise taze sıkılmış nar suyu öneriyorum. Bu hastaların
her gün bir su bardağı taze sıkılmış nar suyu içmelerinde yarar
var. Bir de diş eti iltihabı olanlar ya da kanda iltihabı olanlar
nar suyu içmeli. Kereviz ise tansiyonu yükselten bir sebze. Ancak
kereviz, romatizmal hastalara çok iyi geliyor. Bitkileri nasıl
kullanacağınızı bilmelisiniz. Onların da yan etkileri oluyor.
Kolesterol düşürücü ne var?
Yeşil mercimek ve enginar kolesterole karşı birebir. Özellikle de
yeşil mercimek çorbası haftada üç-dört kez tüketilmeli.
Günümüzde pek çok çift çocuk sahibi olamıyor. Buna karşı da
kür var mı?
Var. Çocuk sahibi olamamanın önemli nedenlerinden biri erkeklerdeki
hareketli sperm sayısının düşüklüğü, kadınlarda ise adet
düzensizliği, polikistik over sendromu ya da hormonal sorunlar.
Bunlara karşı da uygulanabilecek kürler var. Mesela sperm
hareketliliği ya da sperm sayısı düşüklüğüne karşı uygulanan
keçiboynuzu kürü mükemmel sonuç verir.
Bu mevsim özellikle hangi kürleri
öneriyorsunuz?
Öncelikle her türlü sebzeyi ve meyveyi mevsiminde tüketmelisiniz.
Bu mevsimde bağışıklık sistemini güçlendirmeniz, vücudunuzdaki
toksinleri atmanız önemli. Hazır gıdalardaki katkı maddeleri
yüzünden vücutta toksin birikiyor. Toksin atıcı kür olarak beyaz
lahana kürünü öneriyorum.
Kür 1
Toksinlere karşı beyaz lahana
Yarım litre suda altı-yedi adet beyaz lahana yaprağını tüm olarak
ağzı kapalı bir tencerede, kısık ateşte haşlayın.
Bir bardak lahana suyunu sabah-akşam tok veya aç karnına için.
Bu işlemi beş gün uyguladıktan sonra üç gün ara verin ve tekrar beş
gün uygulayın. Böylece toplam 10 günlük kür tamamlanmış olur.
10 günlük kür için ihtiyacınız olan miktarı tek bir defada değil,
her gün taze hazırlayın.
Toksin atıcı ve bağırsak kanserini önleyici bu 10 günlük kürü bir
yıl boyunca üç-dört kez yapabilirsiniz.
Kür 2
İyi huylu prostat büyümesine karşı brokoli
(Şikayeti bir-iki yıldan beri devam edenler için)
Kaynamakta olan 1 litre suya 200-250 gram brokoli atın. Hafif
ateşte 4-5 dakika haşlayın.
Ilıdıktan sonra suyu süzerek brokolilerden ayırın. Suyun üçte
birini sabah, üçte birini öğlen, son kalan üçte birini de akşam aç
karnına için. Brokoli suyunu içtikten sonra 20 dakika su hariç
hiçbir şey yiyip içmeyin.
Eğer çalışan bir insansanız suyun yarısını sabah, yarısını da akşam
aç karnına içebilirsiniz. Bu durumda ise brokolileri 1 litrede
değil, 500-600 ml. suda haşlayabilirsiniz. Brokolileri yemek
zorunda değilsiniz. Önemli olan suyunu içmek. Suyu buzdolabında
saklayabilirsiniz.
Her yedi günlük uygulamadan sonra üç gün ara verin. Kürü toplam 21
gün uygulayın (üç günlük aralar hariç).
Not: Hekiminizin verdiği ilaçları kesmeyin. Bu kürler ilaçların
yanında, tedaviye destek amaçlı uygulanmalı.(Bade Gürleyen)