Birliğin temelinde aşk var
Abone olTürkiye'deki etnik ayrımcılığa çok farklı bir bakış açısı... Nihat Genç'in kitabından notlar...
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin gibi hikâyelerimiz var. Bugün
bile yüzlerce türkümüz, bu hikâyelerden alınmadır. Bu aşıklar, çok
acı çekerler ama buluşamazlar. Hikâyenin sonu ise çok enteresandır.
Aslı, gerdeğe girmek için düğmelerini çözerken elbisesi alev alır,
yanar. Kerem de yanar. Aşkla yanarlar ve yine buluşamazlar. Fakat
hikâye burada da bitmez. Kerem ile Aslı’nın külleri kalır ve küller
birbirine karışır…
İşte Anadolu toprakları: Kayseri, Erzurum, Bursa, İskenderun… Kerem
ile Aslı’nın külü. Bu topraklarda anneannelerimiz, dedelerimiz,
birbirinin küllerine karıştı. Biz burada insanlığın külüne
karıştık. En çok ziyaret edilen, tarihin en çok mezar adları
taşıyan, sandukaların, kral mezarlarının, evliya türbelerinin en
çok olduğu topraklardayız. Bu topraklar, Kerem ile Aslı’nın külüdür
ve bu kül, bizi ilahi tutkallarla bağladı.
Şimdi bize etnik ayrımcılık dayatıyorlar. Ama hiçbirimizin annesi,
babamıza aşık olurken, ‘bu, inşallah Çerkez’dir, Boşnak’tır’
demedi. Ancak hepimizin annesi ve babası, bir düğünde
karşılaştıkları zaman, ‘seni yaratan ne güzel yaratmış, ben sana
kurban olayım’ demiştir. Biz, Allah’ın yarattığı her insana
evlenirken kurban olduk, çoluk çocuk kurban olduk. Bu topraklara da
kurban olduk. Biz, şehirlerimizi böyle kurduk. Birliğimizin
temelinde, bu aşk felsefesi, bu evliyalar ve bizi kardeş yapan bu
türküler, bu halaylar, bu kemençeler yatıyor...