Bir'in iki ile ilişkisini Yücel Dursun yazdı
Abone olYücel Dursun, İki Kere Düşün isimli yeni kitabında "bir'in iki ile ilişkisisini" çözme ve anlamlandırma çabasını, Lacan, Badiou, Hegel ve Platon ekseninde ele alıyor.
ANKARA Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Doç.
Dr. Yücel Dursun, İmge Kitabevi'nden çıkan "İki Kere Düşün"
kitabında, bir'in iki ile ilişkisini Jacques Lacan, Alain Badiou,
Georg W.F. Hegel ve Platon ekseninde ele alıyor.
Tanıtım bülteninden...
"İki, felsefenin realiteyi soyut bir kavrayışı olarak görülebilir. İki, ne kadar soyut olduğunun hiçbir önemi olmaksızın, yaşamımızın her anında ve her yerinde somut olarak, özellikle de ikili karşıtlıklar biçiminde yer alır. Kendisinden minimal düzeydeki bir bahiste bile soyut-somut gibi bir ikili karşıtlığa başvurarak söz ettiğimiz iki, aslında, "bir" ile anlamlıdır."
İKİ KERE DÜŞÜN KİTABI ÖNSÖZÜNDEN...
İki ile anlatılmak istenen şey, felsefenin realiteyi soyut bir kavrayışı olarak görülebilir. Bununla birlikte, iki, ne kadar soyut olduğunun hiçbir önemi olmaksızın, yaşamımızın her anında ve her yerinde somut olarak, özellikle de ikili karşıtlıklar biçiminde, yer alır.
Kendisinden minimal bir düzeydeki bir bahiste bile soyut-somut gibi bir ikili karşıtlığa başvurduğumuz iki, aslında, “bir” ile anlamlıdır. Çok rahatlıkla söyleyebilirim ki bütün bir felsefe tarihi bir problem olarak “bir’in iki ile ilişkisini” çözme ve anlama ve de anlamlandırma çabası olmuştur. Parmenides, “Bir”i anlatmak isterken, girdiği sıkı mantıksal yolda henüz bu ilişkiyi kavrama bakımından emekleme aşamasındaydı.
Xenofanes ile birlikte Parmenides, felsefenin Antik Yunanlı başlangıç evrelerinde, sonrası için çok temel olacak bir problemi biçimlemekteydiler: Varlığın birliği ya da çokluğu problemini. Varolan tek yani bir miydi yoksa çok muydu? Platon’a gelince bu problem, Phytagorasçı eski unsurların da etkisiyle, Parmenides diyalogunda soyut bir kavrayış ışığında kesin bir çözüme ulaştı. Fakat Platon’un Parmenides diyalogunda vermiş olduğu çözüm, bundan sonraki Batı Felsefesi tarihinde defalarca ve defalarca açılma teşebbüslerine maruz kalacak bir yumaktı adeta. Çünkü Platon konuyu her açıdan ele almış ve problemin tam bir çözümünü vermişti ama ne yazık ki bu çözüm en az problemin kendisi kadar anlaşılma ihtiyacı içindeydi. Felsefi düşünce hem problem hem de çözümü üzerinde daha çok yol kat edecekti. Nitekim problemin Platon’dan sonraki önemli uğrak yeri Plotinos olmuştur. Plotinos Bir ve çok arasındaki ilişkiyi hiyerarşik bir biçimde tasarlamıştı. Bu defa da bütün Ortaçağ, problemi ve Platon’un çözümünü Plotinos üzerinden açmaya ve anlamaya çalışmıştır. Bu 17. yüzyıla gelinceye kadar problemin kendisinin de dahil olduğu “bir’in iki ile olan ilişkisinin” büyük oranda “tek yanlı” olarak görünen kavranışıydı.
17. yüzyılda Spinoza ve Kant, aynı problemi ya da ilişkiyi diğer bir yönüyle tam olarak kavradılar. Spinoza, “ikinin bir oluşunu” görerek causa sui olarak nitelediği tözü sonsuz bir bir olarak kavradı. Bu kavrayışta, “iki’nin aynı zamanda bir olmayışı” dışlanarak söz konusu ilişki, deyim yerindeyse, “diğer bir yönden” tek yanlı olarak kavranmıştır. Kant da problemin Platon’da ele alınış biçimini çok doğru görerek “şeyler ve onların kendindelikleri” arasındaki ilişkiyi, “bir’in iki ile olan ilişkisi”nin bir başka formülasyonu olarak formüle etti. Spinoza ve Kant’ın bu önemli ve “diğer yönden” olan açılımları, Alman idealizmini çok etkilemiş ve özellikle Fichte ve Schelling üzerinden Hegel’in aynı probleme bakışını biçimlemiştir. Hegel, söz konusu problemin Platoncu kesin ve tam çözümünün yanı sıra, aynı fakat başka bir perspektiften bir çözüm daha vermiştir. Hegel ve Platon’un probleme ilişkin vermiş oldukları çözüm aynı olmakla birlikte, Hegel Platoncu çözümü çok daha ince bir biçimde işlemiştir diyebiliriz. Bundan sonra bu iki ve tam çözüm, tekrar tekrar ve farklı açılardan ele alınmış ve anlaşılmaya çalışılmıştır. Problemin çözümünde yine tek yanlı kavrayışlar olmuştur. Örneğin Çağdaş Fransız Felsefesi (Lacan, Badiou, Derrida, Deleuze, …) bu kavrayışın tipik bir örneğidir. Özellikle Badiou, “bir’in iki ile ilişkisinde” yalnızca iki’ye olan vurgusuyla söz konusu ilişkiyi maalesef kısmi olarak kavrama çabasını göstermiştir. Sözünü ettiğimiz bu uğrak noktaları “bir’in iki ile olan ilişkisinin” Batı Düşünce tarihindeki en önemli uğrak noktalarıdır. Yoksa bu ilişkinin etrafında dönen başka önemli figürlerden de bahsedebiliriz fakat bunlar talidir.
Bu kitapta, “bir’in iki ile ilişkisi” olarak çalışmasını halen yapmakta olduğum ve sonra çıkarmayı planladığım başka bir kitaba giriş niteliğinde olabilecek çeşitli dergilerdeki yayınlanmış yazılarımın derlemesini sunmaktayım. Bu derlemede iki çeşitli açılardan alınmış olup aynı zamanda onun bir ile olan konumu da konu edinilmiştir. Çalışmamın, Türkiye’deki felsefi düşünceye de katkı sağlamasını umuyorum. Çalışmalarımda bana hep destek olan karım Çiler Dursun’u ve sevgili oğlum Çağlar Dursun’u burada sevgiyle anmak isterim.
BAHTİYAR YÜCEL DURSUN KİMDİR?
Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde "Oyunun Ontolojik Durumu: Heidegger, Derrida, Gadamer ve Huizinga" teziyle doktorasını tamamlayan Doç.Dr. Yücel Dursun, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü'nde dersler vermekte.
AKADEMİK İLGİ ALANLARI
Klasik Alman İdealizmi (Kant, Hegel,...), Çağdaş
Fransız Felsefesi (Derrida, Badiou, Deleuze, Lacan…), Matematik
Felsefesi, Oyun Kavramı.
KİTAPLARI
Felsefe ve Matematikte Analitik / Sentetik Ayrımı - Yazar
(Elips)
Felsefe ve Matematikte Analitik/Sentetik Ayrımı - Yazar (İmge)
İki Kere Düşün - Yazar (İmge)
Matematik Felsefesi - Çevirmen (İmge)
Oyunun Ontolojisi - Yazar (Doğu Batı)