Kemal Kılıçdaroğlu devlet terbiyesi ile buralara gelmiş bir
lider. Ecevit'in saygılı duruşunu Kemal Bey'de buluyorum çoğu
kez.
Ancak, her geçen gün, Kemal Bey'in o saygın duruşundan
uzaklaştığını görüyorum.
Bir araya geldiğimizde, konuştuğumuzda Kemal Bey aynı Kemal
Bey.
Ya da şöyle anlatayım...
Kemal Kılıçdaroğlu kapalı kapılar ardında kişiliğinden hiçbir şey
kaybetmiş değil.
Ama ne zaman siyasete dönse...
Yani kalabalıkları görse...
Kemal Bey, gidiyor yerine bir başkası
geliyor..
*
Örnek mi?
TOBB'un Genel Kurul toplantısına katıldı Kemal Bey...
Başbakan konuştu...
Kürsüden indi...
Herkes ayakta...
Bütün salon ayakta...
Bir kişi oturuyor!
Tek kişi...
Kim?
Kemal Kılıçdaroğlu...
*
Başbakan gidiyor.
Herkesin elini sıkıyor...
Biri hariç...
Kim?
Kemal Bey'in...
Niye?
E çünkü Kemal Bey tenezzül edip kalkmıyor...
Başbakan da görmezden gelip geçiyor...
*
Ha, hemen Erdoğan'ın yanlışını da söyleyeyim.
Konuştu...
"Hadi bana eyvallah" dedi ve gitti...
Beklemedi...
Muhalefeti dinlemeden her zaman yaptığını yaptı ve gitti...
Kılıçdaroğlu'nun da tepkisi bunaydı kuvvetle muhtemel...
Ama yakışmadı...
Ne ona, ne de Erdoğan'a...
Biri oturuyor, biri ayakta...
Ve tıka basa dolu salon Türkiye'yi yöneten ve yönetmeye talip iki
lideri izliyor.
*
Keşke...
Erdoğan gitse bile...
Kemal Bey ayağa kalksaydı...
O çirkin görüntüyü sergilemeseydi keşke...
Ayağa kalkıp Erdoğan'ın elini sıksaydı keşke...
Sitem etseydi hatta...
"Gitme" deseydi keşke...
"Kal beni dinle" deseydi keşke..
İşte o zaman büyürdü Kılıçdaroğlu...
Devleşirdi hatta...
Yapmadı...
O çirkin görüntünün müssebbibi oldu...
*
Bir sözüm de TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'na...
Liderleri bir araya getiriyordu eskiden...
Ellerini havaya kaldırırdı...
Türkiye'nin yüreğine su serpen şeyler yapardı...
Niye şimdi değil?
Neden tekrarı yok o güzel görüntünün?
Rifat Bey'i o güzelliklerden mahrum bırakan
nedir?
*
Özeti:
Türkiye bu görüntüyü haketmiyor.
Başka da sözüm yok!