Biz biliyoruz, alışkınız Erdoğan'ın bu hallerine... Kızdı mı
kafasının tası attı mı dili bıçak gibi olur... Yok öyle diplomasi
lisanıymış, yok diplomasi adabıymış... Bizim başbakanımız
Kasımpaşalı, 'duygusal lisan" ile konuşur o...
Kızdı mı bitmiştir...
Bir modarötör kalkıp da sözünü kesecek...
Başbakanı kolundan çekiştirecek...
Bizim başbakanımız da buna ses etmeyecek...
Herhalde o modarötör hayatının dersini aldı...
Ne yalan söyleyeyim bunu hak etti de...
Şimdi muhalefet "lisan"dan vuracak...
Konuşma adabı bu mudur?
Diplomasi lisani bilmez misin? diyecekler...
Bir bakıma haklı olabilirler...
Ama olayın bir diğer yönü var ki..
Bu "duygu lisanı" Arap camiasını mest
edecek...
Artık Ahmedinejad ve Chavez out...
Kasımpaşalı Erdoğan in olacak...
Çünkü
liderlerinden duymadıklarını ondan duydular...
O yüzden de bu ayağa kalkış büyük alkış
alacak...
Sokaktaki halk için Erdoğan komşudaki yeni
liderleri olacak...
Türkiye'ye gelince...
"Ananı da al git" dedi yine sevildi...
"Askerlik yan gelip yatma yeri değil" dedi yine
alkışlandı...
Onun 'duygu' dilini bu halk kızsa da
hep sevdi...
Kahvedeki insan bu tavra sadece;
"Helal olsun" diyecek, "tam
destek" verecek...
Elbette yüzde 47'ye de biraz ek yapacak...
Özetle şunu diyebiliriz...
Diplomasi lisanı elbette önemlidir...
Ama "Gazze'deki zulüm" bundan da önemlidir...
Erdoğan'ın o sözleri belki çok sertti...
Ama birinin de bunları söylemesi gerekliydi...
Diplomasi dili yerine "duygu
lisanı" şart olmuştu...