Biri bizleri gözetlesin mi?

Abone ol

Projeye göre nisan ayından itibaren Bakırköy, Kadıköy, Beşiktaş gibi İstanbul'un en kalabalık merkezlerine 24 saat kayıt yapacak kameralar yerleştirilecek.

Emniyet: Suç azalır. Prof. Batum: Kayıtların kullanım amacı önemli. Prof. Çağlar: Şeffaf uygulama olmalı, sonsuz takdir yetkisi verilemez. Barolar Birliği Başkanı: Denge esastır

Emniyet'in güvenlik ve suçla mücadele için yaşama geçirmeyi planladığı 'kameralı takip sistemi' tartışma yarattı. Avrupa'da özellikle Britanya'da yaygın olarak kullanılan bu sistem, özel hayatın güvenliğe kurban edileceği endişesini yaratıyor.

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından geliştirilen MOBESE yani 'Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu' nisan ayında İstanbul'da uygulamaya geçirilecek. Araç mobil sistemi, çalıntı araç sorgulama, vergi sorgulama, muhtar otomosyonu, araç takibi gibi başlıkları olan projenin en tartışmalı ayağı ise şehrin güvenliği için belirli merkezlere konulması planlanan kameralar. Projeye göre, İstanbul'daki işlek cadde, sokak ve meydanlar kameralarla 24 saat gözlenecek.

Emniyet: Avrupalılar beğendi

Hukukçular sokaktaki yaşamın özel değil kamusal yaşam olduğu yönünde hemen hemen hemfikir. Ancak elde edilen görüntülerin kişinin bilgisi dışında kullanılması veya başka birine verilmesi kişinin özel hayatına müdahale olarak kabul ediliyor. Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri ise sistemin tamamen kamu güvenliği amacını taşadığını söylüyor. NATO Zirvesi sırasında da akıllı kamera kullanıldığını ve çok sayıda ülkeden övgü aldıklarını belirten yetkililer, kişisel mahremiyeti olan yerlere girilmeyeceğine vurgu yaparak "Kafenin içi değil, cadde izlenecek" diyor. Sisteme ilişkin, eleştiri, görüş ve öneriler şöyle:

Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum: Ev, bahçe, bir yakınınızın evi, diğer insanlarla bir restoranda, otelde ya da kafede kurduğunuz iletişim özel hayat olarak kabul ediliyor. Bunun dışındakiler ise kamusal yaşam alanı. Bu alanların güvenlik açısından kamera ile izlenmesi hukuka aykırı değil. Özel hayatın gizliliğine müdahale, bu kayıtların suç unsuru yokken ya da istemediğiniz şekilde aleyhinize kullanılmasıyla ortaya çıkar. Beyoğlu'nda sevgilinizle yürürken görüntünüz çekilebilir. Ama sizin aleyhinize kullanılır ya da başka birine verilirse bu özel yaşama müdahaledir. Bu konu birçok kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşındı. AİHM, Avusturya'da bir gösteriye katılanların teker teker fotoğraflarının çekilmesini özel hayata müdahale kabul etmedi. Ama Britanya'da intihara teşebbüs eden bir adamın görüntüsünün ve kimlik bilgisinin medyaya verilmesini özel hayata müdahale kabul etti. Monaco Prensesi Caroline at üstünde ve sokakta fotoğrafları gazetelere basılınca AİHM'ye gitti. Mahkeme ünlü biri olduğu için onun özel hayat alanını daha geniş tuttu. Ancak bu sıradan vatandaşlar için geçerli değil. Yani sokaktaki yaşam, sizin kamusal hayatınız.

'Eylemler görüntülenmemeli'

Galataray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu: İlk bakışta 'kamu güvenliği' açısından hukuka aykırı bir yönü yok. Ancak hukukta her yetkinin iyi niyetli kullanılması esastır. Güvenlik amacıyla sokaklar kontrol altında tutulacaksa kötü niyetli kullanımın önüne geçilmelidir. Sokaktaki görüntü başka yerde kullanılırsa bu özel hayata müdahale olur.

Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu: Genel olarak kamunun dolaşımına tahsis edilen yerlerde bu tür bir uygulamaya geçilecekse bunun sınırlı olması ve gerçekten suç oluşturan eylemlere yönelik kullanılması gerekir. Basın açıklaması, toplantı gibi temel haklarını kullanan kişilerin belli devlet organları tarafından sınırlanması amacıyla kullanılmamalı.

'Uygulama saydam olmalı'

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bakır Çağlar: Kamera ile elde edilen bulgular özel hayata müdahale ile sonuçlanacak sürece girerse bu insan haklarına aykırı bir sonuç doğurur. Can güvenliğini sağlamak, yaşama hakkını korumak için böyle bir sistem uygulanabilir ancak bunun özel hayatın ihlali çizgisine varmaması gerekir. Batı'da da Türkiye'de de yaşanan tartışmaların kırmızı çizgisi bu. Sistem can güvenliğini mi koruyor, insan haklarına müdahale mi ediyor? Arada kesin bir çizgi olmalı. Ayrıca uygulamayı mümkün olduğunca saydamlaştırmak gerekir. Böyle bir uygulama, idarenin sonsuz takdir hakkına bırakılamaz.

'Önemli olan denge'

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok: İnsan hak ve özgürlükleri sadece bir biçimde kısıtlanır; o da kamu yararı, güvenliğidir. Bu durumda kişisel hak ve özgürlüklerde bu bağlamda kısmen fedakarlık yapabilirler. Ama böyle bir sistem uygulanırken hak ve özgürlükler ile kamu yararı dengesinin dikkatle kurulması lazım.

İki hukukçu tamamen karşı

İstanbul Barosu'nun eski Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu (CMUK) Beyoğlu Bölge Sorumlusu avukat Erdal Doğan: Sistem her haliyle insan haklarına ve özel yaşamın gizliliği ilkesine aykırı. Kişinin kendi evi, mahallesi dışındaki yerlerde daha rahat edeceğini düşünerek yaşadığı her durum kendi özel yaşamıdır. Sadece sevgili ile el ele tutuşmak değil, okulu asmak, bir dostla buluşmak da özel hayat olarak kabul edilebilir. Bunun da sürekli kame-ralarla gözetleniyor olması bir baskı yaratır. Bu George Orwell'in '1984' romanının günümüzdeki tezahürü. Bu totaliter bakış açısı ileride kendi ahlakını da geliştirir. Sonra 'neden el ele tutuştunuz, neden böyle davranıyorsunuz?' gibi dayatmalar olabilir. Buna izin vermek adli sistemi ve hâkim güvencesi sistemini yok etmektir. İstanbul'da uygulanırsa yasal yollara başvurulabilir.
İHD İstanbul Şube Başkanı Eren Keskin: Türkiye gibi bir ülkede ve muhalif olduğumuz için her zaman izlenen bizlere sorulduğunda ilk tepkimiz 'İnsanların izlenmesi yanlıştır' oluyor. Zaten Türkiye'de devlet özel hayata yeterince müdahale ediyor. Görüntülerin kaydedilmesi de endişe yaratıyor. Bunların karşınıza nasıl çıkarılacağı hiç belli değil. Ortalama bir yol bulunmalı.

İlk tepki Korkuteli'nde

Antalya Korkuteli'nde yerel yönetimin ilçeyi kamerayla izleme kararı benzer bir tartışmayı başlatmıştı. Bir yıl önce ilçenin giriş-çıkışlarına, ana caddelerine, kamu binalarının çevrelerine dijital kameralar kondu. Antalya Barosu'na bağlı avukat İsmail Duygulu, 'insan hakları ve özel yaşamın gizliliği ilkesine aykırı olduğu' gerekçesiyle uygulamayı TBMM İnsan Hakları Komisyonu'na taşırken, emniyet ise asayiş olaylarının yüzde 50 azalması, 114 çalıntı aracın yakalanması gibi istatistiklerle sistemi savundu.

Florida'da da tartışıldı

Arşivlerde rastlanan bir başka 'tepki' örneği ise ABD'nin Florida eyaletinde yaşandı. Tampa kentinde 2001 yılında sistem uygulanmaya başlandı. Yaklaşık 36 kameranın bağlı olduğu bir bilgisayar sistemi aracılığıyla, suçlular saptanmaya başladı. Tampa'daki Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği Başkanı Jack Walters'ın bir demeci şöyleydi: "Şimdi sadece bir bölgede başlayan bu uygulama, yakında her yere kamera yerleştirilmesine kapıyı açmış oldu. Bu, çok fazla ileri gitmek oluyor."

Tampa polis dedektifi Bill Todd ise, "Sistemin, caddede devriye gezen polis memurundan fazla bir farkı yok" diyerek uygulamayı savundu.

Haber: Radikal

Günün Önemli Haberleri