Birgün Ankara Bürosu'nda deprem
Abone olBirgün Gazetesi Ankara çalışanları dün iş bıraktı. "Gazetemiz, onurumuz, meslek ilkelerimiz ve haklarımız için iş bırakıyoruz" diyen çalışanların açıklaması şöyle:
Birgün Gazetesi, “emeği ve onun yarattığı değerleri bütün
değerler sisteminin merkezine koyan; medyadaki tekelleşmeye itiraz
eden ve alternatif olmayı hedefleyen; patroncu ve tek sesli
habercilik kısırdöngüsünü kırmayı amaçlayan; çalışanlarının sosyal,
ekonomik ve özlük haklarına öncelik veren; örgütlenme özgürlüğünü
gazete bünyesinde de öncelikli ilkelerden sayan...” bir proje
olarak başladı. Biz çalışanlar ise daha proje aşamasından itibaren
sadece bu ilke ve amaçları savunmadık, aynı zamanda bunların hayat
bulması için güç ve enerji kattık. Bu çerçevede, aradan geçen bir
buçuk yılı aşkın zamanda her türlü fedakarlığa katlandık. Öncelikle
gazetenin ortaya çıkış gerekçelerini oluşturan temel ilkelerin
hayat bulması yönünde ciddi bir emek ortaya koyduk. Bu kapsamda her
gün gazetenin yayın politikasında, haber tarzında, dilinde,
üslubunda, haberleri veriş biçiminde yaşanan sorunların aşılması
için katkı verdik. Bu katkılar, hemen her sabah tarafımızdan gündem
toplantılarında dile getirildiği gibi, sözlü ve yazılı olarak da
gazetenin editöryal yapısı ve yöneticileriyle paylaşıldı. Yürütülen
tartışmalarda; sürekli olarak gazetenin ilkelerini nasıl
geliştirebileceği, tirajını nasıl artırabileceği, tanıtımının nasıl
yapılacağı, etkinliğini ve gücünü nasıl ilerletebileceği üzerine
görüşler ortaya koyduk. Bunları periyodik raporlar halinde
ilgililere sunduk. Bu görüşler sadece görüş olarak da bırakılmadı,
yaptığımız habercilik ile bunu pratikleştirmeye çalıştık. Bunları
yaparken, karşımıza çıkan maddi ve manevi bütün sorunları da
göğüslemeyi esas aldık. Bu çerçevede, yaşanan ekonomik sıkıntılar
karşısında “seleyi suya vermek” yerine “direnmeyi” tercih ettik.
Sadece birer gazeteci olarak yaşamımızı idame ettirmek için gerekli
“asgari” koşulları yeterli saydık. Ancak zaman içerisinde gazetenin
varlık nedenini ve temel ilkelerini sarsan, gittikçe de ortadan
kaldıran gelişmeler yaşandı. Öncelikle gazetenin yaşadığı ekonomik
sorunlar nedeniyle ilk tasarruf kalemi olarak çalışanların
emeklerinin karşılığı görüldü. Bu konuda samimi yaklaşımlara itiraz
etmedik. Fakat, çalışanların yaşadığı ekonomik sorunlar, üretimi ve
moral motivasyonu olumsuz etkilemeye başladığında, ilk olarak Şubat
ayında bir toplantı düzenlendi. Yayın yönetiminde yer alan Doğan
Tılıç’ın da katıldığı bu toplantıda Yıldırım Kaya, çalışanların
emeklerinin karşılığının ödenmesi konusunda gazete yönetimince
görevlendirildiğini belirterek, kendisinin “asli ve sorumlu
muhatap” olduğunu kaydetti ve ücretlerin, her ayın ilk ve son
haftasında ikiye bölünerek ödeneceği taahhüdünü verdi. Maaşlar,
geçim için yetersiz olmasına rağmen bu kabul edildi. Ancak bu söz
bir ay bile tutulmadı; ardından ücretlerin “bir ay ertelenerek”
aynı formülün geçerli olduğu söylendi; biz çalışanlar olarak
gazetenin “ekonomik zorluklarının bilinciyle” buna da itiraz
etmedik. Fakat bu söz de tutulmadı. Daha sonra ödemeler hiç
yapılmamaya başlandığında, girişimlerimiz sonucu bu kez yaşanan
sorunları tespit etmek ve çözüm üretmek üzere
görevlendirildiklerini belirten 4 kişilik bir ortaklar heyeti
Ankara büroya gelerek çözüm önerileri sundular. Eğitim-Sen Genel
Başkanı Alaaddin Dinçer, SES Genel Başkanı Köksal Aydın, Kültür
Sanat-Sen Genel Başkanı Kemal Sevgisunar ve Yener Aksu’dan oluşan
heyet, 15 Eylül tarihine kadar alacakların ödenmesi taahhüdünde
bulundu. Fakat onlar da sözlerini yerine getirmediler. Doğan
Tılıç’ın da bulunduğu bu konuyla ilgili toplantıda taahhütler
yenilendi, ancak 15 Eylül gününe kadar hiç arayan soran olmadı.15
Eylül günü Alaaddin Dinçer, çalışanlara yeni bir ödeme planı sundu.
Dinçer, periyodik aralıklarla çalışanların alacaklarının 1 Ekim’e
kadar temizleneceği taahhüdünde bulundu. Bu sözün ardından, 1 hafta
içinde Mayıs ve Haziran aylarından kalan alacaklar kapatılıp Temmuz
ayından da küçük bir ödeme yapıldı. Fakat taahhütler yerine
getirilmedi ve halen çalışanların diğer alacakları ödenmedi. Ancak
bugün, yani 5 Ekim tarihi itibariyle herhangi bir ödeme yapılmadığı
gibi kimse de gelip çalışanlarla görüşmedi. Bütün bu süre
içerisinde bizler; her gün habercilik bilincimizden ve emekten yana
bir gazetede çalışıyor olma sorumluluğundan taviz vermeden
çalışmaya devam ettik. Aynı süreçte her gün yemek yememiz, kira
ödememiz, dolmuşa binmemiz, çocuğumuzun ihtiyaçlarını gidermemiz
gerekiyordu. Son bir yıl içerisinde yaşanan ekonomik sıkıntılar
nedeniyle çalışanların tamamı borç alma kapasitelerini doldurdu,
artık deyim yerindeyse dolmuş parası dilenir duruma geldiler.
Buradaki “deyim yerindeyse” ifadesi, ironi olamayacak kadar gerçek
olanı ayırt etmek içindir. Çünkü bazı arkadaşlarımız gaz alamadığı
için buz gibi evlerde kışı geçirdi, bazı arkadaşlarımız suyu kesik
evlerde yüzünü yıkayamadan işe geldi, bazı arkadaşlarımız ekmek ve
sigara alabilmek için evindeki “katalitik soba”yı sokaktaki demir
hurdacısına sattı. Ancak yaşanan sorun sadece ekonomik değildi;
çünkü “gazetenin manifestosu” ya da “anayasası” olarak kabul
edilen, “Neden Bir Günlük Gazete, Nasıl Bir Günlük Gazete” başlıklı
metni yazan Doğan Tılıç’ın da sürekli sözlü ve yazılı olarak
bizimle ve gazetenin yazı işleriyle paylaştığı üzere, gazete dil ve
içerik olarak da bir sapma yaşıyordu. “Gazetenin tarafsızlık ve
bağımsızlığı yayınladığı haberle değil, yayımlamadığı haber ile
ölçülür” ilkesi, bütün müdahale çabalarımıza rağmen defalarca ve
bilinçli tercihlerle ihlal edildi. (Eğitim-Sen, EMO haberleri bunun
en yakın örnekleriydi) Bizler, hem bu sapmalara müdahale etmek,
dolayısıyla haberciliğin ve bağımsız gazeteciliğin gereğini yerine
getirmek için her gün tartışma yürütürken, hem de işte kısmen
aktarmaya çalıştığımız bu ekonomik trajediye dönüşmüş olan
sorunları aşmaya çalıştık. Verilen sözlerin yerine getirilmesini
ısrarla talep ettik. Gazetenin varlığını devam ettirmesini sağlayan
“irade” ise kağıt sorununu, matbaa sorununu, resmi kurumlarla
ilgili sorunları bir şekilde çözerken, çalışanların kronik hale
gelen sorunlarını çözme basiretini gösteremedi. Bununla da
yetinilmedi, Basın İlan Kurumu’ndan ilan alınmasını sağlayan
çalışanların sözleşmeleri “aleyhte ve gizli” olarak değiştirildi.
Bunu sonradan öğrendiğimizde ise yapılan işlemin hesabı verilmek
yerine sessiz geçiştirme yöntemi benimsendi. Bu arada, gazetenin
temel ilkelerini belirleyen “Neden Bir Günlük Gazete, Nasıl Bir
Günlük Gazete” metninde çalışanların örgütlenme hakkına gazete
yönetiminin destek olacağı vurgulanmış, altı çizilmiş olmasına
rağmen, sendikalı olma çabalarımız sekteye uğratılmak istendi.
Örgütlenme ve emeğimizin karşılığını talep etmemiz, “arkadan
hançerleme” olarak algılandı, “çetecilikle” suçlandık ve dedikoduya
konu bile yapıldık, Gazetenin bu koşullarda çıkmasını sağlayan
“irade”, hak taleplerine karşı mütemadiyen, “koşullarımız budur,
beğenmeyen çeker gider” ifadesini kullandı ve bu sözler sadece
talihsiz bir ifade olarak kalmadı, gazeteye sürekli fedakarlıklar
yaparak emek veren kalifiye iş yapan arkadaşlarımızın çoğu bu yolla
fiilen kurumdan uzaklaştırılmış oldu. Son olarak İstanbul’da,
defalarca verilen taahhütlerin yerine getirilmemesi üzerine ne
yapılması gerektiğini tartışmak üzere bir araya gelen çalışanların
toplantısı basıldı ve bu baskını gerçekleştirenler yaptırımla
karşılaşmadığı gibi, toplantıyı yapanların gazeteden
uzaklaşmalarına sessiz kalındı. Yaşama soldan baktığını taahhüt
eden bir gazetede, şiddet içerikli bu davranış biçiminin
yönetenlerce görmezden gelinmesi, hatta olayı iki günlük izinle
geçiştirerek bir nevi taçlandırmaları, asla kabul edilemez. Ankara
bürodaki süreç de benzer bir yol izliyordu. Burada bulunan
muhataplar sürekli söz verdiler, verdikleri sözleri tutmadılar,
bununla da kalmayıp inkar ettiler. Çalışanların emeklerinin
karşılığı, yani haklarının ödenmesi için verilen sözlere rağmen bu
güne kadar hiçbir girişimde bulunulmaması bardağı taşıran son damla
olmuştur. Artık “fedakarlık” sınırları da aşılmıştır. Verilen
sözlerin tutulmaması da güven erozyonuna yol açmıştır. Bu durum,
bugüne kadar yaşanan “emek sömürüsü”nü açık biçimde ortaya
koymuştur. Haklarını talep edenlere “istemeyen çeker gider”
şeklinde karşılık veren “irade”nin “patronsuz” gazete üzerindeki
otoritesi ne kadar çarpıcı ise, yine aynı “irade”nin, çalışanların
hak talebiyle eylem yapmayı tartıştığı toplantı sırasında arayarak,
“umarım bir yanlış daha yapmazsınız” şeklindeki tehdidi de o kadar
ibret vericidir. Emeğin karşılığı istendiğinde gazetenin
“patronsuz”luğuna vurgu yapılırken, yayın sürecine sürekli müdahale
eden “patron” ya da “patronların” varlığı da ayrı bir çelişkidir.
Şu unutulmamalıdır ki, Eylül başında İstanbul’da yapılan Kurucular
Kurulu toplantısında; “Gazetenin varlığını sürdürebilmesi,
çalışanların maaşlarının bir süredir ödenememesinden kaynaklanan
haklı yakınmalarını giderilebilmesi ve şirketin devamını
sağlayabilecek bir yeniden yapılanmaya kavuşturulabilmesi için kısa
dönemde 300 bin dolar civarında bir kaynağın yaratılarak gazeteye
aktarılması zorunludur. Parasal sorunlar bunca ağır olmasına karşın
çözülemez görünmemekte, asıl sorunun çoğu kez "MUHATAP BULAMAMA"
olarak ifade edilen kurumsallaşamama ve gazetenin hem şirket hem de
bir yayın organı olarak tüm pozisyonlarında bu işi asıl işi olarak
görüp yürüten gerçek kişilerin yokluğu olduğu saptanmaktadır”
şeklinde kararlar alınmıştır. Bu ifadelerin karar metnine
geçmesinden de anlaşılacağı üzere; çalışanlar “yanlış”
yapmamaktadırlar, sadece “haklı” taleplerini ve yakınmalarını dile
getirmektedirler; Kurucular Kurulu da bunu resmen deklare etmiştir
ve çalışanları haklı bulmuştur. Bu karar ortada iken hak talep eden
emekçilere “yanlış yapıyorsunuz” uyarısı da bir büyük çelişki
olarak karşımıza çıkmaktadır. Ankara büro olarak bütün bu
sorunların çözüleceğine ilişkin umudumuzu tamamen tüketmiş
bulunuyoruz. Bu nedenle; emeğimizin karşılığı olan haklarımıza ve
insan oluşumuzun onuruna sahip çıkmak için, 6 Ekim 2005 tarihi
itibariyle üretimden gelen gücümüzü kullanmaya karar verdik.
Amacımız bu gazetenin yörüngesinden çıkmasını engellemek ve
haklarımıza sahip çıkmaktır. GAZETEMİZ, ONURUMUZ, MESLEK
İLKELERİMİZ VE HAKLARIMIZ İÇİN... Saygı ile bildiririz... Birgün
Gazetesi Ankara Büro Çalışanları Sedat Bozkurt (Ankara Temsilcisi)
Göksel Bozkurt (Ankara Haber Müdürü) Ömer Leventoğlu (Muhabir) Can
Gazalcı (Muhabir) Rıdvan Günel (Muhabir) Belgin Toraman (Muhabir)
İnan Gedik (Muhabir) Sabiha Temizkan (Muhabir) Serap Güzelcan
(Muhabir) Necla Dulkadiroğlu (Muhabir) Yavuz Yıldırım (Muhabir)
Ahmet Okan Aydın (Stajyer Muhabir) Selay Saykal (Stajyer Muhabir)
Emrah Kartal (Stajyer Muhabir)