Bilmiyorum fark edebildiniz mi?
Eğer “kimin faşist, kimin daha eşitlikçi”
olduğu tartışmalarını bir kenara bırakıp, biraz ters taraftan
bakmayı denerseniz;
CHP İzmir milletvekili Birgül Ayman Güler’ın “Türk ulusu
ile Kürt milleti hiç eşit olur mu?” sözüyle başlayan
tartışmanın, karanlıkta kalan yada hararetle konuşulmayı
bekleyen birçok konunun ortaya çıkmasına neden olduğunu
göreceksiniz.
Yani bu çok eleştirilen söylemin birçok işe yarayarak; ocakta
pişmeyi bekleyen yemeklerin altlarını yakan bir ateş olduğunu
sezinleyeceksiniz.
Nasıl mı?
Öncelikle,
1-CHP’de saflar belli oldu.
2- Sinirlerin gizlendiği - saklandığı,
kamplaşmaların yaşandığı puslu hava dağıldı. Kimin, kimin yanında
olduğu daha bir açığa çıktı.
3- Eski CHP - Yeni CHP ve ayrıca her
ikisinin arasında kalanların ne istediği belirginleşti.
4- Deniz Baykal döneminin ardından
Kılıçdaroğlu’yla başlayan; sadece “laiklik”
argümanına tutunmayan, toplumun farklı kesimlerine uzanmak isteyen,
Kürt sorunun çözümünde özellikle son dönemlerde ortaya çıkan
alışıla gelmiş CHP ritüellerinin ve reflekslerinin dışına çıkan,
muhafazakar kesimlere zaman zaman yeşil ışık yakan, toplumsal
olayları yakından izleyen, kıyı partisinden coğrafyanın tümüne
yayılmak isteyen bir parti olmaya doğru evirilmek isteyen,
“dönüşen” bir CHP’nin bu yol haritasında hangi
noktaya eriştiğini görmemizi sağladı.
Yani parti merkez ve taşra teşkilatlarının ne kadar
yenilenip, ne kadar yenilenemediğini, güncellenmenin
- “Loading…” in şuan yüzde kaç olduğunu
gösterdi.
5- Kılıçdaroğlu’nun kriz yönetimi ve
partiyi kontrol etme yeteneğini bir kez daha sınavdan geçirdi.
“Partisini iktidara taşıyabilecek bir lider mi?”
sorusuna daha net cevap verilmesini sağladı.
6- Güler, toplumun “1923 Türkiye’sinin
kurucu aklını” temsil eden kesimlerinin sesi oldu ve zaten
ileriki dönemlerde hararetle önümüze gelecek olan “anayasal
eşit vatandaşlık” tartışmasına ön zemin hazırlayarak;
erken bir münazarayı güpegündüz açmış oldu.
7- Müzakere sürecini yöneten en önemli aktörler
olan AK Parti ve BDP'nin; toplumun reaksiyonlarını görüp, buna göre
müzakere sürecine ilişkin olumlu yada olumsuz strateji güncellemesi
yapabilmelerine imkân sağladı.
8- Daha önceleri "Kürt kimlği
üzerinden" Kürt siyasal hareketini rahatsız edecek
birçok söylemde bulunmuş gazeteci, politikacı ve sivil toplum
insanlarının; Birgül Ayman Güler'e "faşist"
diyerek, sanki şimdiye kadar anti-kürtçü söylemlere sahip bir tek
Güler'miş gibi kendilerini temizlemeye çalıştıkları bir
"çabalamanın" da ortaya çıkmasına neden
oldu.
***
Bu sebeplerle, olayı milliyetçilik tartışmalarından dışarı
çıkarıp, genel manzarayı “Birgül Ayman Güler”
marka gözlüklerinizi takarak izlemeyi denerseniz,
ilgili söylem sonrasında daha belirginleşen bir politik ortamın
olduğunu göreceksiniz.
Ve sonuç olarak; bu söylem “hayır mı şer
mi?” bir daha düşüneceksiniz.