‘Hep mi kadınlar ölecek? Biraz da erkekler ölsün.. ‘
Böyle dedi Çilem mahkemede kendini savunurken..
Karısına şiddet uygulayan, işkence yapan, hatta fuhuşa zorlayan
hangi erkek yaşamayı ve aramızda olmayı hak ediyor ki?
Kocasını öldürdü Çilem. Durduk yere kendisini döven, yumruklayan,
çocuğunu dünyaya getireceği gün hırpalayan ve bu çocuk benden değil
diye iftira atan, uyuşturucu kullanan, fuhuşa zorlayan, Çilem
boşanmak isteyince ‘boşanırsan anneni, babanı, kardeşini öldürürüm’
diye tehdit eden ruh hastası kocasını öldürdü. Aslında bir pisliği
temizledi bu toplumdan..
Son savunmasında ‘Şu adliye koridorlarında yüzüm mor şekilde çok
dolaştım koruma kararları için. Başka seçeneğim kalmamıştı’
dedi…
Bir kadının çaresizliğini, devlet tarafından nasıl korunamamış
olduğunu anlatıyordu bu cümle..
Ve kendisine öldürmekten başka hiçbir seçenek bırakılmamışken, bir
de üstüne ceza aldı Çilem. 15 yıla mahkum oldu.. Mahkeme heyeti
yaşça hayli genç insanlardan oluşuyordu ve hepsi Çilem’in ceza
alması yönünde oy kullandı. Mahkeme başkanı hariç. Bir tek o karşı
çıktı bu şekilde bir ceza almasına.
Ama işe yaramadı. Şimdi temyizde dava..
Yurt dışında örnekleri çok.. Bir kadın kendisine şiddet uygulayan
eşini öldürdüğünde ceza almıyor her zaman. Örneğin Fransa
Cumhurbaşkanı Hollande, şiddet gördüğü kocasını öldüren Jacqueline
Sauvage için af çıkardı. Ve bu karar, şiddet mağduru kadınlar adına
alınmış çok önemli bir karar sayıldı.
İşin daha da ilginci, Kocaeli’nde kendisine sistematik olarak
şiddet uygulayan kocasını öldüren Damla Kutulu’nun beraat etmiş
olması.. Kendisini tanınmayacak hale gelene kadar döven bir insan
müsveddesini öldürmesi sonucu; mahkeme, eylemin haksız tahrik
altında, yasal ve meşru savunma koşulları altında işlendiğine
kanaat getirdi ve Damla için beraat kararı verdi! Bu daha
geçtiğimiz Mart ayında yaşanmış yeni bir olay. İnsan Damla’nın
şiddet görmüş fotoğraflarına bakıp ölünün arkasından bile beddua
eder hale geliyor resmen…
Peki aynı güzel sonuç neden Çilem için gerçekleşmedi? Neden 15 yıla
mahkum oldu Çilem? Kendisini koruyamayan, çocuğundan, hayattan
koparan ve katil olmasına sebep olan olayda devletin hiç mi
sorumluluğu yok? Bir hayat ziyan olup giderken bunun tek sorumlusu
Çilem mi? Asıl onun davacı olması gerekmez mi kadınları daima
ikincil gören ataerkil düzenden..?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu konuda bir şey yapmayı
düşünüyor mu bilmiyorum ama eğer ortada bir Damla örneği varken ve
mahkeme başkanı Çilem’in ceza almaması yönünde kararını
bildirmişken, bu davanın tekrar görülmesi gerekiyor..
Adaletin herkes için eşit olmadığı-olamadığı, insanına göre
adaletin uygulandığı bu ülkede bazen insanın gerçekten şansa
ihtiyacı oluyor..
Cinayetin elbette hiçbir türlüsü savunulamaz, keşke bunlar hiç
olmasaydı, keşke devlet görevini yapıp vatandaşını koruyabilseydi
ve keşke kadına şiddet de cinayet de yaşanmasaydı, ama bu derece
hayatı elinden koparılmış bir kadının bu eylemi cinayet adı altında
yargılanmamalı, meşru müdafaada bulunduğu göz önünde
bulundurulmalı… Yoksa daha çok Çilem devletin koruyamadığı canını
kendi korumak adına katil olacak, hayatı elinden alınacak..