Birand kimleri kast etti?
Abone olM.Ali Birand, birilerinin TSK'yı kışkırtarak yaşadığını savundu. Birand bunlar arasında işadamları, bürokratlar ve bazı gazetecileri saydı..
Ünlü gazeteci M.Ali Birand, köşesindeki yazında gergin ortamdan
oksijen alırlar ve bu şekilde ayakta kalırlar. Siyasi iktidarlarla
askerlerin arası ne kadar gerilirse, onlar daha fazla ortalığa
çıkarlar. Şu sıralarda biraz kızgınlar. fakat Org. Özkök
istedikleri kadar konuşmuyor.Asker
bir türlü gerilim yaratmıyor!derken kimleri ima etmek
istedi.
Yazı: M.Ali Birand
Kaynak:
Bazı çevreler, Türk Silahlı Kuvvetlerini kışkırtarak yaşarlar.
Gergin ortamdan oksijen alırlar ve bu şekilde ayakta kalırlar.
Siyasi iktidarlarla askerlerin arası ne kadar gerilirse, onlar daha
fazla ortalığa çıkarlar. Şu sıralarda biraz kızgınlar. Zira Org.
Özkök istedikleri kadar konuşmuyor. Siyasi yaşamı, bekledikleri
kadar germiyor.
Toplumumuzda son derece ilginç bir kesim vardır.
Bazıları, hiçbir yerde dikiş tutturamamış politikacıdırlar. Devlet
görevi alabilmek için kıvranırlar.
Bazıları emekli bürokrattır. Üst düzeylerde çalışmış olmanın tadı
damağında kalmış ve şanslarını bir defa daha denemek isterler.
Diğerlerinin bir bölümü de emekli asker veya savcı- yargıç
olurlar.
Bazıları iş adamı, Üniversite hocası veya gazetecidirler.
Bu kesim, sürekli şekilde askeri kışkırtır.
12 Eylül 1980’den, Türkiye AB tarafından “aday ülke” olarak kabul
edilene kadarki dönemde amaçları TSK’nın siyasete müdahele
etmesiydi. Asker iktidarı ele alırsa, mutlaka kendilerine de bir
görev düşeceğine inanmışlardı. Son yıllarda askeri bir müdahelenin
güçlüğünün anlaşılmasına rağmen, yine de tutumlarını
değiştirmiyorlar. İnatla gerilimin artması için çabalıyorlar.
Bu kesim, hemen her konuda askerden de askercidir.
İlkelerini demokratik yollardan savunmak yerine, tepeden inerek
çözüm isterler. Tabii böyle bir olasılıkta kendilerine düşecek payı
da gözetirler.
İki türlü gerekçeleri vardır:
Biri açık gündem, diğeri gizli gündem.
Açık gündemleri, Cumhuriyetin temel ilkelerini korumaktır. Yani,
laik ve demokratik sistemin yanlış ellere gitmesini engellemek.
Ancak, bu çerçeve içine her konuyu katarlar: Ekonominin krize
girmesi, maaşların ödenememesi, yatırımların aksamasından tutun da,
İmam Hatipler veya Türban konusuna kadar herşey...
Hedefleri sadece AKP veya REFAH değildir. Zamanında Mesut Yılmaz’
ın ANAP’ı, hatta Ecevit’in DSP’si, Demirel ve Çiller’in DYP’si de
bu kesim tarafından askere şikayet edilmiştir.
Gizli gündemleri de, kendi konumlarını güçlendirmek.
Bu kesimin gazetecileri veya yazarları, Komutanları kışkırtıp,
siyasi iktidarların aleyhine demeç almaya çalışırlar. Ordunun nasıl
kazan gibi kaynadığını yazarlar. Onlar için Türkiye sürekli elden
gitmektedir. Ya yabancılar tarafından sömürülmekte veya iç
düşmanlar tarafından soyulmaktadır.
Hiçbir sivil iktidarı beğenmezler. Daima eleştirirler ve iktidara
geçeni yerden yere vururlar.
ORG.ÖZKÖK’Ü İSE BİR TÜRLÜ KIŞKIRTAMIYORLAR...
Salı günkü Radikal’de Murat Yetkin’in yazısında işaret ettiği
gazeteci gibi, bu kesimin önde gelenleri Genelkurmay Başkanı
Org.Özkök’ten memnun değiller. Zira Özkök olduk olmadık şekilde
konuşmuyor. Kışkırtmalara kapılmıyor. Damarına basanlara dahi yanıt
vermiyor.
Bu durum da “darbeci ekibini “ hayal kırıklığına uğratıyor.
Biz çok Genelkurmay Başkanı gördük.
Kimi son derece ağırbaşlıydı. Fazla konuşmaz ve işini yapardı. Kimi
tam aksine, Genelkurmay mevkiini kullanır, gerekli gereksiz
konuşurdu. Kimi sadece darbe düşünür ve kendi işinden başka
herşeyle uğraşırdı.
Org.Özkök, son yılların en demokrat Genelkurmay Başkanı olarak
anılacaktır. Özellikle en duyarlı geçiş dönemi yıllarını
yaşadığımız şu sıralarda, TSK’ nın başında olması hepimiz için bir
şanstır.
Bizim sivil darbeciler bile Özkök paşanın başının başını
döndüremediler.
“VATANI KORUMAK YARGICIN İŞİ DEĞİLDİR”
Neşe Düzel’in bu haftaki konuğu, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dekanı ve İnsan Hakları Hukuk Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Turgut
Tarhanlı idi.
Kaçırmış olabileceğinizi düşünüp, önemli saptamalarını buraya almak
istiyorum:
Mahkeme kararlarına karşı güvensizliğin böylesine yoğun olduğu
başka bir dönem hatırlamıyorum.
Yargıda bir kesim Ulusal güvenliği ön plana çıkarıyor ve
özgürlükjleri kısıtlıyor.Oysa yargıcın görevi, Silahlı Kuvvetler
mensubunun misyonuyla aynı değildir.Ulusal güvenlikle ilgili
meseleyi hukukun önüne koyan, hukukçu sayılmaz.
Yargı siyasetin çok içinde.Adli yıl açış konuşmaları dahi
siyasi.
Tarhanlı’nın saptamaları son derece yerinde. Toplumda ,adaletin
yerine gelmediği, ancak bazı kişilerin haklarını elde edebildikleri
inancı var. Eğer arkanız varsa veya bir tanıdığınızı araya
sokabilirseniz işinizi görebilirsiniz izlenimi her geçen gün biraz
daha yaygınlaşıyor