Birand, kendisi ile gurur duyuyor
Abone olMehmet Ali Birand, Kürt varlığının reddedildiği yıllarda, devletin kendisini susturmak istemesine rağmen bu politikalara karşı çıktığı için duyduğu gururu anlattı.
Posta Gazetesi yazarı Mehmet Ali Birand, başlıklı yazısında,
geçmişte Kürtlere yapılan haksızlıklara ilk olarak karşı çıktığı
için duyduğu gururu kaleme alıyor.
Birand, devletin bile kendisini susturmak için baskı uyguladığını
belirtiyor.
İlk olmakla gurur duydum...
Kürtlerin varlığı ve Kürtçe’nin reddedildiği yıllarda çoğunluk
susarken İLK defa bu politikaların yanlışlığına karşı çıktım.
Devlet beni susturmak için elinden geleni yaptı. Bugün bakıyorum,
dediklerim gerçekleşiyor. Bundan daha keyifli ne olabilir?
Turgut Özal Başbakan, Yıldırım Akbulut İçişleri bakanıydı. PKK
sesini duyurmaya başlamış, sağda solda baskınlar düzenler
olmuştu.
O dönemin modasıydı.
Bırakın Kürtçe konuşulmasını, Kürt kelimesi dahi teleffuz
edilemezdi. Resmi politikaya göre, Kürtler, dağda yürürken kart
kurt diye ses çıkaran Türklerdi.
Akbulut da bu modaya uyum göstermek zorunda olduğu için, sürekli
“dağdaki çapulculardan” söz eder, “haydutlara papuç
bırakılmayacağını” açıklar ve birkaç eşkiyaya derslerinin
verileceğini belirtirdi.
İlk defa (1984 veya 85 idi) “Bunun haydutlukla ilgisi yok. Bal gibi
Kürt sorununun silahlı mücadele dönemi açılmıştır. Önlem almazsak,
bu iş çok pahalıya mal olacaktır” diye yazmış, Kürt kökenli
insanları dışlamakla bir yere varılamayacağını vurgulamıştım...
Ardından 1990’lı yıllar geldi.
Yazılarımda ve televizyon programlarında sürekli şekilde, PKK
terörüne karşı mücadele sırasında, Kürt kökenli vatandaşlarımızın
tümüne terörist muamelesi yapılmaması gerektiğini yazdım. Yıllar
boyunca PKK terörüne karşı çıktım, ancak buna karşı, Kürt kökenli
vatandaşlarımıza dillerini kullanma yasağı getirilmemesini, onları
rahat ettirdiğimiz, temel haklarını sağladığımız oranda bu
insanları yanımıza çekebileceğimizi savundum.
Devlet bu görüşlerimden dolayı bana çok eziyet etti. Sayısız
davalar açtı, çalıştığım gazeteden çıkarılmamı sağladı. 32.GÜN’ün
Show TV’deki yayınının durdurulması için kanala açıkça baskı yaptı.
Ünlü ANDIÇ ile adeta imha planı uygulamaya sokuldu. Dönemin en
korkunç katili sayılan YEŞİL’e öldürülmem için emir verildi.
(Mehmet Ağar ve Mehmet Eymür’ün çeşitli açıklamaları bu girişimin
doğruluğunu ispat eder) Bütün bunlar yetmedi, TRT davaları
planlandı. Yolsuzluk adı altında, yıllar boyunca davaları
sürdürdürüldü.
Tek suçum ilk olmaktı.
Bugün etrafta kahramanca dolaşan nice isim (birkaçı hariç) bu
gelişmeleri görmezden gelmiş, destek vermedikleri gibi, tam aksine
üstüme gelmiş, ülkeyi Türk-Kürt diye bölmekle suçlamışlardı. İhbar
etmenin de ötesinde, linç etmeye kalkışmışlardı. Yazıları ve
demeçleri hala gazetelerde duruyor.
Şimdi bakıyorum da, nice politikacı, bilim adamı ve gazeteci, dün
benim savunduğum fikirlerin şampiyonluğunu yapıyorlar. Gelişmeleri
alkışlıyorlar. Devlet 30 yıllık politikasını değiştirmiş ve hem
Kürtlerin varlığını, hem de temel haklarını kabul etmiş.
Yaptıklarını, eski yaklaşımlarını unutuvermişler.
Benim yanıma ise, gururla taşıdığım ilk’leri gerçekleştirmek kar
kalmış. Hiç değilse, oğluma bırakabileceğim onurlu bir isim
kalmış...
Yazı: Mehmet Ali Birand
Kaynak: www.milliyetim.com