Birand, AB için medyayı suçladı!
Abone olTürkiye'nin AB ilişkileri ne kadar bilimsel bir şekilde ele alınabiliyor? M. Ali Birand'a göre medya kulaktan dolma şeylerle uğraşıyor. Birand medyayı yerden yere vuruyor.
Türkiye'nin AB'ye adaylığı medyada en çok tartışılan bir konu.
Mehmet Ali Birand medyayı bu konuda yüzeysel davranmakla
eleştiriyor ve yerden yere vuruyor. Birand'ın "Asıl medya KK’ya
uyum sağlamalı" yazısı şöyle:
KK’ya (Kopenhag Kriterleri’ne) uyum için Devlet çok çaba harcıyor.
Bürokrasi, zorlanmasına rağmen elinden geleni yapıyor. Oysa, KK’ya
en çok ihtiyacı olan medya hiç oralı değil. Eski tas eski hamam ,
yoluna devam ediyor. Farkında değil, sürekli kan kaybediyor.
Türkiye -çoğumuz farkında değiliz, ancak- hızla değişiyor.
Özellikle Kopenhag Kriterlerine uyum fırtınası sırasında toplumun
uzun süredir sesiz kalan önemli bir kesiminin gözü açıldı. Artık
eski alışkanlıklardan vazgeçiliyor, eski tabular yıkılıyor. Daha
gidilecek çok yolumuz olmasına rağmen, olaylara bakışımız değişim
sinyalleri veriyor. İlk defa konuştuğumuz konular farklılaşmaya
başladı. Olayların perde arkası, yorum ve analizini öğrenme isteği
arttı. Yıllar geçtikçe bu değişim daha da hızlanacak.
Ülkenin genelinde böyle bir rüzgar eserken, hayatımızın en önemli
parçası olan, hergün birlikte kalkıp birlikte yattığımız Medya’nın
durumu ne?
Bence içler acısı...
Kopenhag Kriterlerine uyum sağlanması için
“denetimcilik-gözlemcilik” yapan veya “eleştirileriyle” gelişmelere
yön veren Medya, tek kelimeyle dökülüyor.
Devletin nasıl uyum sağladığını gözleyip, eleştireceğimize, KK’ya
asıl kendimizin uyum sağlamamız gerektiğini bir türlü
göremiyoruz.
HERŞEYİN ZARFINA ÖNEM VERİYORUZ
Avrupa basını ile bizim aramızda öylesine farklar var ki, Kopenhag
Kriterlerini uygulayamadığımız taktirde müzakereleri sağlıklı
şekilde yürütmemiz imkansızlaşır.
1. Dikkat edecek olursanız, olayların genelde zarfıyla
ilgileniyoruz. İçeriğine pek yer vermiyoruz. Uluslararası medya’da
da olayların zarfına önem veren veya yer verenler vardır, ancak
bizdeki kadar değildir.
En basit örneğini, Başbakanın son Suriye gezisinde gördük.
Türkiye’nin en önemli komşularından birine gidiliyor ve büyük
basının manşetlerinde “kötü çalınan İstiklal Marşı ve yanlış
bayrak”tan başka konu yok. Yanlış çalınan İstiklal Marşı ve hatalı
bayrak basit bir hatadır. Ona da yer verilebilir, ancak tek konu
yapılmaz. Türkiye-Suriye ilişkileri, bu kadar basit bir hatadan
kaynaklanan bir olayın gölgesinde kalabilir mi?
2. Medyamızda hala, doğruluğu yeterince kontrol edilmiş, her yönü
incelenmiş haber yazılmıyor. Olayın derinine inilen bir yorum veya
analize rastlanmıyor. Herşeyi düzeysel, kulaktan dolma, incelemeden
ve hafif yönünden alarak kamuoyuna yansıtıyoruz.
3. Diğer bir kriter de kameramanlarımız ve foto muhabiri
arkadaşlarımızla ilgili. Avrupa’daki uygulamalara bakın, bir de
bize bakın. Hangi toplantıya giderseniz gidin, hele Başbakan, Bakan
veya üst düzey bir şöhret oldu mu, kıyametler kopar. Tam bir kamera
terörü eser. Üst üste çıkmış, birbirini ezen, bağırış çağırış,
haykırma hatta küfürleşerek çalışan kameraman ve foto muhabiri
ordusu görürsünüz. Bir bölümü düzgün olsa dahi, kimi sakallıdır,
kiminin üstü başı dökülür.
Bu manzaralardan, kendilerinin de rahatsızlık duyduklarını çok iyi
biliyorum. Ancak bir türlü kendi aralarında bir disiplin
kuramadıklarından dolayı, özellikle Avrupada çalıştıkları zaman
müthiş rahatsızlık yaratıyorlar.
SORUMLULAR ÜST YÖNETİCİLERDİR
Bu yazıya bakıp, benim muhabirleri veya kameraman-fotoğrafçıları
eleştirdiğimi sanmayın.
Bende muhabirlikten geldiğim ve hala muhabirlik yaptığım için
tümüyle konuşuyorum. Sorunlarını çok iyi biliyorum.
Balık baştan kokuyor. Uluslararası medya kurallarını muhabirlerine
uygulatması gerekenler, genel yayın yönetmenleri, yazı işleri
müdürlüri, servis şefleridir. Onlar ne kadar titizlik gösterir,
neyi nasıl isterlerse muhabirler ona göre haber yazar, ona göre
tutum alır.
Aynı şekilde bir diğer sorumlu kesim, kamera ve foto çekimlerinde
kural koyması gerekirken hiç oralı olmayanlardır.
Yukarıda saydıklarım uygar ülkelerde uygulanan en basit
kriterlerdir. Ancak bu kriterlere uyum sağlanması da
gereklidir.
Kopenhaf Kriterlerinin İnsan Hakları, demokrasi veya hukukun
üstünlüğü bölümleri kadar, medya’yı kapsayan “genel davranış
ilkeleri”de önemlidir. Üstelik, bu kriterlerin uygulanması, bize
toplum olarak büyük yarar sağlayacaktır. Önümüzdeki 10 yıl
müzakerelerle geçecektir. Biz (tüm medyadan söz ediyorum) kendimize
reform programları uygulamaz, temel kriterleri devreye sokmazsak,
bu ülke AB müzakerelerini tamamlayamaz.
YAZI:Mehmet Ali BİRAND