Bir zamanlar bir Hanefi Avcı vardı!

Abone ol

Oda Tv davasında tutuklu yargılanan Hanefi Avcı'dan mektup var

OdaTV Davası kapamında yargılanan ve “Haliçte Yaşayan Simonlar” isimli kitap dolayısıyla, örgütsel doküman hazırladığı nedeniyle  “Örgüt üyesi olmamakla birlikte, örgüte yardım etmek” suçlaması 17 aydır tutuklu yargılanan Hanefi Avcı yargı paketiyle tahliye olmamasını www.hanefiavci.com adlı internet sitesinde yazdığı mektupla eleştirdi.

Avcı mektubunda şunları yazdı:

3. yargı paketi adı altındaki 6352 sayılı yasanın açık hükümlerine rağmen tahliye edilmeyerek hukuk gibi gösterilen ama hukuka ve gerçeğe uygun olmayan yargı kararlarıyla ciddi derecede haksızlığa ve hukuksuzluğa uğramaktayım, durumumu kısaca özetlersem;

Ben yazdığım bir kitaptan dolayı iki ayrı davada, iki ayrı örgüte yardım etmekten… Tutuklu yargılanmaktayım. Bunlar;

1.İstanbul (eski özel yetkili) 16. Ağır-Ceza mahkemesinde OdaTV Davası diye bilinen davada yazdığım “Haliçte Yaşayan Simonlar” isimli kitap dolayısıyla, örgütsel doküman hazırlamak suretiyle “Örgüt üyesi olmamakla birlikte, örgüte yardım etmek” suçlaması dolayısıyla 17 aydır tutuklu yargılanmaktayım.

3. Yargı Paketi adı altında çıka 6352 sayılı yasanın benim konumumda bulunan kişilerle ilgili olarak yeni getirdiği düzenlemelerde örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım edenlerin cezasının üçte biri kadar indirilebileceğine dair yeni yasa hükmü üzerine yaptığım tahliye talebi diğer sanıklarla birlikte red edilmiştir.

Ancak bu red kararı 3. Yargı Paketinin çıkış amacına ve hukukuna aykırıdır.
Örgüte yardım ettiğim iddialarının anormalliği, delillerin uydurma olması, kitap yazmak suretiyle örgüte yardım suçunun oluşmayacağı, bugüne kadar hiç kimseye kitap yazdığı için örgüte yardımdan ceza verilmediği (en fazla örgütün propagandasını yapmaktan ceza tayin edildiği) gibi hususları bir yana bırakır isek; 2.Yargı Paketinde bu tür suçların cezaları üçte birine kadar indirebileceği hüküm altına alınmış. olup bu durumda iddialar varit olsa bile bu suçta verilebilecek cezanın (örgüt üyesi kişilere 7.5 yıl ceza verildiği, indirimle 6 yıl 3 ay hapis cezası düşürüldüğü uygulamada bilindiğinden yardım fiiline de üçte bire indirimle normal olarak) 2 yıl civarında bir süreye tekabül edeceği anlaşılmaktadır

Benim hakkımda bu davada, yazdığım kitaptan başka bir iddia yoktur. Ben 22 aydır bu davadan dolayı Mart 2011 tarihinden beri 17 aydır. Bu süre zaten ceza infaz rejimine göre 2 yıla yakın bir cezaya karşılık gelmektedir, tutuklulukta peşinen ceza yatmış görülmekteyim.

OdaTV davasında Nedim ŞENER, Ahmet ŞIK ve ben örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım etmekten, diğer kişiler ise örgüt iyeliğinden … yargılanmaktadırlar. Ahmet ile Nedim haklı olarak daha önce tahliye edilmişler, ancak o zamanda aynı hukuki durumda olmama rağmen tahliye edilmemiştim, bu durum eşitlik ve adalet anlayışına o zamanda aykırı olduğu gibi şimdi suçun cezasında üçte bire kadar indirim yapılmasına rağmen hala tahliye edilmemekteyim.

Hakkımdaki suçlama Nedim ŞENER vasıtasıyla Soner’in talimatlarına uygun olarak kitap yazmaktır. İddianın makul olmaması bir yana ne Soner ve diğer sanıklarla aramda son on yıldır hiçbir temas, konuşma, ilişki yoktur. Nedim tahliye olduğuna göre benimle Soner arasındaki örgütsel bağın nasıl kurulduğu meçhul kalmaktadır.

2.Devrimci Karargah davası dolayısıyla İstanbul (eski özel yetkili) 9. Ağır Ceza Mahkemesinde asıl olarak örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmekten ayrıca yazdığım kitap içeriği dolayısıyla soruşturmanın gizliliğini ihlal, yargı görevini yağanları etkilemeye teşebbüs, terörle mücadele edenleri hafif gösterme gibi suçlar ile ruhsatlı silaha rağmen 6136 sayılı yasaya muhalefet, kişisel verili izinsiz bulundurmak suçundan dolayı 22 aydır tutuklu yargılanmaktayım.

Asıl suçlama örgüte yardım olup diğer suçlar özel yetkili mahkemenin görev alanına girmeyen tutukluluk gerektirmeyen ancak örgüt iddiası ile bu dosyaya taşınan 3.Yargı Paketi ile erteleme kapsamında suçlardır.

Bu davada benimle birlikte soruşturmaya tabi tutulan, benim direk veya dolaylı irtibatlı olabileceğim iddia edilen tüm kişiler tahliye olmuştur. Yani davada Hanefi Avcı ile irtibatlı denecek örgüt üyeliği veya örgüt yöneticiliğinden tutuklu sanık kalmamıştır. Ama örgüte yarımdan tek ben tutukluyum.

Hatta beraber yargılandığım kendilerini devrimci olarak tarif eden kişiler “ Faşist, işkenceci emniyet müdürü ile bizi beraber yargılayamazsınız diyerek birlikte duruşma yaptırmadıklarından mahkeme aynı davada beni ayrı diğerlerini ayrı oturumlarda yargılama yapmaktadır. Aynı salonda olmak istemeyen kişilerin örgütüne yardım edildiği iddiası ise ibretliktir.

Zaten mahkemede çok açık olarak ortaya çıkmıştır ki bu davada benimle aynı iddianame ile haklarında soruşturma yapılan kişilerin Devrimci Karargah örgütü mensubu değil (SDP) Sosyalist Devrim Partisi isimli legal partinin yöneticileri ve legal platformların üyeleridir. Asıl Devrimci Karargah örgütle ilgili davadaki belge ve deliller ile devletin istihbarat ve güvenlik birimlerinin hazırladığı geniş raporlarda Devrimci Karargah örgütünün ayrı, bu legal yapıların ayrı şeyler olduğunu ortaya koymuştur. Bundan dolayı bu kişilerin hepsi önceden bihakkın tahliye edilmişlerdir.

Benim gibi 34 yıl terörle mücadele birimlerinde görev yapmış bu konuda taltif ve takdir edilmiş, bu görevleri nedeniyle yardım ettiği iddia edilen örgütü oluşturan gruplarca bile hedef seçildiği resmi belgelerle ortada olan bir emniyet mensubuna Devrimci Karargah örgütüne yardım etti iddiasının garipliği, delil diye ortaya konan kitabın 500 sayfasındaki anlatımın kitapta da açık olarak belirtildiği gibi daha önce Hanefi Avcı’nın kendisinin ve arkadaşlarının telefonlarının sahte isimler üzerinden alınmış hukuka aykırı kararlarla dinlendiğine dair Adalet Bakanlığı’nın resmen verdiği dilekçenin eki not olduğu sahte isimlerle yapılan dinlemelerin belgelerinin dosyada olmasına rağmen sahte isimlerle dinleyenlerin değil dinlenen mağdurun sanık olması… gibi gariplikler bir yana tüm iddialar varit olsa bile;

3.Yargı Paketi altında çıkarılan 6352 sayılı yasa
1.Örgüt mensubu olmamasına rağmen örgüte bilerek isteyerek yardım eden kişilerin cezalarında üçte birine kadar indirim görülmektedir.

2.Basın yoluyla işlenen tün suçlarda üst sınır 5 yıla kadar olan tüm cezaların bir defaya mahsus erteleneceği ön görülmektedir.

Buna göre hakkımdaki örgüte yardım haricindeki iddialarından dolayı tutuklanmadığım gibi, bu suçların tutuklanma sebebi olmadığı ayrıca yeni yasaya göre basın yoluyla işlenen tüm suçlarda 5 yıla kadar cezalar ertelendiğinden bu suçlamaların tutukluluğun devamı konusunda gerekçe olamayacağı 6136 sayılı yasaya aykırılık iddiası ise evinde bulunan silahların ruhsatlı olduğu, ruhsatların geçerli olduğu 2012 yılı içerisinde alınan idari mahkemesi kararıyla yeniden tasdik edilmiştir.

Bu halde suçlamaların anlamsızlığı bir yana bana örgüte yardım etmekten ceza verilse bile, örgüte yardım etmekten makul olarak 2 yıl civarında bir ceza tayin edilecek olup, zaten şu an tutuklu olarak bulunduğum süre iki yılı aşkın bir hapis cezasına karşılık gelmektedir. Yani mahkum olsam bile cezasını tutuklu olarak geçirmiş bulunmaktayım.

3.Yargı Paketinin yasallaşması sonrası 06.07.2012 tarihinde yeni yasal durum nedeniyle tahliye talebim 9. ACM iletilmiş ancak hala (23.07.2012) mahkeme tahliye bir yana talebe cevap bile vermemiştir.

Benim gibi aynı suçlama ile “örgüt üyesi olmadığı halde örgüte yardım etmekten” yargılanan kişiler 3.Yargı Paketindeki bu ceza indirimi dolayısıyla tahliye edilmişler, hatta hüküm giyenler cezaları indirilerek tahliye olurken benim talebimi red eden 16.Ağır Ceza mahkemesi red kararından birkaç gün sonra KCK davasında aynı iddia ile suçlanan sanıkları savunmasını dahi almadan 3.Yargı Paketi nedeniyle yasaya uygun olarak tahliye etmiştir.

Bana uygulanan bu farklı işlemin hukuki sebebi yoktur. 3.Yargı Paketi altındaki düzenlemenin amaçlarından biri de eylen ve olaya karışmayan, ancak yazdıkları, söyledikleri, pankart, protesto vs. nedeniyle örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım etti denerek uzun süreli tutuklulukların önlenmesi değil midir. O zaman neden tahliye edilmiyorum. Mahkemeler kanunları objektif eşit olarak uygulama mecburiyetinde değil midir. Benim tek yaptığım şey dünden bugüne kadar terörle mücadelede yapılan yanlışları ve bugün cemaatin polis ve yargı içerisinde örgütlenerek yaptığı sahte deliller ile komplovari soruşturmaları eleştirmektir. Benim iki yıl önce kitabımda eleştirdiğim konuda bugün herkes aynı kanaatte olduğunu alenen söylemektedir. Hakkımda örgüte yardım ile ilgili tüm iddialar yazdığım kitaptan dolayı olup aslında birinci davada kitap içeriği adli tahkikatın gizliliğini ihlal, yargı görevini yapanları etkilemeye teşebbüs,…vs. sayılırken OdaTV davasında aynı iddia ve gerekçeler bu defa örgüte yardım sayılmış yani aynı konularda mükerrere yargılama yapılmaktadır.

Bu konuda ayrıca göz önünde bulundurulması gereken diğer hususlar ise,
-Aslında bir suça yardım etmek fiilini düzenleyen TCK 39. Maddesine göre bir fiilin yardım etmek sayılabilmesi için şartları saymış olup bunlar;
1. Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etme
2. Suçun işlenmesinde yol gösterme veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlama
3. Suçun işlenmesi öncesi veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırma vb. şekilde olması gerekir, kitap yazılarak örgüte yardım olmayacağı izaten varestedir.

Adalet Bakanlığınca hazırlanan 3.Yargı Paketi adı altındaki yasal değişiklikler ile şiddet eğilimine karışmamış birçok kişinin fikir düşünce açıklaması sayılacak yazı, konuşma, not, pankart vs. bahane edilerek “Örgüt üyesi olmamakla birlikte” diye başlayan ancak örgüte yardım eden kişilerinde örgüt üyesi gibi cezalandırılacağını düzenleyen TCK 220/6 ve 7 maddelerine dayanarak dava açılması ve yaygın uzun süreli tutuklulukların devam etmesinin fikir ve düşünce özgürlüğünü engellediği, ülkede baskıcı bir ortamın oluşmasını sağladığı yolunda tepkiler oluşması üzerine bu konularda tutuklamalara mani olmak, mevcut tutuklulukları kaldırmak, varsa verilmiş cezaları azaltmak, erteleme, alternatif cezalara çevirmek amacıyla yapılan birçok düzenleme yanında özellikle;
1. Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişilerin cezalarında ½ oranında
2. Örgüte yardım edenlerin cezalarında ise üçte bire kadar indirim uygulanabileceğine,
3. Diğer basın yoluyla işlenen suçlarda 5 yıla kadar olan cezaların ertelenebileceği
4. Adli kontrolün sınırının kaldırılması hükümleri getirilmiştir.
Yasanın TBMM de kabulü ile meclis iradesinin bu suçlarda tutukluluğu kaldırmak, azaltmak, varsayılan suçların daha hafif cezalara dönüştürmek olduğunun açık olarak anlaşılmasına rağmen, kitap yazma ve eleştirme hakkının suç sayılması, ceza süresinin tutuklulukta geçmesine rağmen hala tutukluluğuna devamın denmesini hukuken anlamak ve izah etmek mümkün değildir.

Sorun sadece benim tutuklu kalmam değildir. Kitap yazmaktan başka bir eylemi olamayan birine kanunla yapıla ceza indirimine, aynı konumdaki kişilerin tahliye edilmesine rağmen bahanelerle hukuka ve vicdana aykırı olarak yaratılan bu durumun sorgulanması bu kadar haklı iken bu işlemlere tabi oluna biliniyor ise, acaba diğer hallerde nelerin olacağının düşünülerek halin anlaşılmasıdır.

Günün Önemli Haberleri