Bir zamanlar Ankara vardı
Abone olBaşkent Ankaranın bir zamanlar moda mekanları olarak adlandırılan uğrak yerleri bir bir yok oldu.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Çarliston model giysili, şık
şapkalı hanımlar, takım elbiseli beyler, gazeteciler, yazarlar ve
sanatçılar için Ankara’nın uğrak yerleri olan Karpiç ve Cumhuriyet
lokantaları, İstanbul, Özen ve Kutlu pastaneleri gibi mekanlar, bir
bir kapanarak tarih olurken, bunların yer aldığı Ulus ve Kızılay
şimdilerde işhanları ve ayaküstü yiyecek satan dükkanlarla
doldu.
Ankara üzerine araştırmalar yapan yazar Turan Tanyer, büyük bir köy
olan “bozkırın yetim şehri” Ankara’nın çehresinin, TBMM’nin
açılması ve Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte yavaş yavaş
değişmeye başladığını söyledi.
Ankara’da 1925’lerden sonra yeni apartmanların yapılmaya ve bugün
Kumrular Caddesi olarak bilinen yerde yeni bir şehrin kurulmaya
başladığını anlatan Tanyer, Ulus ve civarını kapsayan eski şehirle
yeni şehrin Atatürk Bulvarı ile birleştirilmeye çalışıldığını ifade
etti.
“İSİM BABASI ATATÜRK’TÜR”
Şık hanımlarla beylerin görülmeye başlandığı ilk mekanın Ankara
Palas olduğunu, Karpiç Lokantası’nın da gözde mekanlar arasında yer
aldığını belirten Tanyer, şöyle konuştu:
“Beyaz Rus olan Karpotaviç’in, Ulus’ta bugünkü Sümerbank binasının
yerindeki Taşhan’ın arka bahçesinde açtığı lokantanın isim babası,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Karpiç, beyaz masa örtüleri,
peçeteleri ve şık yemek takımlarıyla Ankara’nın ilk modern
lokantasıdır. İkinci şubesini Merkez Bankası yakınında açan Karpiç,
başkentte böyle bir lokanta bulunması adına devlet tarafından
desteklenmiştir.”
En büyük zevki mutfakta şiir yazmak olan, para hırsı bulunmayan,
ünü Balkanlar’a kadar yayılmış “Baba Karpiç”in, müşterilerini
kapıdakarşıladığını anlatan Tanyer, yetenekli gençleri yetiştiren
ünlü aşçının, Karpiç geleneğinin devam etmesini sağladığını
söyledi.
“ANKARA’NIN KÜLTÜR MERKEZİ OLAN PASTANE”
Ulus Meydanı’nda 1920’lerin başında açılan, “yarı pastane yarı
kahvehane” olarak tanımlanabilecek İstanbul Pastanesi’ne
yazarların, ressamların, milletvekillerinin ve gazetecilerin
geldiğini ifade eden Tanyer, Ankara’nın kültür merkezi olan
pastanenin müdavimleri arasındaRessam Ali Saip, Hasan Ali Yücel,
Faruk Nafiz, Samet Ağaoğlu, Ahmet Muhip Dranas’ın bulunduğunu
anlattı.
Yenişehir’de, İzmir Caddesi ile Atatürk Bulvarı’nın köşesinde
bulunan Özen Pastanesi’nin, Nurullah Ataç ile birlikte anıldığını
söyleyen Tanyer, ünlü yazarın randevularını hep bu pastanede
verdiğiniifade etti. Tanyer, daha sonraları Kızılay Genel Merkezi
yanında ikinci bir şube daha açan Özen Pastanesi’nin 1960’lı
yıllara kadar müşterilerine hizmet sunduğunu kaydetti.
Özen’in karşı köşesinde bulunan Kutlu Pastanesi’nin oldukça şık bir
mekan olduğunu belirten Tanyer, şöyle konuştu:
“Seçkin zümrenin gözde mekanı olan Kutlu’da akşam saatlerinde küçük
bir orkestra batı müziği çalardı. Bu pastaneler, Paris kafelerine
benzetilirdi. Kaldırım üzerine kadar uzanan renkli tentelerin
altını şık kadınlarla şık erkekler doldururdu. Faruk Nafiz
Çamlıbel, Ahmet Hamdi Tanpınar, ünlü ressamlar Refik Ekipman,
MuhittinSebati, Yenişehir’e indiklerinde bu pastanelerde
buluşurlardı.”
Bugün insanların, başkenti sadece barınacak bir yer olarak
gördüğünü ifade eden Tanyer, “Oysa Ankara keyifle yaşanacak güzel
ve geçmişi olan bir şehir” diye konuştu.