Önce neden "çapulcu" olduğumu
söyleyeyim. Gezi Parkı'nın park olarak
kalmasını istediğim için. Ne "kışla" ne
"şehir müzesi" ne de başka bir
şey.
Park, sadece park...
Tepkimizi koyduk mu?
Başbakan'ı "halka
soralım" noktasına getirdik mi?
Erdoğan Fas'tayken, "samimi çapulcular"
ona vekalet eden Bülent Arınç'a özür diletti mi?
Türkiye Cumhuriyeti'nin en tepesindeki
Abdullah Gül'e mesajımızı ilettik mi?
Evet!
***
Başbakan Erdoğan, "dediğim
dedik" diyordu öyle değil mi?
Dikildik mi karşısına...
Anlattık mı saatlerce...
"Referandum" kararı aldırdık mı?
Evet!
Yani...
"Çapulcular" üzerine düşeni yaptı öyle
değil mi?
Aynen...
O halde bizim adımıza, yani biz "samimi çapulcular" adına, ayak
sürtmek niye? Bir günde üç ayrı karar almak niye? Türkiye'yi ateşe
atmak niye?
Niye?
***
Bu soruların cevabını bulamadığım zaman,
öteki yarım yüzde 50 oluyor işte. Tayyip
Erdoğan "sandık" dedikçe,
öteki yarım yüzde 50 oluyor. O "bayrak
asalım" dediğinde, "biz indiriyoruz" diyenleri gördükçe, öteki
yarım yüzde 50 oluyor. Twitter'da ülkemi felakete sürükleyecek
yalanlar birbiri ardına sıralandıkça öteki yarım yüzde 50
oluyor...
Dahası var...
"Diktatör" dedikçe Tayyip Erdoğan'ın
yeminli düşmanları öteki tarafım yüzde 50
oluyor. Esed'le bir tutulunca Tayyip Erdoğan,
öteki tarafım yüzde 50 oluyor. Saddam yakıştırması yüzünden öteki
tarafım yüzde 50 oluyor.
O bir Kaddafi değil!
O bir Saddam değil!
O bir Esed değil!
O bir Mübarek değil!
O bir Padişah hiç değil!
Tayyip Erdoğan, bu ülkenin yüzde 50'si
tarafından seçilen bir liderdir. Üslubu kötü olabilir, dili sert
olabilir ama bütün bunlar Tayyip Erdoğan'ı
"diktatör" yapmaz!
"Diktatör" değil çünkü!
***
Bir oyun oynanıyor farkında değil misiniz?
CNN, canlı yayınlar yaptı. BBC aralıksız Taksim'de
yayın yaptı. AK Parti'nin Kazlıçeşme mitingini bile Gezi eylemleri
olarak dünyaya duyurdular.
Türkiye, her nedense yeniden yabancıların gözdesi (!)
oldu.
Neden?
Ya içimizdekiler...
Trafik kazası görüntülerini alıp Gezi eyleminde olanlar diye
twitter'da yayan gerçek provokatörlere ne diyeceğiz? Bu kadar
yalan, bu kadar iftira, bu kadar kepazelik dünyanın başka neresinde
görülmüş.
"Gazeteci kılıklı" kimseler, yaygarayı
koparıyor:
- Ben gazetecilik hayatım boyunca böyle bir şey
görmedim.
Allah belanı versin, gazeteciliğin batsın senin!
Türkiye'de nice vahşetler yaşandı. GAZİ MAHALLESİ yüz
karası olarak orada duruyor. "Hayata dönüş" operasyonunda
boğulanlar, öldürülenler.. Uludere, Türkiye'nin Güneydoğusu'nda
yaşanan vahşet...
Tüm bunlar yaşanırken, sen neredeydin be ey
vicdansız!
***
Gezi Parkı'nın park olarak kalması için her daim
"çapulcu" olacağım!
Ama oynanan oyunlar karşısında, asla ve asla yüzde 50'den
vazgeçmeyeceğim.
Atatürk posteri ile APO posterini yanyana koyanlardan
asla olmayacağım.
Taksim'in orta yerinde türlü türlü paçavraları
dalgalandıranlarla kol kola girmeyeceğim.
"AK Parti kalsın, Tayyip gitsin" diyenlerin sözüne itibar
etmeyeceğim!
"Sandık"tan, "demokrasi"den taviz vermeyenlerin yanında
olacağım.
Özeti şu:
Bu oyun sürdükçe...
Benim bir yarım hep yüzde 50 olacak...
Hadi şimdi saydırın saydırabildiğiniz kadar. Siz
saydırdıkça, siz saygı duymadıkça, yüzde 50 eksilmiyor, daha da
artıyor.