Günün her saatinde genel başkanların, hiç de hoş ve nazik
olmayan bir üslupla, kavgalarını izlemek herkesi strese
sokmaktadır. Buna bir de tecavüz, cinayet, yolsuzluk, darbecilik
v.b haberleri de ilave edersek ruhumuzun daralmaması mümkün
değildir.
Bu çok çirkin tablodan bir süre için de olsa kurtulmak için;
oğlum, damadım, yeğenim ve birkaç gönül dostum ile birlikte bir
haftalı Umre seyahatine çıktık. Kararan kalplerimizi yıkadık. O
mübarek belde ve makamların bereketinden istifade ettik. Dünyanın
çirkinliklerinden uzaklaştık. Herkese bol bol dua ettik.
-Medine, sevgili Peygamberimizi(SAV) bağrında misafir eden bir
güzel belde. Işıl ışıl ve tertemiz. Adımınızı atar atmaz sizi
sımsıcak bir tarzda kucaklıyor. Dış dünyayla ilginizi minimuma
indiriyor.
24 saat kalırsanız Efendimizin (SAV) ve Hz. Ebubekir(RA) ile Hz.
Ömer'in kabirlerinin de bulunduğu Mescid-i Nebevi'de oturmaya
doyamıyorsunuz. Cennet denen bölümde iki rekat namaz kılmak, o
mübarek kabirlerin önünde dua etmek için gayret ediyorsunuz.
Bu arada Gamame, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Kuba,
Kıbleteyn(iki kıbleli olup, İslam'ın kıblesi burada namaz
kılınırken Mescid-ül Aksa'dan Kâbe'ye döndürülmüştür) mescitleri,
Uhud Savaşı'nın yapıldığı bölgeyle (Uhud mezarlığı, Okçular
tepesi), Hendek Savaşı'nın yapıldığı bölge, Cennet-ül Baki (Mekke
mezarlığı), bir sanat eseri olan Medine İstasyonu ve Türk Anberriye
Camii v.b görülmesi gereken önemli mekânlardır.
Ne yazık ki; Osmanlı'nın asırlar boyu yaptığı harika eserlerin
büyük bölümü yok edilmiş veya kaderine terkedilmiştir(Osmanlı'nın
Ecyad Kalesi yıkılmış, Mekke'de, hemen Kâbe'nin bitişiğinde, çirkin
bir gökdelen olan Zemzem Towers inşa edilmiştir. Hem Medine hem
Mekke'deki çok sayıda kral sarayları da ayrı birer saygısızlık
abideleridir.)
-Sevgili Peygamberimizin (SAV) misafiri olduğumuz Medine'den
sonra Cenab-ı Hakk'ın misafiri olduğumuz, bağrında İslam Âlemi'nin
kıblesini, Rabbimizin en değerli mekân ve makam olarak tayin ettiği
Kâbe'yi barındıran Mekke'ye geçmek tarifi mümkün olmayan duygular
ve zevkler veriyor.
Minimum 1 milyon kişi. Her renkten ve dilden. Tam anlamı ile
kıyamet ve mahşer tablosu. Üzerimizde kefen misali ihramlar. Hep
beraber yapılan tavaflar. Hacer-ül Esved'i, Makam-ı İbrahim'i, Kâbe
kapısı Mültezem'i, Altın Oluğu, Hz. İsmail ve Hz. Hacer'in
kabirlerinin bulunduğu ifade edilen Hicr-i İsmail'i velhasıl tüm
haşmeti ile Kâbe'yi seyrederek kılınan namazlar, herkese edilen
dualar.
Bu zevki, bu huzuru, bu rüyayı yaşamak lazım. Tarif etmek
imkânsız. Arafat Bölgesi ayrı bir alem. Efendimizin doğduğu (şimdi
kütüphane olan) ev, miraç mucizesinin başladığı halasının evi,
şeytan taşlama mahalli, Mina, Akabe Mescidi, Cin Mescidi, Say
ibadetinin yapıldığı Safa ve Merve tepecikleri. Velhasıl saymakla
bitmeyen ve her biri insana ayrı bir zevk yaşatan mahaller.
-Genelde herkes birbirine karşı saygılı ve hoşgörülü. Yaşlılar
ve engelliler için (tekerlekli ve akülü arabalar dahil) birçok
kolaylık mevcut.
En kalabalık ziyaretçi Türkiye'den gelmiş gibi. Kadın sayısı da
erkekten fazlaydı. Tavaf, 24 saat boyunca devam ediyordu. Herkes
bir fazla tavaf yapmanın gayreti içindeydi. Kimse yorulduğunu
hissetmiyordu. Kimse uykuyu düşünmüyordu.
Ah, bir de bu muazzam İslâm toplumu gücünü bir araya
getirebilse. ABD, İsrail ve AB'nin melanetlerine, sömürülerine
karşı tek yürek olabilse, gerçek demokrasiye kavuşsa. Cenab-ı
Hakk'ın (CC) lütfettiği muazzam imkanlar halkın yararına
kullanılabilse, tam anlamı ile bağımsız olabilse. Dış mihrakların
kışkırtmalarına kapılmasa, mezhep v.b çatışmalardan kurtulabilse.
Osmanlı'nın kanatları altında iken yaşadığı huzura ve güvene tekrar
kavuşabilse...