Bir Spor Filozofu
Abone olGalatasaray ve Türk Futbolundan Geçen Bir Dev
Gündüz Kılıç, on sekiz yıl sürmüş çok uzun, çok başarılı
bir oyunculuk hayatı geçirmişti. Kuvvetli ve atak bir
futbolcuydu. Hava hakimiyetine sahip bir ‘santrfor’ olarak görev
yaptığı Galatasaray futbol takımı ile (ve kısa süreler oynadığı
Ankara takımlarında) bir çok zafere imza atmıştı. Daha futbolculuğu
sırasında; hoşgörü, anlayış, sevecenlik, tatlı dil ile birleşen
liderlik özelliklerinden ötürü takım arkadaşları tarafından
kendisine ‘Baba’ unvanı verilmişti. Futbolu
bırakışına yakın, Galatasaray kulübü idarecilerinden Alp Kun, onun
için kaleme aldığı yazısını şöyle bitiriyordu: “Ve bir gün
sahadan çekilirse, muhteşem hatırası Türk sporunda klasın,
efendiliğin, sportmenliğin, tevazu ve feragatin timsali olarak
ebediyen yaşayacaktır.”
Galatasray'da en uzun süre antrenörlük yapan
kişi
Galatasaray’ın gerçek anlamda takımı antrene eden ilk Türk
antrenörü olmuştu, daha sonra Galatasaray’da en uzun süre
antrenörlük yapan kişi unvanını da elde edecek, hem İstanbul
Profesyonel Liginde, hem Türkiye Liginde çalıştırdığı takımı arka
arkaya ikişer kez şampiyonluğa taşıyan ilk ve tek antrenör
olacaktı. Türkiye Kupasını arka arkaya dört kez kazanan takımın
başında o vardı. Bir Türk futbol takımına Avrupa’da çeyrek final
oynatan ilk teknik adam da ondan başkası değildi!
Çalıştırdığı diğer takımlar
(Vefa, Feriköy, Altay, Beşiktaş) ondan aldıkları
feyzi unutmadılar. 1959-60 sezonunda Feriköy’ü çalıştırıyordu;
Galatasaray’ın: ”Sana ihtiyacımız var, gel!” demesiyle ‘3
büyüklere kafa tutar hale getirdiği’ Feriköy’ü bırakırken;
Feriköylü taraftarlar Mithatpaşa stadı tribünlerine 4 metre
boyundaki dev portresini asmış, bağırlarına bastıkları sevgili
çalıştırıcılarına dakikalarca “gitme, kal!” tezahüratı
yapmışlardı.
Futbolculuğu döneminden itibaren bulduğu her fırsatta, futbol ile
ilgili her türlü birikimini yazıya geçirmeye çalışmıştı. Çıktığı
futbol seyahatlerinden, yurt dışında katıldığı futbol
seminerlerinden, takip ettiği dünya kupalarından sonra izlenim ve
görüşlerini okurlarıyla paylaşmış; futbol camiasına
futbolun dünyada geçirdiği evrim konusunda rehberlik
yapmıştı. Antrenörlüğü bıraktıktan sonra da hayatının
sonuna kadar gazeteci ve spor yazarı olarak, usta ve etkin
kalemiyle futbolun ve ülkesinin hizmetinde olmayı sürdürdü…
Ölümünün ardından, ülkemizin futbol otoriteleri verdikleri
demeçlerde onun büyüklüğünü ve eşsizliğini dile getirmişlerdi:
Ne dediler:
“Onun ölümüyle bütün hayatını vakfettiği Türk Futbolunun
doruklarındaki ‘Hoca’ kürsüsü boş kalmış, içinden yetiştiği
Galatasaray en değerli evlatlarından birini daha kaybetmiş ve Türk
spor basınındaki en mümtaz kalem susmuştur.”
(Eşfak Aykaç)
“Ölmeyen faniler de vardır. Baba Gündüz onlardan biridir. Futbol
dendikçe, futbol var oldukça Türkiye’de, Baba Gündüz de var
olacaktır…”
(Tahsin Öztin)
“Baba Gündüz’ün arkasından yazı yazacağız. İşin zorluğuna bakın.
Şu andaki hislerimi, acımı sütunlara dökecek kadar yetenek sahibi
değilim. İnancımdı, güvencemdi, hocamdı. Oturmasını kalkmasını,
konuşmasını hemen hemen her şeyi ondan öğrendim…”
(Birol Pekel)
“Canlı, hareketli, cin gibi zeki bir sporcu, spor adamı ve
yazar… Hem de herkese nasip olmayan bir kaleme sahip olarak…”
(Namık Sevik)
“Baba Gündüz sadece Galatasaraylıların ya da antrenörlük yaptığı
kulüplerin, futbolcuların değil, hepimizin babasıydı…”
(Necmi Tanyolaç)
“Gündüz Kılıç’ın ölümü bir çağ dönümüdür. Türk futbol tarihini
inceleyecek gelecek kuşaklar, bu tarihi “Gündüz’den önce” ve
“Gündüz’den sonra” diye ikiye ayıracaklardır. Türk futbolu,
tarihinin en önemli adamlarından birini, Türk milleti eşi az
bulunur bir Atatürkçüyü kaybetti…”
(Kahraman Bapçum)