Bir şehidin 15 yıllık sır öyküsü
Abone ol1993'te katıldığı tatbikatta kayboldu, deniz cansız bedenini tam 15 yıl sonra ailesine geri verdi. İşte şehidimizin 15 yıllık öyküsü;
1993'te katıldığı tatbikatta kaybolan SAT komandosu Arif Ekmekçi'yi son yolculuğuna, hiç tanımadığı 5 yeğeni, "Ölmediyse bir gün gelir" diye umutla bekleyen annesi ve şu an başkasıyla evli olan eşi uğurladı.
Kaptan babasının aşıladığı deniz sevgisiyle büyüyüp Sualtı Taarruz Komandosu (SAT) olan Arif Ekmekçi'nin Karadeniz'in derinliklerine gömülen cesedi, "bedenimi sevdiğim yerden koparmayın" dercesine tam 15 yıl sonra bulundu. Yıllar sonra yapılan cenaze töreninde ise, çok şey değişmişti. "Deniz kurdu" komandonun babası ölmüş, beş yeğeni olmuş, eşi ise hayatını başkasıyla birleştirmişti.
Babası deniz sevgisi aşıladı
Arif Ekmekçi 1964 yılının 14 Şubat Sevgililer Günü'nde doğdu. Giresun'un Tirebolu ilçesinde başlayan yaşamına, kaptan babasının mesleği gereği İstanbul'da devam etti. Haydarpaşa Limanı'nda kaptanlık yapan baba Yılmaz Ekmekçi çocuklarına önce deniz sevgisi aşıladı.
Arif, ortaokulu bitirdikten sonra sulara olan sevdasını yaşam biçimine çevirmek için Deniz Lisesi'ne gitti. 12 Eylül döneminin çalkantılı günlerinde, çocuklarının akşam eve dönüşlerini elleri yüreğinde bekleyen Ekmekçi ailesi, Arif'in askerliği seçmesini memnuniyetle karşıladı. Arif lise yıllarında güreş sporuyla ilgilendi. Denizden karaya adım attığında, arkadaşlarını minderde tuşa getirmek en büyük hobisi oldu.
İlk ayrılık sonsuza dek sürdü
Lise bittikten sonra Deniz Harp Okulu'na devam etti. 1986'da teğmen rütbesiyle mezun oldu. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı kadrosuna dahil olduktan sonra çektiği ilk kura sonrası Beykoz'da göreve başladı. Ardından kendi isteğiyle 1991'de üsteğmen rütbesindeyken SAT oldu.
Arif 28 yaşındayken sevdiği kızla birleştirdi hayatını. Henüz 9 aylık evliyken askeri tatbikat için ilk ayrılık da yaşandı.
Bu ilk ayrılığın sonsuza dek süreceğini bilmeden doğduğu toprakları kucaklayan denizlere, Karadeniz'e açıldı.
1993 yılında Ereğli'de başlayan "Denizkurdu 1" tatbikatının ikinci ya da üçüncü günüydü... Ekip Amasra'daydı. Denizaltında ikişerli olarak sırtlarında tüp ve bellerinde kurşun denize açılıyorlardı. Arif de büyük bir heyecanla denizaltının kapağını açıp sulara karıştı.
İyi bir dalgıç ve yüzücüydü
Ekipteki diğer arkadaşı döndü, Arif ortalarda yoktu. Çok iyi bir dalgıç, çok iyi bir yüzücüydü. Az sonra ortaya çıkar ümidiyle, ama riske meydan vermemek için başlatılan aramalarla deniz yüzü ve altı tarandı. Arif'ten hiçbir iz yoktu.
15 Nisan 1993 tarihinde aileye telefon geldi. Arif, Karadeniz'in sularında kaybolmuş, tüm aramalara rağmen bulunamamıştı.
Ağabey Şaban Ekmekçi apar topar Amasra'ya gitti. Deniz kıyısına oturup saatlerce kardeşinin dönüşünü bekledi. Bir gün, iki gün, üç gün... Bir hafta, 15 gün... Şaban Ekmekçi sonunda evine döndü. Oğullarının akıbetinden bihaber anne baba günlerce gözyaşı döktü.
Beklenen telefon geldi ama...
9 aylık çiçeği burnunda eş ise bir kulağı telefonda, gözü pencerelerde Arif'in dönüşünü bekledi. Nikâh fotoğraflarına baktı. Mutlaka döner diye Arif'in en sevdiği yemekleri hazırladı. Bir gün, iki gün, üç gün... Bir hafta, 15 gün, bir ay... Ne
Arif geldi, ne de haberi...
Ve birkaç ay sonra bir akşam, yeni gelin eşyalarını topladı, 9 aya sığan mutlu günleri anımsayarak kapıyı kilitledi ve baba evine döndü.
Ailesi ise, Arif'ten gelmeyen haberle her gün yeniden öldü. Artık emekli olan kaptan babanın kalbi daha fazla dayanamadı, Arif'in kayboluşundan iki yıl sonra bir sabah aniden duruverdi... Baba son nefesini verdi ama aile Arif'ten ümidini hiç kesmedi. Ölüsü bulunmadığına göre, dirisi gelecekti bir gün.
Eşi ise kısa bir süre sonra, yeni hayat arkadaşıyla yepyeni bir yaşama başladı.
2007 yılının Aralık ayında beklenen telefon geldi. Anne Kadun açtı telefonu. Askeriye'den arandığını duyunca "Dur evladım önce bir koltuğu oturayım" deyip, hayırlı bir haber olması duasıyla can kulağıyla dinledi komutanı. Amasra'da balıkçı ağlarına bir ceset takılmıştı.
Kadun Ekmekçi, "İnşallah o oğlum değildir diye dua ettim. İçimde bir yerlerde saklı umudumun bitmesine tahammül edemezdim" diye anlattı bize o anı.
DNA testiyle belirlendi
Bulunan cesedin Arif'e ait olup olmadığını anlaşılması için anneden kan örneği aldılar, yıllar önce ölen babadan da kemik örneği... Yılmaz Ekmekçi'nin Tirebolu'daki mezarı, asker, savcı ve bir imamla açılıp, yapılan dini bir törenle yeniden kapatıldı. Ve tam 8 ay sonra Adil Tıp'tan haber geldi. Balıkçı ağlarına takılan ceset Arif Ekmekçi'ye aitti... Anne Kadun Ekmekçi evladının öldüğünü ilk kez duyan bir annenin duyduğu acıyı hissetti. Aile birkez daha yıkıldı. 1993'te 29 yaşındayken kaybolan Arif, 15 yıl sonra düzenlenen törenle sonsuzluğa uğurlandı, hiç tanımadığı 5 yeğeni ve şimdi başkasıyla evli olan eşinin de katılımıyla...
Kaptan babasının aşıladığı deniz sevgisiyle büyüyüp Sualtı Taarruz Komandosu (SAT) olan Arif Ekmekçi'nin Karadeniz'in derinliklerine gömülen cesedi, "bedenimi sevdiğim yerden koparmayın" dercesine tam 15 yıl sonra bulundu. Yıllar sonra yapılan cenaze töreninde ise, çok şey değişmişti. "Deniz kurdu" komandonun babası ölmüş, beş yeğeni olmuş, eşi ise hayatını başkasıyla birleştirmişti.
Babası deniz sevgisi aşıladı
Arif Ekmekçi 1964 yılının 14 Şubat Sevgililer Günü'nde doğdu. Giresun'un Tirebolu ilçesinde başlayan yaşamına, kaptan babasının mesleği gereği İstanbul'da devam etti. Haydarpaşa Limanı'nda kaptanlık yapan baba Yılmaz Ekmekçi çocuklarına önce deniz sevgisi aşıladı.
Arif, ortaokulu bitirdikten sonra sulara olan sevdasını yaşam biçimine çevirmek için Deniz Lisesi'ne gitti. 12 Eylül döneminin çalkantılı günlerinde, çocuklarının akşam eve dönüşlerini elleri yüreğinde bekleyen Ekmekçi ailesi, Arif'in askerliği seçmesini memnuniyetle karşıladı. Arif lise yıllarında güreş sporuyla ilgilendi. Denizden karaya adım attığında, arkadaşlarını minderde tuşa getirmek en büyük hobisi oldu.
İlk ayrılık sonsuza dek sürdü
Lise bittikten sonra Deniz Harp Okulu'na devam etti. 1986'da teğmen rütbesiyle mezun oldu. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı kadrosuna dahil olduktan sonra çektiği ilk kura sonrası Beykoz'da göreve başladı. Ardından kendi isteğiyle 1991'de üsteğmen rütbesindeyken SAT oldu.
Arif 28 yaşındayken sevdiği kızla birleştirdi hayatını. Henüz 9 aylık evliyken askeri tatbikat için ilk ayrılık da yaşandı.
Bu ilk ayrılığın sonsuza dek süreceğini bilmeden doğduğu toprakları kucaklayan denizlere, Karadeniz'e açıldı.
1993 yılında Ereğli'de başlayan "Denizkurdu 1" tatbikatının ikinci ya da üçüncü günüydü... Ekip Amasra'daydı. Denizaltında ikişerli olarak sırtlarında tüp ve bellerinde kurşun denize açılıyorlardı. Arif de büyük bir heyecanla denizaltının kapağını açıp sulara karıştı.
İyi bir dalgıç ve yüzücüydü
Ekipteki diğer arkadaşı döndü, Arif ortalarda yoktu. Çok iyi bir dalgıç, çok iyi bir yüzücüydü. Az sonra ortaya çıkar ümidiyle, ama riske meydan vermemek için başlatılan aramalarla deniz yüzü ve altı tarandı. Arif'ten hiçbir iz yoktu.
15 Nisan 1993 tarihinde aileye telefon geldi. Arif, Karadeniz'in sularında kaybolmuş, tüm aramalara rağmen bulunamamıştı.
Ağabey Şaban Ekmekçi apar topar Amasra'ya gitti. Deniz kıyısına oturup saatlerce kardeşinin dönüşünü bekledi. Bir gün, iki gün, üç gün... Bir hafta, 15 gün... Şaban Ekmekçi sonunda evine döndü. Oğullarının akıbetinden bihaber anne baba günlerce gözyaşı döktü.
Beklenen telefon geldi ama...
9 aylık çiçeği burnunda eş ise bir kulağı telefonda, gözü pencerelerde Arif'in dönüşünü bekledi. Nikâh fotoğraflarına baktı. Mutlaka döner diye Arif'in en sevdiği yemekleri hazırladı. Bir gün, iki gün, üç gün... Bir hafta, 15 gün, bir ay... Ne
Arif geldi, ne de haberi...
Ve birkaç ay sonra bir akşam, yeni gelin eşyalarını topladı, 9 aya sığan mutlu günleri anımsayarak kapıyı kilitledi ve baba evine döndü.
Ailesi ise, Arif'ten gelmeyen haberle her gün yeniden öldü. Artık emekli olan kaptan babanın kalbi daha fazla dayanamadı, Arif'in kayboluşundan iki yıl sonra bir sabah aniden duruverdi... Baba son nefesini verdi ama aile Arif'ten ümidini hiç kesmedi. Ölüsü bulunmadığına göre, dirisi gelecekti bir gün.
Eşi ise kısa bir süre sonra, yeni hayat arkadaşıyla yepyeni bir yaşama başladı.
2007 yılının Aralık ayında beklenen telefon geldi. Anne Kadun açtı telefonu. Askeriye'den arandığını duyunca "Dur evladım önce bir koltuğu oturayım" deyip, hayırlı bir haber olması duasıyla can kulağıyla dinledi komutanı. Amasra'da balıkçı ağlarına bir ceset takılmıştı.
Kadun Ekmekçi, "İnşallah o oğlum değildir diye dua ettim. İçimde bir yerlerde saklı umudumun bitmesine tahammül edemezdim" diye anlattı bize o anı.
DNA testiyle belirlendi
Bulunan cesedin Arif'e ait olup olmadığını anlaşılması için anneden kan örneği aldılar, yıllar önce ölen babadan da kemik örneği... Yılmaz Ekmekçi'nin Tirebolu'daki mezarı, asker, savcı ve bir imamla açılıp, yapılan dini bir törenle yeniden kapatıldı. Ve tam 8 ay sonra Adil Tıp'tan haber geldi. Balıkçı ağlarına takılan ceset Arif Ekmekçi'ye aitti... Anne Kadun Ekmekçi evladının öldüğünü ilk kez duyan bir annenin duyduğu acıyı hissetti. Aile birkez daha yıkıldı. 1993'te 29 yaşındayken kaybolan Arif, 15 yıl sonra düzenlenen törenle sonsuzluğa uğurlandı, hiç tanımadığı 5 yeğeni ve şimdi başkasıyla evli olan eşinin de katılımıyla...