Bir rezalet öyküsü!

Abone ol

Ruhat Mengi, TV programlarından oldukça rahatsız. Mengi'ye göre; bazı programlar, insanı insan olmaktan çıkarıyor ve toplumu sonu belli olmayan yerlere götürüyor...

Ruhat Mengi, son yıllarda oldukça fazla yayılan, kalitesi düşük ve topluma kötü örnek olan programlardan o kadar nefret etmiski, sonunda dayanamamış ve tüm içindekileri dökmüş. Mengi, son yazısı "Bir rezalet öyküsü!" ile bu programlara ateş püskürmüş.


Hiç şüphe yok ki bu yazının başlığı Türkiye'de ilgi çekmek için yeterlidir. Bizimkinden daha çok rezalete, skandala meraklı ve o skandalların başrol oyuncularının prim yaptığı bir ülke yoktur çünkü... Öyle olmasaydı medya haberlerimiz, TV programlarımız bu hale gelebilir miydi?

Aklı başında bir toplum bu sefil görüntünün devamına izin verir miydi?

Ya toplu bir histeri nöbeti geçirmekteyiz veya aramızdan -benim gibi- bazıları topluma uyum sorunları yaşamakta. Başka izahı yok bunun.

Skandallar boy boy sürüyor. Ciddi kurumlarda çalışanların yolsuzlukları, bakanların, genel müdürlerin kendi yakınlarına veya şirketlerine devlet gücünü kullanarak sağladığı imkânlar görülüp duyuluyor ama (artık kanıksandığı için) kimse tınmıyor, bankaları bu kez sahipleri değil çalışanları soyuyor, çocuk yaştaki kızlar aileleri tarafından onlarca kişiye pazarlanıyor, sapıklar, caniler kol geziyor ve turist çocuklara tecavüz ediyor, öldürüyor. Öte yanda Ramazan nedeniyle "din" ticareti yapanlar iyice gemi azıya alıyor. Türbelerde ekmek ve sirkeyle veya ekmeği taşlara sürerek oruç açma sahneleri TV programlarına konu oluyor. Uçaklarda insanlar "abdest alıyorum" diyerek tuvaletleri diğer yolcuların kullanamayacağı hale getiriyorlar. İftar yemeğini beğenmeyen adamlar karılarını hastanelik ediyor, yuvalardan sonra şimdi de ilköğretim okullarında müdürler öğrencileri taciz ediyor.

Çıldırmadıysak nedir bu?

Gelinim olma lütfen!
Bütün bu rezaletlerin bir numaralı sorumlusu cehalet! Eğitimsizlik! Aslında en yaygın eğitim aracı olan ve diğer ülkelerde bu nedenle kullanılan TV'lerin de şiddeti, cehaleti, ilkesizliği körüklemesi!

Evet, toplumun başına "yöneteceğim" iddiasıyla geçen tüm hükümetler ve TV'leri yönetenler Türkiye'deki bu tablonun sorumlusudur. Onlar, en önemli sorunumuzun cehalet ve eğitimsizlik olduğunu bilmelerine rağmen popülizm ve çıkar peşine düşmüş, kötü alışkanlıkların, düşüncelerin ortadan kalkması için çalışacaklarına, denetleyeceklerine tam aksini yapmışlardır. Ve hâlâ yapmaktalar.

Haberlere, programlara bakmak bile bunu görmek için yeterli. Teröristler "masum gençler" gibi empoze ediliyor, TV dizilerinde "profesyonel fahişe"lik sanki okullu kızlar için alternatif bir geçim kaynağı gibi... Aynı dizilerde kavgasız, küfürsüz tek bir konuşma, tek bir sahne yok.

Sadece "Gelinim olur musun?" programı başlıbaşına bir rezalet öyküsü. Aynı evin içine kapatılan genç kızlar, kaynana ve damat adayları birbirini yiyor. Canhıraş feryatlar, sinir krizleri, tehditler, yumruklaşma ve küfürler gırla gidiyor. Öyle ki o arada evin pisliğini görmek başlıbaşına bu kızları 'gelin' olarak istememek için yeterli aslında (erkeklerin bölümü daha temiz ve düzenli) ama o önemli değil.

Hangi kız veya hangi kaynana daha çok bağırıyor ve ağlıyorsa o haftanın birincisi bu aday... Örneğe bakar mısınız?

Ve 24 saat bunları izleyen bir toplumdan, gençlikten hayır gelir mi?

Yerli, yabancı bu tür dizi ve programların derhal yasaklanması, reyting uğruna yapılan istismarın durdurulması gerekir.

AB'ye girmek için çırpınanlar, Avrupa ülkelerinde eğitim programlarının, dizi ve yarışmaların aynı gün içinde kaç adet ve hangi ölçülere uyularak yapıldığını örnek almak için ne bekliyorlar?

Romeo-Julyet'i finali nedeniyle yasaklayan, kendi ülkelerinde yapılan bazı filmlerin bile gösterilmesine izin vermeyen toplumları görmemekte neden direniyorlar?

Bundan sonra Türkiye'de her şey para ve çıkarla mı ölçülecek, öğrenmek istiyoruz!

YAZI:Ruhat MENGİ

Günün Önemli Haberleri