Bir partinin değil, herkesin cumhurbaşkanı
Abone olBaşbakan Erdoğan, “10 Ağustos’ta eğer seçilirsek herkes bilsin ki asla bir kesimin, bir partinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkan...
Başbakan Erdoğan, “10 Ağustos’ta eğer seçilirsek herkes bilsin
ki asla bir kesimin, bir partinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin
cumhurbaşkanı olacağız” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium’da gerçekleştirilen
AK Parti Cumhurbaşkanı adayı açıklama toplantısında yaptığı
konuşmada, 11 Kasım 1938’de Gazi Mustafa Kemal’in ölümden bir gün
sonra askerlerin TBMM’yi kuşattığını, İsmet İnönü’nün askerler
tarafında kuşatılmış, tehdit altında bir Meclis tarafından
Cumhurbaşkanı seçildiğini anımsattı. Bu konunun çok manidar
olduğunu sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, “1950’de DP’nin
iktidara gelmesiyle Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçildi. Ancak bu ilk
sivil Cumhurbaşkanını 1960’da derdest ettiler. İdama mahkum
ettiler? Yaşı büyük olduğu için idam edemediler. 1961 yılında
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde son derece enteresan bir hadise
yaşandı. Bilirsiniz Ali Fuat Başgil, dönemin partilerinin
telkinleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin 4. Cumhurbaşkanı olmak
istedi. İstanbul ve Ankara’da büyük bir kalabalık tarafından
karşılanır. Adaylığını açıklayacağı bir sırada Başbakanlığa
çağırırlar. Ondan sonrası çok önemli. Başbakanlıkta iki general Ali
Fuat Başgil’e ‘Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmesini
kendisine’ söyler. Eğer aday olursa Meclis açılmadan
dağıtılacağını, seçimlerin iptal edileceğini askeri idarenin devam
edeceğini söylerler. Hatta bir general, cumhurbaşkanlığı için aday
olmaya hazırlanan Başgil’e şunları söyler: ‘Hoca; bil ki sen
Cumhurbaşkanı olursan, ne top atılır, ne tören yapılır. Senin cipin
hazır. Koyacaklar seni bir cipe, yukarıda bir yere götürecekler,
orada akıbetin meçhul. Belki Etlik’te mezarını bile
hazırlamışlardır.’ O gün Başgil’in yanında olanlar kendisi için
kazılan mezarın gösterildiğini de anlatıyorlar. Bu şekilde tehditle
Ali Fuat Başgil’in aday olması önlenir. Yerine 27 Mayıs darbesini
yapan Cemal Gürsel aday olur, seçilir ve asker üniformasıyla yemin
eder. Tıpkı birilerinin seçildiği gibi ülkemizde, mısırda şurada
burada vs. Cumhurbaşkanlığı makamı, siyasi iktidar karşısında
devlet iktidarını temsil eden bir konum olarak şekillendirildi”
diye konuştu.
“10 AĞUSTOS’TA KARA BİR DÖNEM, VESAYETLER DÖNEMİ KAPANMIŞ
OLACAK”
Başbakan Erdoğan, İsmet İnönü’nün, ardından 1960 darbesini
yapanların, cumhurbaşkanlığı makamını halkın karşısına ceberru
devlet olarak koyduklarını ifade etti. Halk Partisi’nin bu olduğunu
ve bunların kendi geçmişlerini bilmediklerini veyahut da akşam
başka, sabah başka devam ettiklerini belirten Başbakan Erdoğan,
konuşmasına şöyle devam etti:
“TBMM’de seçilmiş vekiller olacak, Başbakanlıkta hükümet olacak ama
Cumhurbaşkanı onların üzerinde devletin temsil eden en büyük gücü
elinde bulunduran konum olacaktı. Türkiye’de hemen her
cumhurbaşkanlığı seçimi olay oldu. Her seçim sırasında vesayet ve
siyaset karşı karşıya geldi. Maalesef çok azında siyaset kazandı.
Sivil siyasetin cumhurbaşkanı seçmesine, sivil siyasetçilerin
cumhurbaşkanı olmasına hiçbir zaman hoşgörüyle bakılmadı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında ve sonrasında Özal’ yapılanları
çok iyi hatırlıyoruz. 2007 seçimlerinde Anayasanın dahi hiçe
sayılarak 367 diye bir garabet uydurularak meclis iradesinin nasıl
ipotek alındığını bizzat şahit olduk? Biz bunun karşısında dimdik
durmasaydık, milletimiz de yüzde 47 oy oranıyla muazzam destek
vermemiş olsaydı o zaman yine vesayet kazanacaktı. 10 Ağustosta
sadece 12. Cumhurbaşkanı seçilmeyecek.10 Ağustosta cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesiyle aynı zamanda kara bir dönem,
vesayetler dönemi de kapanmış olacak. Siyasi iktidarın karşısında
duracak halkın karşısında devleti temsil edecek bir cumhurbaşkanı
seçmiyoruz, halkın seçtiği halk tarafından bir cumhurbaşkanı göreve
gelecek fark bu. Şu anda çatı ne diyor, cumhurbaşkanın siyaset dışı
olmasını savunuyor. Cumhurbaşkanın siyaset dışı olmasını savunmak
bir defa siyaseti inkar etmektir? Cumhurbaşkanının siyaset dışından
olmasını savunmak işte İsmet İnönü’nün, Cemal Gürsel’in yaptığı
gibi vesayeti savunmaktır.”
“HALKIN SEÇTİĞİ CUMHURBAŞKANI HERKESİN CUMHURBAŞKANIDIR”
Şu anda eski Türkiye’nin parametreleriyle hareket eden, millet
karşısında devleti temsil eden muhalefet partilerinin en başta
kendilerini inkar ettiklerini belirten Başbakan Erdoğan, siyasetin
içindeymiş gibi görünüp siyasetin dışında durduklarını söyledi.
Siyaset dışı bir Cumhurbaşkanıyla eski Türkiye’nin ruhunu geri
çağırabileceklerini düşündüklerini kaydeden Başbakan Erdoğan,
“Cumhurbaşkanı tarafsız olsun derken, esasen Cumhurbaşkanı devletin
tarafından milletin karşısında durmasını istiyorlar. Bu dönem artık
kapandı. Millet meseleye el koydu. Meclisi seçen, hükümeti
belirleyen millet 10 Ağustos’tan itibaren inşallah Cumhurbaşkanını
da doğrudan seçecek kendi hür iradesiyle belirleyecek. İnsanını
yaşatmayan devlet payidar olamaz. İnsanıyla arasına mesafeler koyan
bir devlet adil bir devlet olamaz. Türkiye’de 27 Mayıs 1960
müdahalesinin bir izi daha inşallah siliniyor. Cumhurbaşkanlığının
milleti temsil eden bir makam haline dönüşmesiyle Türkiye vesayet
zincirinin en önemli halkasından kurtuluyor. Eğer milletim takdir
eder ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanlığına bu
kardeşinizi getirirse şunu herkesin bilmesini istiyorum; devlet ile
milleti kucaklaştıran milletinin çıkarlarını gözeten, milletin ve
demokrasinin tarafını tutan bir cumhurbaşkanı seçilmiş olacaktır.
Halkın seçtiği cumhurbaşkanı herkesin cumhurbaşkanıdır. Halkın
seçtiği cumhurbaşkanı herkesin hakkını hukukunu gözetecek bir
cumhurbaşkanıdır. Yetkilerini millete karşı değil, millet için
kullanan cumhurbaşkanıdır” diye konuştu.
“HERKESİN CUMHURBAŞKANI OLACAĞIM, BUNDAN KİMSENİN ŞÜPHESİ
OLMASIN”
Cumhurbaşkanının, cumhuriyeti, cumhuru ve cumhurun birliğini temsil
eden olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam
etti:
“Kimse kimseyi aldatmasın. Görevi budur. Devletin bütünlüğünü,
milletin birliğin sağlamak Cumhurbaşkanının en önemli vazifesidir.
Halk tarafından seçilmesi, Cumhurbaşkanlığına çok daha gül
demokratik meşruiyet sağlayacak, Cumhurbaşkanlığı asıl mecrasına
gidecek. Erkler arasında daha sağlıklı bir denge kurulacak, daha
sağlıklı denetleme imanı hasıl olacak. Kamu kurumları da
cumhurbaşkanının bu yeni konumuna uygun hareket edecek Türkiye’nin
geleceğin için çok daha verimli çalışacaktır. Halkın seçtiği bir
Cumhurbaşkanı ve halkın seçtiği bir Başbakan her anlamda Türkiye’yi
uçuracaktır bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Cumhurbaşkanının
dirayetli duruşu, özgürlüklerin ve demokrasinin önünü daha fazla
açacağı gibi tehditler karşısında da daha kararlı bir duruşu
beraberinde getirecektir. 10 Ağustos’ta eğer seçilirsek herkes
bilsin ki asla bir kesimin, bir partinin değil, Türkiye
Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olacağız. Bize oy versin ya da
vermesin herkesin cumhurbaşkanı olacağımdan hiç kimsenin endişesi
olmasın. 10 Ağustosta Ak partililerin, CHP, MHP, HDP’ye gönül
verenlerin, meclis içindeki ve dışındaki tüm siyasi görüşlerinin
oylarına talip olduğumuzu onların da oylarına alacağıma inanıyorum.
Bundan şüphem yok.”
Görevi sürecince tek ama tek gayesinin 77 milyona hizmet
üretilmesini sağlamak olacağının altını çizen Başbakan Erdoğan,
“Eğer seçilirsek, inşallah farklı bir cumhurbaşkanlığını inşallah
ortaya koyacağız. Ekonomiyi büyütmek, demokrasiyi daha ileri
standartlara kavuşturmak, AB’ye tam üye olmak, kardeşliği yüceltmek
için çok daha fazla çalışacağız. Bugüne kadar Türkiye’ye, aziz
milletimize, istiklalimize, istikbalimize yapılan her saldırıya
karşı dik durduk, göğüs gerdik, asla taviz vermedik. Bu mücadelenin
aynı şekilde, aynı kararlılıkla, hatta daha da güçlü süreceğinden
kimsenin endişesi, şüphesi olmasın. Bizim için, cumhurbaşkanlığı
makamına çıktığımız zaman orası bir dinlenme makamı asla
olamaz,olmayacaktır. Çözüm sürecin bedeli ne olursa olsun
sürdüreceğimizi defaatle ifa ettik. Cumhurbaşkanlığmızda da çözüm
sürecinin sekteye uğramasına asla müsaaet etmeyiz, edemeyiz.
Türkiye’nin çözümden, barıştan ve kardeşlikten başka hiçbir
seçeneği yoktur” şeklinde konuştu.
“PARALEL YAPIYLA MÜCADELEYE DEVAM EDİLECEK”
Başbakan Erdoğan, paralel yapıyla mücadeleye devam edeceklerini
belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Aynı şekilde paralel devlet yapılanmasıyla mücadele,
Cumhurbaşkanlığı dönemimizde çok daha güçlü, çok daha koordineli
süreceğini özellikle ifade etmek isterim. Milletin birliğinin
yanında, ulusal güvenliğimiz tehdit eden tüm girişimlere karşı
cumhurbaşkanının birincil derecede görevi vardır. Paralel devlet
yapılanmasına asla müsamaha göstermeyeceğiz. Ülkemizin
bağımsızlığını hedef alan bu maşa örgütle en üst düzeyde mücadele
etmeye devam edecek, bu mücadeleden zerre kadar taviz vermeyeceğiz?
Bu kirli yapıyı hızlıca tasfiye edeceğiz. Devletin bütünlüğü,
birliği, milletin istikrarının ve milletin refahının teminatıdır
bunu böyle bilmemiz lazım. Türkiye son 12 yılda hemen her alanda
çok büyük mesafeler kat etti Şu anda bütün hayallerini tek tek
gerçeğe dönüştürüyor. 2023 hedeflerimizi inşallah çok daha mümkün
çok daha yakın hale gelecek. Yargıya ilişkin sorunlar çok daha
hızlı çok daha sağlıklı çözülecek. Türkiye’nin yeni bir Anayasaya
kavuşması, en öncelikli gündem maddelerimiz arasında yerini
koruyacak. Türkiye’nin dış politikası, barışçı, yapısı, diyalog
yanlısı tavrı daha da güçlenecek. soğuk devlet refleksiyle, bu
şeklide hareket eden dengeleri gözeten değil, vicdanıyla karar
veren, mazlumların elinden tutan, dünyanın her yerinde zulme karşı
sesini yükselten bir Türkiye halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ile daha
da güçlenecek bu da böyle biline. Seçilirsek, cumhurbaşkanlığımız
devletin ve milletin buluşması, hükümeti ile cumhurbaşkanlığının
daha uyumlu çalışmasına imkan sağlayacaktır.”
(İHA)