Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Türkiye'yi dibinden sallayan 'TSK'ya fuhuş
operasyonu'nu hatırlıyorsunuz değil mi? Hani iddialara
göre 'Askeri casusluk' operasyonunda ele geçirilen
belgeler ışığında, emekli paşaları kızlarla tanıştıran suç örgütü;
karşılığında istediği her şeyi yaptırmış ve suç üstü
yakalanmışlardı!
Ne vakit o operasyonla ilgili gözüme bir haber ilişse, vicdanım
utanç içinde sızlıyor. Yapılanları göremediğim, anlayamadığım ve o
dönemin mağdurlarına vuranlardan biri olduğum için Allah'a nasıl
hesap vereceğim diye ürperiyorum.
Yıllar yılı TSK'nın bir kez daha darbe yapacağı korkusuna öyle bir
kapılmışız ki gözümüzün önünde yaşananları görremiş,
"Askeriye içine sızmış hainlere, darbecilere ne yapılsa
müstehak" diyerek her türlü zulmü reva görmüşüz.
Düşünsenize...
Savaş döneminde Amerika, Rusya'nın iki casusunu yakalamış. Rusya
ise Amerika'nın üç casusunu yakalayabilmiş. Ama paralel yapıya
mensup polisler, İzmir'de TSK'ya yönelik yapılan operasyon
sırasında 300'ün üzerinde casus yakalamış!
"Bu işte bir çapanoğlu var" demediğimiz gibi,
diyenlere de "Hadi oradan" demekle yetinmişiz!
O dönemde askeri bilgileri ele geçirmek için sayısız askerle fuhuş
yaptığı iddia edilen bir genç kız vardı. Aylarca yargılandığı
mahkeme bir yana, tüm Türkiye'ye bir fahişe olarak tanıtılmıştı.
İşte o genç kızın aylar sonra yapılan sağlık kontrollerinde anadan
doğma bakire olduğu ortaya çıkmıştı!
O kızın vebali de hepimizin boynunda...
Bütün bunları niye anlattım biliyor musunuz? O süreçte yargılanan
bir komutan utancımı bir kez taha yüzüme çarpan bir mektup yazıp
elektronik posta kutuma göndermiş.
O dönemde başında bulunduğum İnternethaber, içinde bulunduğu
askerlerle ilgili belki de tek olumlu haber yapmamışken,
"Siz umutsunuz ve umudun gücü her şeye yeter"
diyebilecek kadar gönlü geniş bir asker...
Adı Tamer Karslıoğlu...
Askeri casusluk ve fuhuş operasyonu kapsamında Albay İbrahim
Sezer’e ait olduğu iddia edilen eve yapılan baskında ele geçirilen
dijital verilerde adı geçtiği için şüpheli konumuna düşmüş. Evinde
ayrıca çocuk ve hayvan pornografi görüntülerinin yer aldığı DVD
bulunduğu iddia edilmiş!
Kendisi hakkında dava açılmasına sebep olan kişi, o dönemin
Organize Suçlar Şube Müdürü Nazmi Ardıç. Yani geçtiğimiz günlerde
tutuklanan paralelci polis...
Peki Tamer Karslıoğlu'nu 'Askeri Casusluk
Davası'nda cezaya çarptıran hakimler kimler dersiniz?
Onları çok iyi tanıyorsunuz!
Daha geçtiğimiz gün verdikleri "Korsan Tahliye"
kararıyla "Silivri'den paralelci kaçırma
operasyonu"na imza atan Metin Özçelik ve Mustafa Başer
isimli hakimler!
Evinde pornografik DVD bulundurduğu gerekçesiyle hakim karşısına
çıkan Tamer Karslıoğlu, çıkarıldığı Ankara 10’uncu Asliye Ceza
Mahkemesi beraat kararı vermiş.
Hakim İbrahim Ekdemir beraat kararı gerekçesinde, "Sanığı
aşağılayıcı bir suçla suçlamak isteyen kötü niyetli kişi ya da
kurumlar tarafından bu DVD’nin diğer el konulmuş eşyalar arasına
koyulmuş olabileceği...” demiş!
Anlayacağınız altını çize çize bu işin paralel yapının bir kumpası
olduğunu söylemiş. Söylemiş ama, mesele bununla çözülüyor mu?
Tamer Karslıoğlu şimdi hakkındaki iddiaları vahim bularak kendisini
TSK'tan ihraç eden Genelkurmay'ın kapısını aşındırıyor.
Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz Operasyonu'nun bir kumpas olduğunun
ortaya çıkması sonucu 1 Nisan 2015 tarihinde bir açıklama
yapmıştı hatırlarsanız.
O açıklamada, "Balyoz Planı davasında beraat kararına ilişkin,
Türk Silahlı Kuvvetleri olarak; hukukun üstünlüğüne saygının gereği
ve adil yargılanma ilkesi çerçevesinde, söz konusu yargılamanın
hakkaniyete uygun neticeleneceğine olan inancımız sürekli olarak
muhafaza edilmiş, verilen karar ile birlikte bu yöndeki inanç ve
beklentilerimizin haklılığı ortaya çıkmıştır.
Yaptığımız suç duyuruları kapsamında, etkili ve süratli
soruşturma yapılarak silah arkadaşlarımızı, ailelerini ve Türk
Silahlı Kuvvetlerini derinden yaralayan kişilerin tespit edilerek,
adil bir yargılama sonucunda hak ettikleri şekilde
cezalandırılmaları beklenmektedir. Bu karar çerçevesinde, beraat
eden personelimizin, ailelerinin ve Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarının sevincini yürekten paylaşır, kendilerine sağlıklı ve
mutlu günler temenni ederiz” denilmişti.
Karslıoğlu şimdi Genelkurmay'a soruyor:
"Üzerime atılan suçları ne zaman, hangi yöntemle, hangi çıkar
için ne maksatla ve nasıl işlediğimi açıklayamayan iddianameyi esas
kabul edip vahim bularak, sicil amirlerime baskı ile düşük sicil
verdirmek suretiyle beni Silahlı Kuvvetlerden atan yetkililere
soruyorum: 1 Nisan tarihinde yaptığınız açıklamada samimi misiniz?
Madem hukukun üstünlüğüne saygı duyuyordunuz ve söz konusu kumpas
davalarının hakkaniyetle neticeleneceğini biliyordunuz beni neden
attınız? Davanın sonuçlanması sonrasında suç duyurusu yapıyorsunuz.
Peki Silahlı Kuvvetlerin içerisinde bu suça ortak olan, yardım
eden, belge temin eden kişilerle ilgili olarak şu ana kadar ne
yapıldı?"
Genelkurmay bu soruların cevabını şu ana kadar vermiş değil.
28 Şubat döneminde "İrtica" bahanesiyle ordudan
ihraç edilen ne kadar mazlum, ne kadar masumsa, Balyoz ve benzeri
kumpas davaları sonucu ihraç edilenler de o kadar mazlum ve
masum.
Peki ama bu insanlar beraat etmesine, bir kumpasa kurban gittikleri
mahkeme kararıyla ortaya çıkmasına rağmen kimse kılını
kıpardatmayacak mı? Hiç bir şey yapamasak bile onlara en azından
bir özür borcumuz yok mu?
Karslıoğlu'nun Genelkurmay'a yazdığı maktupta altını çizdiği ve
benim de çok önem verdiğim bir ayrıntı var.
"Türk Silahlı Kuvvetlerin içerisinde bu suça ortak olan,
yardım eden, belge temin eden kişilerle ilgili olarak şu ana kadar
ne yapıldı?" diye soruyor ya Tamer Karslıoğlu...
Paralel yapının mensupları, "Göreceksiniz asker yakında
darbe yapacak ve bu iktidarın başındakiler tıpkı geçmişteki gibi
hesaba çekilecek" diyerek ortalıkta cüretle konuşuyor.
Belli ki TSK'nın içindeki hücreleri henüz uyandırılmamış.
Türkiye'nin neredeyse tüm kurum ve kuruluşlarında paralel yapıyla
mücadele edilirken, Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızan bu yapı
hakkında bugüne kadar ne yaptı?
Türkiye'nin bunu öğrenmeye hakkı yok mu?