Bir idam gecesi yaşananlar..
Abone olErdoğan'ın ağlayarak anlattığı Necdet Adalı'nın idamının bilinmeyen hikayesini AK Parti milletvekili Esat Güven anlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün 12 Eylül’de idam
edilen Necdet Adalı, Erdal Eren ve Mustafa Pehlivanoğlu'nun
hikayelerini anlatırken, koğuş arkadaşları Mahmut Esat Güven'in AK
Parti Kars Milletvekili olarak kendisini dinlediğini
bilmiyordu.
Güven, 12 Eylül öncesi Kurtuluş Sosyalist Dergi Grubu’nun yönetici
kadrosunda bulunduğu gerekçesiyle 1977 Ekim ayında cezaevine girdi.
9 yıl cezaevinde kalan, 20 yıl hapis cezasına çarptırılan Güven,
2007’de Ak Parti’den milletvekili seçildi.
Hürrriyet gazetesinde yer alan Şükrü Küçükşahin imzalı haberin
ayrıntıları şöyle...
“12 Eylül, en büyük darbeyi Meclis’e vurdu. Ak Parti Meclis’in
namusunu kurtarıyor” diyen Güven, o günleri şöyle anlattı:
"Necdet yardımcımdı"
Başbakan, hapis yattığımı biliyor ama Adalı’nın koğuş arkadaşı
olduğumu bilmiyor. Başbakan’ın o üç gencimizle ilgili sözleri
edeceğini bilmiyordum. Birden onlardan söz edince çok şaşırdım. Bir
yanımla çok mutlu oldum. Bir Başbakan o gençlere yapılan
haksızlığı, yıllar sonra da olsa yüreğinde hissederek millete
anlattı. Diğer yandan içim yandı, canım çok acıdı. Necdet Adalı,
benim koğuşta yardımcımdı. Mustafa Pehlivanoğlu ile de Mamak
Cezaevi A Blok Zemin 2 koğuşunda birlikteydik. Erdal Eren ile de
aynı koğuşlarda kaldım.
"Koğuş başkanıydım"
Adalı ile Merkez Kapalı Cezaevi’nde beraberdik. Oradan önce ben,
sonra Necdet Mamak’a gönderildik. Her iki tarafta da örgütün koğuş
komününü başkanı bendim, Adalı da yardımcım. Necdet, idam cezası
aldıktan sonra da hiç değişmedi, çok gururluydu. İdamlar gündeme
gelince beklemeye başladık. Buna hediyeler de geliyordu, idama
gidecek diye. Boynundan çekip alıyorduk, ‘Sana yaramaz artık’ diye
şaka yapıyorduk. O da, ‘Umurumda değil ya ne yaparlarsa yapsınlar’
derdi. Bugün bunları söylemek ne kadar zor biliyorum; ama o günün
koşullarında o ortamda hayatımız buydu. Deniz Gezmiş’in idama
götürülüş sürecini çok iyi okumuştum, bir de Adli Tıp raporlarını
okumaya başladım, idama gidilirken neler oluyor, diye. Necdet’i
hazırlamaya başladım.
"Sabaha kadar dövdüler"
Sonra bizi ayırdılar. Beni tecrit, Necdet ile Pehlivanoğlu’nu ‘Ölüm
koğuşu’ dediğimiz, hücrelere koydular. Deniz Gezmiş’i koğuştan
aldıktan 35 gün sonra idam etmişlerdi. Necdet’e, ‘Bu kadar uzun
olmaz; ama 15 gün olur hiç değilse’ dedim. O nedenle koğuştan
alınırken, ‘Eşyalarımı alayım mı’ diye sormuş. Gerek olmadığı
söylenmiş. Gece saat 02.00’de almışlar 2’sini birden. Bunları sonra
öğrendim. Çünkü hepimizi her gece döverlerdi. O gece sabaha kadar
sadece beni dövdüler. Sabah taşkınlık yapmamayım diye.
"İdamı asker anlattı"
Sabah bir asker idam edildiklerini söyledi. ‘Necdet dimdik durdu.
Çok rahattı’ dedi. Tam bir ay inanmadım. Sindiremedim, yalan diye
gördüm. Bunun bir propaganda olduğunu söyledim. Tecritten çıkınca
öğrenebildim.
"Saatlerimizi değiştirdik"
Hücrelere konmadan önce saatlerimizi değiştirdik. İdam sonrası
üzerinde çıkanlardan biri de bu saatti. İdamdan 15 gün önce de
haber gönderdi, ‘Param yok’ diye. 100 lira yolladım. Üzerinde çıkan
para da 75 lira oldu.
"Önce tuvalete gitmiş"
Necdet, götürüldüğü yerde avukatı Mehdi Bektaş’ı görünce durumu
anlıyor. İdam konusunu konuşurken, idam edilenlerin zaman zaman
altına kaçırdığını da söylemiştim. İdamdan önce tuvalete gitmek
için izin istemiş. Bu da gururunu gösteren bir şey. Son talebini
soruyorlar. ‘Eğer ulaştıracaksanız aileme mektup yazacağım’ diyor.
Mektubu yazıyor. Cellat sehpaya vuramıyor. Komutanı bağırıyor,
‘Bunun öldürdüklerinin anası, babası gelse nasıl vururdu, öyle yap’
diye. Necdet, slogan atıp tekmeyi de kendisi vuruyor.
"Mustafa ile konuşmadık"
Mustafa Pehlivanoğlu ile koğuşta konuşmazdık, aksine kavga ederdik.
Malum 12 Eylül, barıştırma diye sağcıyla solcuyu aynı koğuşa
koyuyordu. İlk başlarda karşılıklı sessiz kaldık; ama daha sonra
özellikle havalandırmadan dönüşte koğuşa girerken birbirimize
giriyorduk. Bir sefer atılan çay bardağı Necdet’in gözünü çizdi,
GATA’ya götürdüler. Bizim faşist gördüğümüz bir doktorun eline
düştü. Doktor, uyuşturmadan gözünü dikti. Hiç ağlamamış, ‘O
faşistin karşısında ağlayamazdım’ dedi. Cezasını almadan önce
duruşmalara giderken, Necdet ile beni aynı kelepçe ile bağlarlardı.
Bazen o halde de ülkücülerle kavga ederdik, elim çok acırdı; çünkü
o çok güçlü ve çok ataktı, aynı anda elimi hareket ettiremezdim.
Bir seferinde kendisini kaptırmış ha bire yumruk atıyor. Canım çok
acıdı, Necdet’e bir yumruk da ben attım. O zaman hayretle baktı,
‘Ya elimi koparacaksın’ dedim, güldü.
Ulucanlar 9. Koğuş hatırası
Ak Parti Kars Milletvekili Mahmut Esat Güven, 12 Eylül’de idam
edilen Necdet Adalı ile hem Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi hem de
Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi’nde aynı koğuşu paylaştı. Güven ve
Adalı, 12 Eylül’e kadar Ulucanlar’da kaldı. 12 Eylül’de darbe
olunca önce Güven, daha sonra da Adalı, Mamak’a gönderildi. Adalı,
Mamak’tan idam edileceği Ulucanlar’a götürülmek için çıkarıldı.