Bir halt olamayınca gazeteci olmuş!
Abone ol"Ben de orta okulda haylaz bir adamdım. Ders çalışmazdım. Kaytarırdım, güç bela ortaokulu bitirince, ailem benden bir şey olmaz dedi."
GAZETECİLER.COM -
Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Tezkan,
Habertürk'ün ilgiyle izlenen programı Gün
Ortası'nın bugünkü konuğuydu. Didem Arslan Yılmaz'ın sorularını
yanıtlayan Tezkan, 4+4+4 tartışmasına çok farklı bir yerden
yaklaştı. Kendisinin de meslek lisesi mezunu olduğunu hatırlatan
Tezkan, ailesinin ortaokulu bitirdiği zaman kendisi için "bir halt
olmaz" dediğini ve meslek lisesine yazdırdığını anlattı.
İşte Tezkan'ın kendisi hakkında
anlattıkları:
"Ben şunu anlamıyorum. Şimdi çok değişti, imam hatipler
çoğaldı. Siyasiler oy için ihtiyaçtan fazla imam hatip
açtı. Oraya giren çocuklar da mağdur olmaya başladı. Ama eskiden
70'li yıllarda durum böyle değildi. Ne diye açıldı o okullar? İmam
yetiştirmek için. Ya da meslek liseleri ne için açıldı? Elektronik
var, elektirik var, ağaç işleri, boya bölümü vardı.
Ben de orta okulda haylaz bir adamdım. Ders çalışmazdım.
Kaytarırdım, güç bela ortaokulu bitirince, ailem benden bir şey
olmaz dedi. Ne yapalım, meslek lisesine verelim ki bir sanat
öğrensin bir şey olsun.
Hiç olmazsa bitirirince altın bileziği olsun... Çünkü tablo şöyleydi, "bu üniversiteye filan da gidemez." Sınav mınav vardı. Maçka teknik lisesinin elektronik bölümü. İlk yarı bitiyor. Ben baktım ki bu işi sevmemeye başladım. Nasıl buradan kurtulacağım. Üniversitede başka bir bölüme gideyim filan. Dediler ki sen üniversite için bir sene daha fazla okuman lazım. Neden? Burası meslek lisesi. Sen üniversiteye gitmek istiyorsan eğer, diğer liselere gidenlerin de aldığı dersleri alacaksın, böylece lise diploman da olacak. İki diploman birden olacak. Peki nasıl olacak, 3 seneydi 1 sene fazla okursan isteğin üniversiteye giriyorsun. Ben meslek lisesi mezunu olarak girdim. 4 sene okudum.
Ama ortaokulu bitirdikten sonra giriyorsun. Şimdi çocuklara ne
deniyor 4 yıllık eğitimden sonra seç deniyor. Şimdi nasıl karar
verecek o çocuk?
BEKİ TARAF'IN MANŞETİNE BÖYLE ÇAKTI
[PAGE]BEKİ TARAF'IN MANŞETİNE BÖYLE
ÇAKTI
KANSER DEDİKODUSUNU DA İLK TARAF YAZMIŞTI
"Acelesi olanlar Başbakan Erdoğan'a şimdiden ömür biçiyormuş. Taraf, WikiLeaks belgelerine dayandırıyor son rivayeti.
YENİ ŞAFAK YAZARI DA AYNI
SORUYU SORDU? |
Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül de "Başbakan'ın kaç yıl ömrü
kaldı!.." sorusunu köşesine taşıdı ve sordu: "Bu mu şimdi gazetecilik? En uçuk, en korku verici, en spekülatif iddiaları, dedikoduları, "sır bilgiler"miş gibi, sadece kendileri biliyormuş gibi, doğru ve güvenilir kaynaklarmış gibi, kamuoyunun umutlarını yok edecek şekilde vermek mi? (...) Dedikoduları gerçek diye pazarlayıp kimler itibarsızlaştırılmak isteniyor... Bir anlık düşünelim... O zaman, birkaç bin dolara Türkiye'ye kader biçen medyumlara ve bu ne olduğu belirsiz tipleri güvenli kaynak olarak Türkiye'ye pazarlayanlara sorulacak o kadar çok soru var ki..." |
Başbakan'ın sağlığıyla ilgili spekülasyonların arkasında bir amaç var.
Farklı yerlerden aynı noktaya ısrarla atış yapılıyor çünkü.
KİMSEYİ SUÇLUYOR DEĞİLİM AMA...
(...) Tezviratçıların ne kadarı masumane habercilik yapıyor, ne kadarı kötü niyetli bir operasyon mecrasıdır, bilemiyorum.
Kimseyi de bilinçli olarak Başbakan'a yönelik dezenformasyon kampanyası yürütmekle, gayri insani bir yıpratma harekâtının amaçlarına hizmet etmekle suçluyor değilim.
Ama şüpheler etrafında durup düşünmeden de edemiyorum.
BİZ DEĞİL ONLAR SÖYLEDİ MAZERETİ
İNANDIRICI DEĞİL
"Biz söylemedik, onlar söyledi" yahut "Ne yapalım, elimize verilen belgelerde öyle yazıyordu" şeklindeki mazeretler inandırıcı gelmiyor bana.
Günahına girmeyelim; WikiLeaks'çilerin zabıt kâtipliğiyle yetinmemiş Taraf. Gazetecilik namına, Başbakan'ın ameliyat ekibine de sormuş bu tezviratı. Yaptıkları kuvvetli yalanlamayı da hiç gocunmadan manşetine koymuş.
BİR MERKEZ YALANLAR
POMPALIYOR
Fakat arka plandaki gerçek değişmiyor. Bir merkez, kasıtlı olarak yalanlar pompalıyor, bir merkez Başbakan Erdoğan'ın sağlığı hakkında acımasız dedikodular üretip yayıyor.
(...) Tedhiş yöntemlerine Ergenekon'dan aşinayız. Korku
ve sindirme taktiklerine, eskinin psikolojik harekâtçılarından
talimliyiz.
Fakat onlar içeride. Öyleyse ortamı terörize edenler kim bu
sefer?
Nasıl bir karanlık ittifak var arkalarında, bu dolapları ne
diye çeviriyorlar?
ERGENEKON DA YAPMIŞTI BUNLARI
(...) Ergenekon da yapmıştı bu hesapları. Tehdit, şantaj, baskı, karalama, sindirme ve benzeri, akla gelebilecek her yöntemi denemişlerdi. Ama hiçbiri tutmadı. Fitnelerini de alıp gittiler.
Yürüyen fitne kılığındaki bu operasyon üssü de aynısını yapıyor.
Adam ayartmanın türlü hilelerine başvuruyor.
Ergenekon'un kirli usullerinin topunu birden
kullanıyor.
Değer ve ahlak tanımıyor, karanlık emellerine ulaşabilmek için her
yolu mubah sayıyorlar.
ERGENEKONDAN BİLE
ALÇALABİLİYORLAR
Toplumu kendilerince biçimlendirmek, siyaseti tanzim
etmek sevdasıyla Ergenekon seviyesinden daha aşağıya da
alçalabiliyorlar üstelik.
Ama fitneleri iş yapmıyor. Hedefledikleri ortamı bir türlü
oluşturamıyorlar.
Millet talimli, siyaset şerbetli; tedhiş yöntemleri sökmüyor.
Az kaldı; Erdoğan'ın Ecevit'e hiçbir açıdan benzetilemeyeceğini anlayınca, yürüyen fitnelerini de alıp giderler.
YILDIRAY OĞUR'DAN ÇOK AĞIR KARŞILIK
[PAGE]YILDIRAY OĞUR'DAN ÇOK AĞIR KARŞILIK
GAZETECİLER.COM - Twitter alemi enteresan bir
atışmaya sahne oldu. Sabah yazarı ile Taraf yazarı bir haberden
dolayı kapıştı.. Yıldıray Oğur, ağır bir twitle mevzuyu
bitirdi...
Sabah yazarı Sevilay Yükselir, Yasemin Çongar ile
ilgili haberi twitterda Taraf yazarları
sıkıştırmak için kullanınca ortalık karıştı.
Taraf yazarı Yıldıray Oğur da karşılık olarak Sevilay Yükselir'in
Habertürk'te Fatih Altaylı'ya program asistanlığı yaptığı zamandan
kalan bir videosunu paylaştı.
Sevilay Yükselir bozuntuya vermeyip "onu Fatih'e
sorarsın, şimdi sen buna yanıt ver" diyerek Yıldıray
Oğur'un üstüne gidince ondan ağır bir karşılık aldı.
Yıldıray Oğur, "sen" değil "siz"
dedikten sonra zehir zemberek şu satırları not düştü;
*-"Öncelikle sen değil siz. Siz Postal Lostra
Salonu'nda çalışırken o Hudson Enstitüsü skandalını ortaya
çıkarıyordu..."
OKAN'DAN ŞOKE EDEN ARGO SÖZ
[PAGE]
OKAN'DAN ŞOKE EDEN ARGO SÖZ
GAZETECİLER.COM - (ÖZEL)
- Okan Bayülgen ekran yasağı koyan RTÜK'e programında adına yakışır
bir karşılık verdi...
Hatırlanacağı gibi RTÜK eşi benzeri olmayan bir karara imza atarak
Okan Bayülgen'e 2 hafta ekran yasağı getirmişti. Henüz ceza TV8'e
resmen iletilmiş değil. Cezanın sadece Muhallebi
Kralı ile sınırlı tutulması gündemde.
Okan Bayülgen'e bu cezanın verilme gerekçesi de İngilizce
"Go and fuck' argo sözünü
kullanmasıydı.
RTÜK BUNA DA DELİRECEK!
Ünlü programcı dün geceki programında RTÜK'ün aldığı karara
tepkisini yeni bir argo sözü dillendirerek ortaya koydu.
Önce "Bu programı RTÜK'ten ceza alacağımız sözlerle bitirmeyeceğiz"
dedi. Finalde aynen şunları söyledi;
-"GO AND FART* diyerek
bitiriyoruz! İyi geceler!"
Okan bayülgen, sözleri RTÜK tarafından iyi anlaşılsın diye de "Go
and fart" sözünü heceleyerek söyledi...
Ünlü komedyen twitterdan da hemen ardından şunları yazdı;
-"Ha Ha! Go and Fart dedim! Baska bir sey duymak
isteseniz de! Iyi geceler..."
İşte ekrandaki o an;
CHP'Lİ VEKİLİN
"TİK"İ EKRAN BAŞINDAKİLERİ KOPARTTI...
CANLI YAYINDA KARİZMA BÖYLE GİTTİ...
[PAGE]
CANLI YAYINDA KARİZMA GİTTİ
GAZETECİLER.COM - CNN Türk
ekranında yayınlanan 5N 1K'ya Cüneyt
Özdemir ile konuğu arasındaki ilginç diyaloglar damga
vurdu. Özdemir, CHP'li vekili canlı yayında adeta
deli etti...
TBMM Milli Eğitim Komisyonunda, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran
kanun teklifinin görüşmeleri sırasında tam 12 saat konuşarak ilginç
bir rekora ve protestoya imza atan CHP Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç canlı yayında
Cüneyt Özdemir'in sorularını yanıtladı.
CHP'li vekil 12 saatlik konuşmasının nedenlerini
anlattı ama hiç beklemediği bir yerden darbeyi yedi.
Cüneyt Özdemir, CHP'li vekilin
'limon' kelimesinden rahatsız olduğunu farkedince
adeta altın madeni buldu ve konuğunu canlı yayında fena köşeye
sıkıştırdı. Özdemir'in ısrarla 'limon' kelimesini kullanması
üzerine zor durumda kalan Engin Özkoç ne yapacağını şaşırdı.
Özkoç;
-'Beni mahvediyorsunuz Cüneyt Bey yapmayın lütfen, dilim damağım,
konuşmam... Mahvoldum...' diyerek Özdemir'i ikna etmeye
çalıştı.
İzleyenlerin gülmekten kendini alamadığı diyaloglara CHP'li vekilin
limon çaresizliği damga vurdu...
BU KEZ FIRÇA YİYEN O OLDU... MÜGE
ANLI'YI
KARADENİZLİ TEYZE FENA HAŞLADI...
[PAGE]
KARADENİZLİ TEYZE MÜGE'Yİ FIRÇALADI
GAZETECİLER.COM - Müge Anlı
bu kez canlı yayında fırça yiyen taraf oldu. Telefonla yayına
bağlanan Karadenizli Ümmühan, Anlı'yı "Türkçen kıtmı" diyerek
fırçaladı.
ATV'deki Müge Anlı ile Tatlı Sert programında ekran başındakileri
güldüren anlar yaşandı.
Bir cinayeti aydınlatmak için çabalayan Müge Anlı, rutin telefon
bağlantılarından birini yapıyordu. Farketmediği karşısındakinin bir
Karadenizli kadını olmasıydı. Bildik üslubu ile sorgulamaya geçen
Müge Anlı, Ümmühan Hanım'a tosladı.
Müge Anlı - Duydun yani sen? Benim yanımda
konuşmadı diye anlattın bunca zaman? Çala çala mı çıktı?
Ümmühan Demir- Hayır çala çala çıkmadı. Sadece bir
kez çaldı...
Müge Anlı - Tamam ama sonra da dışarda konuştu
diye anlattınız
Ümmühan Demir - Ne denip denmediğinden benim
haberim yok
Müge Anlı - Ne dendiği de beni ilgilendirmiyor.
beni ilgilendiren konuşup konuşmadığı. Bugüne kadar konuştu demedin
mi?
Ümmühan Demir - Konuşup konuşmadığını bilmiyorum. Türkçen
kıt mı?
Müge Anlı - Evet benim Türkçem kıt...
Ümmühan Demir - Ben ne edeyim seni...
CAN ATAKLI İLE BAHATTİN YÜCEL İLK KEZ
EKRANDA
YÜZYÜZE GELDİ
[PAGE]
CAN ATAKLI İLE BAHATTİN YÜCEL YÜZYÜZE
GAZETECİLER.COM
- Vatan yazarı Can Ataklı'nın
Hürriyet ve Özkök'ün şantajı
yüzünden istifa etti dediği eski Bakan Bahattin Yücel, son günlerin
en çok konuşan ve en çok konuşulan ismi olmaya aday.
Kanalturk'te yayınlanan Merkez Siyaset programına
telefonla bağlanan eski Turizm Bakanı Bahattin
Yücel 28 Şubat sürecinde neden istifa ettiğini
açıkladı.
ATAKLI VE YÜCEL KARŞI KARŞIYA GELDİ!
Can Ataklı'nın geçtiğimiz günlerde CNN Türk canlı yayınında ortaya attığı bir iddia üzerine Aydın Doğan canlı yayına bağlanmış ve bu iddiaları sert bir dille reddetmişti. Bu yaşananlar üzerine Can Ataklı ve krizin doğmasına sebep olan Bahattin Yücel canlı yayında karşı karşıya geldiler.
AHMET HAKAN, "HÜRREM" İLE POZ İLE DİLLERE
DÜŞTÜ
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
AHMET HAKAN'IN HÜRREM İLE POZU
GAZETECİLER.COM - Sosyal paylaşım ağı twitter'i en yoğun kullanan isimlerden biri olan Ahmet Hakan Coşkun, dün ilginç bir fotoğraf paylaştı.
Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği'nin ödül törenine katılan ve 'Yılın Tartışma Programı' ödülünü alan Ahmet Hakan, ödül töreninde gördüğü Meryem Uzerli ile çektirdiği fotoğrafı takipçileri ile paylaştıktan sonra duygularını tek cümle ile özetledi..
Coşkun, o fotoğraf karesinin çekimi sırasında bile heyecanlandığını belirtti, heyecanını ve hislerini tek cümle ile açıkladı:
"Bir an kendimi Kanuni gibi hissettim" diyen
Ahmet Hakan Coşkun'a takipçilerinden bol bol tebrik geldi.
STAR YAZARI AHMET KEKEÇ, "KANUNİ HAVASINA"
KAPILAN
AHMET HAKAN'I KIZDIRACAK...DİĞER
SAYFADA...
[PAGE]
ANLAT DA ÖĞRENELİM AHMET HAKAN
Bu çağrı Ahmet Hakan'a yapıldı. Anlat da bilelim diyen de Star yazarı Ahmet Kekeç.
Dönek sıfatını kullanmaktan hoşlanmadığının altını çizip "kullananlar açısından küçültücü buluyorum" diyen Kekeç, Ahmet Hakan'ın ismini hiç anmadan "dönüş hızına" yetişmek de mümkün değil" diye yazdı ve şöyle devam etti:
"İlk gün, Can Ataklı'yı programına çıkarıp, kendi gazetesi ve arkadaşları aleyhine konuşturdu, bir "yargılamaya" konu olabilecek laflar ettirdi... İkinci gün hafiften tornistan etti, "Bu eleştirilere hazırlıklı olmalısınız Ertuğrul Bey" diyerek, üst perdeden akıllar fikirler verdi. Üçüncü gün, "hazırlıklı olunması" gerektiğini ifade ettiği eleştiri kalemleri konusunda, yandaş gazetelere şarlamaya başladı.
Müthiş bir hız...
Bu "dönüş hızı" özelliğini Fethullah Gülen Hocaefendi konusunda da sergiledi. İlk gün, "Fethullah Gülen grubu 28 Şubat'ın mağduru değildir, başkaları zulüm görürken, onlar arazi olmuşlardır" demeye getiren bir yazı yazdı. İkinci gün, kendisine sunulan "kanıtlı bilgiler" üzerine tornistan etti. Hayır, öyle demek istememişmiş... Fethullah Gülen sürecin mağduruymuş. Hem de bir numaralı mağduruymuş...
(...) Neler oluyormuş, bilelim... Mesela, senin başına ne geldi? Küfretmediğin parti, odak, dernek, cenah, cemaat, güruh, şahıs kalmadı.. Başına ne geldi? Bir de, "alabildiğine riskli olan şu iktidar karşıtlığını" ve "muhalif yazarların başına gelen fena şeyleri" anlat.En şerir muhalefeti yaptın.
Yapıyorsun... En sert lafları gönderdin. Gönderiyorsun... Şahane
hakaret yazıları yazdın. Yazıyorsun... Başına ne
geldi?"