Bir gün rektör Elçibey’i odasına çağırır aralarında şu konuşma
geçer;
-Ebulfez seni çok sevdiğimi biliyorsun.
-Biliyorum.
-Seni takip ediyorlar, biliyor musun?
-Biliyorum.
-Seni cezaevine atacaklar
Ebulfez. -Biliyorum.
-Gel, şu işlerden vazgeç. Türkiye’yi kötüleyen bir yazı yaz, sonra
hangi makama istersen, seni o makama atayacaklar.
-Ben Türkiye’yi kötülemem.
-Makaleyi biz yazalım, sen altına imzanı at. Cezaevinden kurtul,
hem de yüksek maaşlı bir makama gel. Fena mı olur?
-Ben Türkiye’yi kötüleyeceğime, cezaevinde taş taşırım.
Sonuç: Elçibey tutuklandı ve sürgüne gönderilip taş taşıdı ama
yolundan dönmedi, kimseye eğilmedi. Tarihe namuslu ve şerefli bir
cumhurbaşkanı olarak geçti!
******
Bir gün fransızlar İmamoğlu’nu yanlarına çağırır ve aralarında şu
konuşma geçer;
-İmamoğlu seni çok sevdiğimizi biliyorsun.
-Biliyorum.
-Seni takip ediyoruz, biliyor musun?
-Biliyorum.
-Seni Cumhurbaşkanı yapacağız.
İmamoğlu. -Biliyorum.
-Gel, Türkiye’yi kötüleyen demeçler ver, biz de dünyaya servis
edelim sonra seni başkanlık makamına , seni o makama seçilmen için
elimizden geleni yapalım...
-Ben Türkiye’yi kötülemek için elimden geleni gönül rahatlığıyla
seve seve yaparım.
-Makaleyi biz yazalım, sen altına imzanı at. Hem İstanbul’u mahvet,
hem de daha sonra yüksek bir makama gelmen için elimizden geleni
yaparız. Fena mı olur?
-Ben sizleri kıracağıma sabah akşam Türkiye’yi kötülerim....
Sonuç: İmamoğlu yolundan dönmedi. Sürekli batıya seve seve boyun
eğdi. Kendi ülkesini, kendi devletini, kendi milletini Türk
düşmanlarına şikayet eden bir belediye başkanı olarak tarihe
geçti!