Bir fahişenin günlüğü
Abone olBiri Türk diğeri Amerikalı. İkisi de iyi eğitimli, ikisi de fahişe. İşte eğitimli kitapları olan fahişelerin günlükleri.
Yale Üniversitesi’nde ilahiyat mastırını tamamlayan Jeannette
Angell, kilise tarihi üzerine doktora yapmak için Boston
Üniversitesi’ne girdiyse de sonradan branş değiştirerek
antropolojiyi seçti. Öğretim görevlisi olarak Harvard, M.I.T ve
London School of Economics gibi Amerika’nın ve İngiltere’nin önde
gelen üniversitelerinde sosyoloji, tarih, din ve antropoloji
dersleri vermeye başladı. 34 yaşındayken, birlikte yaşadığı erkek
arkadaşı, Angell’in birikmiş bütün parasını alıp onu terk edince,
Jeannette mali sıkıntıya düştü. Gazetede ‘eskort’ kızlar arayan bir
ilan yaşamını tamamen değiştirdi; para sorunlarından kurtulmak için
çift işte çalışmaya başladı: Gündüzleri üniversite öğretim
görevlisiydi, geceleri ise telekız. Angell’in, Can Yayınları’ndan
çıkan kitabı ‘Telekız’, fahişelik yaptığı üç yılı anlatıyor. Biz de
kitabın yazarıyla e-postayla konuştuk.
- Fahişeliği ‘düşmüş kadınlar’ın yaptığı sanılır...
Gerçekte, fahişelerin birçoğu (benim beraber çalıştıklarımın çoğu)
zeki, eğitimli ve esprililer. Bu şekilde çalışarak üniversite ya da
mastır eğitimlerinin masraflarını karşılayan yüzlerce kadın var. Bu
kadınların birçoğu, ileride kendi seçtikleri alanda eğitimlerini
tamamlamış profesyoneller olarak çalışacaklar. Elbette genel kanıya
uyan, sizin de bahsettiğiniz tarzda bazı kadınlar var.
- Telekızlık yapmaya bir anda mı karar verdiniz, yoksa kendinizle
bir iç hesaplaşmaya gittiniz mi?
İhtiyaçlarımı karşılamak için çok acil paraya ihtiyacım olduğu
kesindi. Londra’da gördüğüm bir ilanı, beraberimde ABD’ye getirdim;
arada çıkarıp bakıyordum. Bu konuda düşündükçe, kararım konusunda
daha rahat hissettim.
“Müşterilerim farklı sınıflardandı''
- Bu tür servisleri ne tip insanlar kullanıyor?
Öğrendiğim bir şey, tipik bir müşteri profilinin olmamasıydı. Bazı
müşteriler yalnızdı, bazıları ‘kur yapma ritüellerine’ zaman
ayıramayacak kadar meşguldü. Bazı erkekler sadece uzun süreli
ilişkiler istemiyorlardı. Bazı müşteriler, ev hayatlarında mutlu
olmayan evli erkeklerdi. Ancak bu arada, geri kalan diğerleri
-etkileyici biçimde- daha önce hiç seks yapmamış olan ve ilk
deneyimlerini bir profesyonelle yaşamak isteyenlerdi. Müşterilerim
genç, yaşlı; akıllı, çok da akıllı olmayan; çekici, o kadar da
çekici değil; eğitimli, eğitimsiz farklı sınıflardan
insanlardı.
- Telekızlığın kendine göre etik kuralları var mı?
Hayır. Böyle bir şey yok ***
“Hiç utanç hissetmedim''
- Ciddi bir teoloji eğitiminiz var. Bu iş dini inanışlarınızla
çakışmıyor muydu?
Hayır, çakışmıyordu ve yaptığım işten dolayı hiç utanç hissetmedim.
Benim dinim bana aşkın en yüce duygu olduğunu, şefkat ve iyiliğin,
cömertliğin önemli olduğunu, başkalarını yargılamaktan sakınmanın
esas olduğunu söyler. Telekız olarak çalıştığım bu dönemde, çok
ihtiyaç duyulan bir hizmet sunuyordum. İş seks üzerine kurulu da
olsa, aynı zamanda dokunma, iletişim üzerineydi de. Bana hiç
dokunmayan, başka bir insanla iletişime aç olan, sadece onu
dinlemesi için birini kiralamaya ihtiyaç duyan müşterilerim de
oldu. Bunlar benim inancımla tutarlı şeyler.
- Ne zaman bıraktınız ikinci işinizi?
Üç yıl sonra, parayı çok fazla sevmeye başladığımı anlayınca işi
bıraktım.
- Telekızlık yaparken hiç cinsel ilişkiden zevk aldınız mı ya da
orgazm oldunuz mu?
Tabii ki hayır. Ama orgazm taklidi yaptım mı? Her zaman! Bu,
fantezinin bir parçasıydı, müşteriye istediğini vermekle ilgili bir
şeydi. Kabul edersiniz ki; bu, benim için sadece bir işti! Bazı
günler işinizden zevk alırsınız, bazı günlerse almazsınız.
- Telekızlık yaptığınız dönemde yeni bir erkek arkadaşınız var
mıydı?
Bir süre biriyle çıktım. Ama başından beri ne iş yaptığımı
biliyordu. O da Peach (Jeannette’in ajansının sahibi) için
çalışıyordu, arabası olmayan telekızlar için şoför olarak
çalışıyordu. Yürümedi ama işim yüzünden değil. Bir tarafın seks
işçisi olduğu durumda, çiftlerin bu durumla nasıl başa çıkmaları
gerektiği konusunda hiç fikrim yok; bazıları bunu beceriyor.
- Ücretiniz ne kadardı? Bu işten iyi para kazandığınızı
söyleyebilir misiniz?
İçine battığım borcu ödememi sağlayacak ve maddi olarak ayaklarımın
üzerinde durmama yetecek kadar. Müşteriler saatine 200 ve 240 dolar
ödüyorlardı; ajansın komisyonu, saat başı 60 dolardı, geri kalan
para benimdi.
- Hiç müşterinize âşık oldunuz mu ve yakın bir ilişki kurdunuz
mu?
Âşık olmak? Büyük ihtimalle hayır. Sırılsıklam âşık olmak?
Kesinlikle evet. Dediğim gibi, sonu iyi olmadı, başlamak için eşit
bir durum yoktu. Müşteri benimle çıkmak istedi, ben de onu çekici
buldum. Ama sonunda gerçekten istediği şeyin ‘bedava bir orospu’
olduğu ortaya çıktı. Çok üzülmüştüm ama bu olaydan çok şey
öğrendim. Bundan sonra da her şey, her zaman tamamen
profesyoneldi.
“Bana şunu yap dendiğinde pek başarılı olamazdım''
* Müşterilerin çoğu ne yapmamı istediklerini söylüyorlardı, benim
için can sıkıcıydı bu. Yaratıcılıkta üstüme yoktu nasıl olsa,
karşımdakinin dediklerini yerine getirmek yerine, kendi ritmimi
bulmam daha kolay olurdu. Bana şunu yap, bunu yap dendiği zaman pek
başarılı olamazdım. En azından gerçek hayatta durum buydu. Burada
çok önemli değildi; böyle bir ortamda göz yumabilirdim. Müşteriler
bundan hoşlanıyorlardı. Buraya otur, şöyle yap, şunu çıkar. Bir
daha yap. Daha sert. Biraz daha. Ayağa kalk, şurayı öp, arkanı
dön...
* İlk otel müşterim ayda bir kez iş için Boston’a gelen bir
işadamıydı. Sehpanın üzerine saçılmış kâğıtların arasında duran
dizüstü bilgisayarını işaret ederek çok meşgul olduğunu söyledi.
Doğru söylüyordu, bana oral seks yaptırdıktan sonra ücretine ek
olarak 10 dolar da bahşiş verdi. Yanına girmemle çıkmam arasında 20
dakika bile geçmemişti. Saat daha sekiz buçuktu, şık giyinmiştim,
kendimi çok güzel hissediyordum, otelin koridorunda yürürken,
giyinirken 150 doları kazanmak için harcadığım süreden daha fazla
harcadığımı düşündüm.
* Peach, müşterilerine duymak istediklerini söylerdi. Elinin
altındaki kızların işlerini iyi yaptıklarını, kiminle görüşürlerse
görüşsünler o müşteriyi hoşnut bırakacaklarını bilirdi; ne var ki
telefonda anlattığı kızın Pamela Anderson’la uzaktan yakından
ilgisi yoksa, adamın iştahı kabarmazdı. Bundan dolayı Peach yalana
başvurur, sonunda müşteriler randevuya giden kızlara bayılır ve
herkes mutlu olurdu.
Tempo