Türkiye tıpkı 2001 ekonomik krizinde olduğu gibi bir nefes
alamama ve sıkışma hali yaşıyor.
Çünkü o döneme benzer biçimde bir demokrasi krizinin
eşiğindeyiz.
2001’de borca batmıştık,
Şimdi ise kirli siyaset bataklığında batmaya doğru
gidiyoruz.
İnsanlar kutuplaşmaktan,
Hukukun siyasi çıkarlara göre evirilmesinden,
hatta gerektiğinde pas geçilmesinden, tutarsız politikalardan
yoruldu.
Siyaset; dürüstlüğü kaybetti,
İnandırıcılığını, liyakati ve şeffaflığı kaybetti.
“Kavga, kavga ve kavga” kendimizi üç kelimeyle
anlatabileceğimiz en kısa ifade.
İktidar, bu durumun birinci sorumlusu.
Muhalefet bunun en büyük paydaşı.
Medya mevzilenmiş silahşorlarla bu işin ciddi bir aktörü.
***
Bakın,
Selahattin Demirtaş’ı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde parlatan en
önemli etken,
Çoğulcu demeçleriydi, azınlıklıkları ya da dini grupları
kucaklayan söylemleriydi,
Kadın ve doğanın yüceliğinden bahsetmesiydi,
Yalın, sakin üslubuydu.
Bu üslup, onu inandırıcı bulmayan kesimlere bile sempatik gelen
bir haldi.
Neden derseniz?
Çünkü;
Toplum bunlara aç kaldı.
Ötekileştirmeyen, kucaklayan bir dile hasret kaldı.
Artık boğuluyor.
Ve bu açlığı maalesef ne iktidar partisi ne de muhalefet
partileri görüyor.
***
Tüm bu hal ve şerait içerisinde, seçmen ne yazık ki hareket
alanı bulamıyor.
İçinde bulundukları çemberde sıkışarak oy kullanmaya devam
ediyorlar.
Çünkü mevcut partilerden ya da yeni parti oluşumlardan, 2001
krizinde olduğu gibi onlara umut verecek, derdine deva olacak ve oy
tercihlerini değiştirecek Ak Parti’nin çıkış tarzına benzer bir
merkez göremiyorlar.
Hal böyle olunca da, anketlerdeki oy oranları yaşanan tüm
hengamelere rağmen belirli sınırlar içerisinde değişmeden
duruyor.
Muhalefet partileri içerisinde bir tek HDP, bir önceki seçimde
aldığı oy oranının neredeyse iki katı kadar bir yükselmeyi
hedefliyor.
Bunu da daha çoğulcu, ötekileştirmeyen bir dil kullanıp, mevcut
siyaset ezberinin dışına çıkarak yapmayı planlıyor.
Ki doğru olanı yapıyor.
Çünkü hem iktidar hem de muhalefet partilerin iksiri burada
yatıyor.
Toplumu rahatlatacak, kucaklayacak, dürüstlüğüne ve
tutarlılığına, hukuka bağlılığına inandırtacak bir siyaset
üslubunda…
Ancak bu değişkenin mevcut tabloda seçmen iradesini
değiştireceği kanaatindeyim.
Öbür türlü, yukarıda dediğim gibi ciddi bir kırılmaya doğru
gittiğimiz endişesini taşıyorum.