Bir daha babanız geldi diyemeyeceğim
Abone olYaklaşık 5 ay önce Soma'da eşlerini kaydeben annelerden Karaman'da aynı acıyı yaşayan ailelere kahreden mesaj...
Soma faciasının ardından 6 ay bile
geçmeden şimdi de Karaman'dan gelecek umutlu haberlere kilitlendik.
Üzerinden 4 gün geçmesine rağmen hala madenden güzel bir haber
gelmedi. Umutlar tükenmek üzere...
Akşam Gazetesi soma faciasında hayatlarını kaybeden maden işçilerinin aileleri ile görüştü. Gözü yaşlı aileler yaşadıklarını anlattı..
Soma faciasında eşlerini kaybeden, çocuklarını babasız büyütme gerçeğiyle yüz yüze kalan kadınlar, Ermenekli madenci eşlerinin acısını belki de en iyi anlayanlar. Onların acısını paylaşıyor ve çok acı bir tavsiyede bulunuyorlar: Evde değil, sonuna kadar madenin önünde bekleyin. Çünkü…”
Karaman'ın Ermenek ilçesinde yaşanan maden faciasında ümitler
tükeniyor. 3 gündür madende olan 18 işçiden ise hala bir haber
alınamadı, saatler ilerledikçe umutlar da tükenme noktasına
geldi. Fakat bu acıya Türkiye ne yazık ki çok da yabancı
değil. Daha beş ay önce, Mayıs ayında Soma’da da büyük bir felaket
yaşanmış, 301 can madende hayatını kaybetmişti. Soma'nın acısı hala
tazeyken, Ermenek faciasıyla yaraları tekrar deşilen madenci
eşlerinin ise bekleyiş içinde olan ve kendileriyle aynı kaderi
yaşayan eşlere göz yaşartan tavsiyelerde bulundular.
İşte kendi ağızlarından madenci eşlerinin dramı...
FACİADAN SONRA TAŞINDI
Soma'da hayatını kaybeden Ahmet Erol'un eşi Miyase Erol: “Eşim
Ahmet Erol, 11 yıldır Soma'daki maden ocağında çalışıyordu. O
sürede de maddi açıdan sıkıntılarımız oldu ama bu acı bambaşka.
Tedbir alınmadığı için ben eşimi, çocuklarım da babalarını
kaybetti. Bizim şirketimiz taşeron olmasaydı belki de bu acılar
yaşanmazdı. Eşimi kaybettiğimi öğrendiğim zaman şoka girdik
diyebilirim. Önceleri pek bir şey hissetmiyorsun ancak daha sonra
özlem başlıyor. Bazen hala yaşadığını sanıyorsun. Şu an bekleyen
çocukları ve anneleri çok iyi anlıyorum. Umutlarını kırmak istemem
ama sağ olma ihtimalleri az. Benim iki tane çocuğum var. Olayı
duyduğumuzda çocuklarım uyuyorlardı. Öğrendiklerinde şok oldular.
Büyük çocuğum içine attı fazla tepki vermedi. Psikolojik destek
alarak kabul etmeye başladı durumu. Küçük çocuğum ise hala
kabullenebilmiş değil. 'Ben babamı istiyorum, madene gidip
oradakilere babamı soracağım' diyor. Küçük olduğu için eşimin hala
orada olduğunu sanıyor. 'Baban cennette artık' diyorum. Sürekli
babasıyla yaşadıklarını anlatıyor. Faciadan sonra Çorum'a ailemin
yanına taşındım. Artık orada kalamazdım. Ermenek'te benim gibi
eşlerini bekleyen kadınlar bol bol dua etsinler. Allah yardımcıları
olsun. Eşleri umarım yaşıyordur ama benim eşim 1 gece kaldığında
ben umudumu kaybetmiştim. Onlar için çok zor bir süreç.”
BUNLARI GÖRDÜKÇE İYİLEŞEMİYORUZ
Seda Sümer de eşi Gaziosman Sümer'i Soma'daki maden faciasında
kurban veren eşlerden biri. "Acınız eminim ki hala çok büyük ama ne
söylemek istersiniz?" diyoruz, yutkunuyor, sesi titreyerek "Ben
hayatımın sonuna kadar çocuklarıma her şeyi söyleyeceğim belki ama,
Babanız geldi cümlesini asla kuramayacağım" diyor. Sonra telefonda
ağlayarak anlatmaya başlıyor hayatı boyunca yaşadığı ve geçmeyen en
büyük acısını...
“Bana yardım için her şeyi yapabilirler ama benim çocuklarıma
hayatım boyunca söyleyemeyeceğim bir cümle var: Babanız geldi.
Bizim acımız hiç bir zaman dinmeyecek, her işçi ölümünde acımız
tekrar tekrar yaşanacak. Beni bir yere hapsetseler belki biraz
hafiflerdi ama Ermenek'le tekrar canlandı. Orada bekleyen aileler
gibi umutsuzca beklemiştik. Bu olayı duyunca da aynı acıyı aynı
korkuyu hissettim. Facia olduğundan beri gece uyumuyorum, kalkıp
'Çıkarılan bir madenci var mı?' diye televizyonu açıyorum. Şu an
içerideki 18 madenciden birinin çocuğu olmuş. Aynı olayı biz de
yaşamıştık. Arkadaşımın bebeği olduğunda eşi göçük altındaydı. Bu
tedbirsizlikler olduğu sürece bizim acılarımız hiç kapanmayacak.
Birileri biraz daha fazla kazansın diye bizim çocuklarımız yetim
kalacak. İki çocuğum var. Biri 9 diğeri 4 yaşında. Bizim gibi orada
bekleyen madenci eşlerine maden ocağından ayrılmamalarını tavsiye
ediyorum. Ben çocuklarımla beraber beklemiştim. O bekleyişlerin iyi
tarafı acıyı orada yaşayabilmemiz oldu. Madende eşini kaybeden bir
arkadaşım maden ocağına gelmemiş ve evde beklemişti. Ancak ben şu
an ondan daha iyi durumdayım. O geceleri beni ağlayarak
arıyor ve acısını anlatıyor. Benim çocuklarım şu an her şeyin
farkındalar. Büyük oğlum o madenciler için dua ediyor. Küçük
de aynı olayı tekrar yaşıyor sanki. Hayatımızda bu şeyleri gördükçe
iyileşmiyoruz. Küçük çocuğum bu olayı duyduğundan beri tekrar
babasını konuşmaya başladı. 'Babam olsaydı bana şimdi süt yapardı',
'Babam beni salıncakta sallardı' gibi şeyler söylüyor. 'Ben varım
size bakarım' diyorum. Gözlerimi kaçırıyorum. Ermenek'te beşleyen
eşler şu an yaşadıklarını durumu çocuklarına anlatsınlar. Çocuklar
o zaman daha güçlü oluyor. Hiç zaman kaybetmesinler ve babalarının
maden ocağında kaldığını anlatsınlar. Etrafımda çocuklarına
sonradan anlatan aileler var. Hala psikoloğa gidiyorlar. Şu an
umutlu olduklarını biliyorum. İşte o umut çok acı. Biz gaz olduğu
halde umutlanmıştık onların durumu çok normal. Ama ölü ya da diri
mutlaka bulunsunlar. Bizim olayımızda da ihmaller vardı. Artık
olmasın. Eşimin yemeklerini koyduğum çantasını fareler
kemiriyordu. Son zamanlarda kemirmediklerini görünce 'Artık
fareler vazgeçti senin yemeğinden' demiştim. O da 'Artık gaz var,
fareler gazın olduğu yere gelmiyor demişti. Bu belirtileri
atlamasınlar. Keşke aç olsaydık da başımızda olsaydı. Allah
hepimize sabır versin. Biz o acıyı o ailerle beraber 2 kat
yaşıyoruz.”