’’Allah’ın sopası’’ dediğimiz de insanın ta
kendisi. İnsan insanla cezalandırılıyor. Belki dogmatik bir düşünce
olacak ama, bu görüşe karşı en ufak bir tereddüt kalmadı
bendenizde.
Hayatta öğrenmeniz gereken bir ders mi var?
Öğrenmemekte ısrarlı mısınız ?
Hayatın kurallarına karşı mı çıkıyorsunuz ?
Hayır ’’ben ol dedim olacak’’ mı diyorsunuz ?
İşte tam burada ’’hayatın sopası’’ devreye
giriyor.
Artık ’’kim öle kim kala’’, ne kadar derse
ihtiyacınız varsa tepe tepe cezalandırılıyorsunuz.
Tüm bunları bu dünyada yaşıyorsunuz ve bunları size yaşatan
da karşınıza çıkan kişi oluyor. İnsan insanla cezalandırılıyor ve
hiç kimse tesadüf eseri karşınıza çıkmıyor.
Geçtiğimiz hafta Almanya’ da bir kesik baş cinayeti
yaşandı.
Türkiye’de yaşanan vahşetleri açık ara geçti bu cinayet…
Berlin’de yaşayan Orhan Subay; 6 çocuğunun annesi Semanur
Subay’ı evin çatısına çıkarıyor, önce eşine yumrukla,
tekmeyle saldırıyor hayvan, ardından iki bıçakla tanınmayacak hale
getirdikten (sol göğsünü de kesiyor)sonra başını gövdesinden
ayırıp, 5. Kattan bahçenin avlusuna atıyor.
Cinayeti görenler büyük bir şok yaşamışlar, hala yaşıyorlar
(mış).
Cinayetin sebebi mi ? Hiç yabancı değilsiniz buna….
Semanur’un kocasından ayrılma isteği... Kocasının İran’lı bir
kadından da iki çocuk sahibi olduğunu öğrenen Semanur Subay
ayrılmak isteyince, koca da bunu ’’ayıp’’ olarak
bellediğinden, öncesinde ’’oğlunu
öldürürüm’’ diye tehdit ediyor. Anne de
’’öldüreceksen beni öldür çocuklarıma dokunma’’
diyor.
Bu cinayetin en vahşet tarafı ne biliyor musunuz ?
Yaşları 1 ile 13 arasında değişen altı çocuğun yaşanan vahşete
tanık olması. Olay yerine giden yılların tecrübeli
polislerinin dahi, ayakta durmakta zorlandığı
belirtilmiş.
Altı çocukta yetiştirme yurduna yerleştirilmiş.
Berlin bir haftadır bu cinayeti konuşuyor. Yabancı basın bu
cinayeti konuşuyor…
Türkiye’de kadına şiddet, kadın cinayetleri derken en vahşisi
Almanya’ dan çıktı.
Türk erkeğinin ve Türk kadınının Avrupa’daki imajından hiç
bahsetmeyeceğim, çünkü imaj mimaj zerre kadar ilgilendirmiyor beni
şu yaşananlardan sonra.
Yaşanan vahşet karşısında, ’’erkekler şiddete
karşı’’ kampanyası başlatan ’’babalar
grubu’’ adındaki oluşum, ’’Alman basını cinayeti bir
kültüre ve inanca bağlamasın’’ mesajı verse de bu ön yargıyı kırmak
ne yazık ki artık mümkün görünmüyor.
Ve önemli bir ayrıntı :
Son on senedir birçok yazımda altını hep çizerek söylediğim, ithal
gelinler sorunsalı…
Büyük çoğunluğu ailesinin zoruyla evlendirilerek, alışmış oldukları
çevreden kopartılan ithal gelinler.
Ne yazık ki bu gelinler, özellikle Almanya’ da dil bilmeden, sosyal
bağları olmadan, izole olarak yaşıyorlar (Semanur’da onlardan
birisi).
Ve bugün de bunun altını çizen, Almanya Baden Württemberg Eyaleti
Uyum Başkanı Bilkay Öney.
Diğer taraftan,
Yine dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz ama asıl mesele; kadının bu
yanlış evliliği ısrarla neden sürdürdüğü, neden bir kaçış yolu
aramadığı, Almanya’da kürtaj da yasak değil neden altı çocuk
dünyaya getirdiği, neden kocası olacak caninin bir sevgilisi varken
ve ondan da iki çocuğu olduğu halde ısrarla direndiği ? Neden neden
neden ?
Yazımın başına dönecek olursak, buradaki kalma ısrarı zaten ölüme
sürüklemiyor mu Semanur’u ?
Maya’lar tarafından, her güneş tutulmasından sonra gerçekleştiği
iddia edilen depremler gibi, her ölüm tehdidi de ciddiye alınmalı
ve kişisel çabalar da mutlak olmalı, aksi halde işlenen binlerce
benzer cinayet gibi, Türk erkeğinin kafa yapısı ölüm nedeni
olabiliyor.