Bir babanın itirafları
Abone olAnnesini boğazını keserek öldüren Başak'ın babası bir mektup yazarak bu hale nasıl geldiklerini anlattı. Mektupta bir ibret öyküsü var.
Ankara’da dekan yardımcısı annesinin boğazını bıçakla keserek öldüren Başak’ın babası Profesör Semih Aydıntuğ habervitrini sitesine bir mektup göndererek "günah çıkardı".... Baba Aydıntuğ Başak'ın küçük yaştan beri problemli olduğunu, ancak kendileri yüzünden bu hale geldiğini söyledi.
İşte babanı ibret dolu mektubu:
OLCAY DARBELERLE YETİŞMİŞ BİR İNSANDI
Kızımı bu korkunç olaya sevk eden neydi bilmiyorum. Ama bazen kaza geliyorum diyor. Daha 4 yaşındayken Başak ciddi uyku bozukluğu çekiyordu. Eski eşim 3 yıl psikiyatri asistanlığı yapmıştı. Çok da başarılıydı. Onun koyduğu hızlı ve doğru tanıları bugün bile hatırlıyorum. (...) Çok iyi bir bilim kadını olmasının yanında cok iyi bir klinisyendi. Bir tek kusuru vardı. Çok katı kuralları vardı. Bu kuralları kendine karşı da uyguluyordu. Bu manada dürüsttü. (...) Olcay’ın babası üniversite bitirmiş bir kişi olmasına rağmen ciddi alkol problemi olan ve Olcay'a hayatı boyunca problem çıkaran bir insan olarak yaşadı ve geçen yıl vefat etti. Çok iyi bir insan olan eski kayınvalidem haklı nedenlerden ötürü eşini 10 yıl kadar önce boşamıstı. Kızkardeşi ile yıllardır görüşmüyor. Yani Olcay darbelerle yetişmiş bir insandı. Gene de meslek hayatında başarısını kimse engelleyemedi. (...)
"SEN KIZIMI DAMGALAMAK İSTİYORSUN"
Başak’ın uyku problemi için psikiyatrik yardım gerektiğini söylediğim zaman bana muthiş bir öfkeyle ’Sen kızımı damgalamak istiyorsun’ demisti. Ne yazık ki bu konuda diger psikiyatrist arkadaşlarim da kısmen ilgisizlikten, kısmen Olcay’ın korkusundan yardımcı olmadı. Olcay’ın kara öfkesini durdurmak mümkün değildi. Ben de bu engeli aşamadım ve kızımı o yaşta psikiyatrik tedavi altına almayı beceremedim.
ÇOK MEŞGUL ANNE BABAYDIK
Sonra çok meşgul bir anne ve baba ile birlikte Başak büyümeye başladı. Başak zamanının büyük kısmını öğretmen emeklisi olan annemin ve babamın yanında geçirdi. Babaanneler ve dedeler torunlarını çok severler ama bariyer koyamazlar. Belki bunun da dezavantajlarını yaşadık.
BEN EŞİMİ ALDATTIM VE AYRILDIK
Sonra Başak lise çağlarında bizleri birbirimize karşı kullanmayı çok güzel öğrendi. Olcay’la aramız giderek açıldı. Ben Olcay’a ihanet ettim ve çok sancılı bir boşanma süreci yaşadık. (...) Maddi olarak hemen her şeyimi kaybetmiştim.”
Bu dönemde Başak her zaman olduğu gibi benim ailemin yanında yaşamaktaydı. Ben de babamların yanına taşınmıştım. Bir süre sonra kendi düzenimi kurdum.
BİRBİRİMİZE OLAN ÖFKEMİZ YÜZÜNDEN KIZIMIZI UNUTTUK
Olcay’ın bana, benim ona öfkem uzun süre geçmedi. Bu nedenle tek ortak paydamız olan Başak’la yeterince ilgilenemedik. Başak şu andaki eşimle gayet iyi geçiniyordu. (...) Birden dün gözyaşı döken muhterem öğretim üyelerinden bazıları devreye girerek ve Olcay'ı etkileyerek bu ilişkiyi bozdu. Kızımdan tekrar uzaklaşmak zorunda kaldım.
BABAN YENİ EŞİNDEN ÇOCUK YAPACAK, SEN ORTADA KALACAKSIN
Başak’ı en zayıf yerinden vurdular. ’Baban yeni eşinden çocuk sahibi olacak ve sen ortada kalacaksin’ dediler. Bu bir yalandı. Çünkü biz evlenirken çocuk yapmama konusunda anlaşmıştık ve çocuğumuz yok.
ANNESİ GİBİ KARA BİR ÖFKESİ VARDI
Bu arada Olcay’ın da yardımıyla gittiği psikiyatristlerin hiç birine uzun devam etmedi. Verilen ilaçları kullanmadı. Ama bu dönemde şiddette eğilim gösteren bir davranışı olmadı. Sadece annesi gibi kara bir öfkesi vardı ve kızdığı zaman ses tonunu ayarlaması mümkün olmuyordu.
NEDEN ANLAYAMAYACAĞIM?
Olayın en tuhaf kısmı, Olcay, Basak tarafından öldürülmekten gerçekten korkuyormuş (Basına yansıyan haberlere göre). Buna rağmen Başak’ı devamlı yanına çağırıyordu. Bir geceden çok dayanamayan Başak babaannesinin evine geri kaçıyordu. Madem Olcay’ın böyle bir korkusu vardı Başak’ı neden Beysukent’teki evine çağırıyordu ve Başak her gidişinde tartıştığı annesinin yanına neden tekrar tekrar gidiyordu? Bunu hiç bir zaman anlayamayacağım. (...)
ÖMRÜM OLDUKÇA KIZIMLA İLGİLENECEĞİM
Ben bir baba olarak kızımla ömrüm yettigi kadar ilgileneceğim. Olcay’ı geri getiremem. O, zaten eserleri, yetiştirdiği öğrenciler ve devlete yaptığı hizmetlerle herzaman hatırlanacaktır. “