Bingöllü gencin feryadına kulak verin
Abone olSaldırıların arkasında Bingöl bağlantısı çıktı. Hiç merak ettiniz mi neden Bingöl? Milliyet'ten Can Dündür, üç ay önce konuştuğu Bingöllü gencin kızgın mesajını iletiyor.
İşte Can Dündar'ın neden Bingöllülerin terörün batağına
saplandığını anlatıyor. O yazı: Ab - ı Hayat'ın peşinde... Efsaneye
göre bir zamanlar bir avcı, Doğu'da göllük bir yerde keklik vurmuş.
Kanlı kekliği göllerden birinin sularında yıkamış. Torbasına atıp
köyüne dönmüş. Eve gelip torbayı açınca keklik kanatlanıp uçmuş.
Avcı, kekliği yıkadığı suyun "ab - ı hayat" olduğunu anlamış o
zaman... "Ab - ı hayat", yani hayat suyu... Koşmuş yeniden
dağlara... Bütün gölleri gezmiş, bütün suları tatmış. Ama bulamamış
ölümsüzlüğün sırrını saklayan gölü... Ahali de o günden beri arar
dururmuş. Lakin Tanrı, iksiri saklayan göl bulunmasın diye, bin göl
yaratmış oralarda... O yüzden oraya kurulan kentin adı Bingöl
olmuş. *** Ölüme karşı hayat arayışı, belki kuruluşundaki bu
efsaneyle başlıyor Bingöl'ün... Önceki günkü Herald Tribune,
"şiddetin beşiği" diye söz ediyordu Bingöl'den... İstanbul'u
bombalayan intihar komandolarından Azad Ekinci, 1 yaşındayken
babasını siyasi bir cinayette kaybetmişti. Mesut Çabuk ise,
küçükken annesinin hastalanıp öldüğüne tanıklık etmişti. işsizliğin
yüzde 80'lerde dolaştığı, Hizbullah'ın, PKK'nın cirit attığı,
devletin sadece sopasıyla boy gösterdiği kent, onlardan birer
terörist yaratmıştı. *** Gazetenin haberini okurken, 3 ay önce,
Bingöl'ün Dört Yol çay bahçesinde konuştuğum işsiz delikanlıyı
hatırladım. Yazıda tarif edilen gençlere benziyordu tıpatıp...
Zayıf, sakallı, umutsuz, öfkeliydi. Milliyet'in TIR'ının yanaştığı
şehir meydanında konuşmak istememiş, "Siz şimdi çekip gidersiniz,
bizi yakındık diye cezalandırırlar burada" demişti. Yakındaki bir
çay bahçesine gittik. 60 bin nüfuslu sinemasız şehirdeki yegane
sosyal tesis sayılan, 500 işsiz kahvesinden birine oturduk. Tek göz
evde 13 nüfusun üç inekle birlikte yaşadığını anlattı; Şehre 8
saatte bir su verildiğini... Kızların okula gönderilmediğini...
Hastanede doktor bulunmadığını, hastaların Diyarbakır'a sevk
edilirken yolda öldüğünü... Adam başına 3 polis düştüğünü...
Depremde hasar gören 309 okulun kapalı olduğunu... Depremden sonra
kiraların 50 milyondan 350 milyona çıktığını, polis, öğretmen,
memur ailelerinin de kenti terk etmesiyle esnafın hepten işsiz
kaldığını... 16 - 25 yaş gençler arasında esrarın
yaygınlaştığını... 150'ye yakın köyün boşaltıldığını, 30 bin
Bingöllünün İstanbul'a göçtüğünü... Çaresizliğin büyüdüğünü... ***
Sonra, öfkeyle bulutlanan gözleriyle adeta benim üzerimden herkese
bir mesaj vermişti: "Kapkaç teröründen yakınıyorsunuz ya... Onun
çaresi burada... Güzel bir İstanbul'da, Ankara'da yaşamak
istiyorsanız, önce burayı çözün: Sadaka istemiyoruz. Bu insanları
üretime yönlendirin!" Bingöl'ün o zaman duyulmayan feryadı, şimdi
Bingöllü bombacılar sayesinde dünya basınının manşetine taşınıyor.
"Şiddetin beşiği"ni sallayan şehir, sarılmayan açık yarasından
sürekli mikrop üretiyor. Ve anlaşılan, sadece kapkaç terörünün
değil, her türden şiddetin çözümü, ülkede yoksulluğu ve cehaleti
yenmekten, birlikte üretip, ürettiğimizi adilane üleşmekten
geçiyor. Bombaların dehşeti altında, bin göl içinde arayıp
durduğumuz Ab - ı hayat, işte burada...