Binali Yıldırım'dan müjdeli haber!
Abone olAyrıca liman tarifelerin de yüzde 75 oranında düşürüleceğini ifade eden bakanın açıklamaları sevindirdi.
Binali Yıldırım, taşımacılık şirketlerinin yılbaşından itibaren
mazotun litresine 1 milyon 350 bin lira yerine 650 bin lira
ödeyeceklerini açıkladı. Ayrıca liman tarifelerin de yüzde 75
oranında düşürüleceğini ifade eden bakan, böylece deniz
taşımacılığında patlama gerçekleştireceklerini aktardı.
İnternethaber adına ilettiğimiz röportaj teklifimizi kırmayan
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile makamında bir saati aşkın
görüştük. Görüşme süresini neden yazdığımı, bu sürenin neden önemli
olduğunu anlamamış olabilirsiniz. Şöyle anlatayım o zaman; bu
günlerde gündemi hayli yoğun olan bakanla görüşmek isteyen bir çok
basın mensubu bulunuyordu o gün bakanlıkta. Ancak internethaber’i
yakından izlediğini öğrendiğimiz Ulaştırma Bakanı bize randevu
saatini aşan bir zaman ayırınca, dışarıda bekleyen ve aralarında
bir gazetenin genel yayın yönetmeni dahi bulunan ulusal basın
temsilcilerinin yüzüne de gergin ifadeler gelip yerleşti doğal
olarak. İtiraf etmem gerekir ki, bakanla oldukça sıcak geçen
röportajımı bitirip çıktığımda hınzır bir gülümsemeyle geçtim
yanlarından. Yok yok, gazeteci arkadaşlarımla bir alıp veremediğim
yoktu! Hoşuma giden, bundan birkaç yıl önce dikkate bile alınmayan
internet medyasının bugün devletin en ciddi kurumlarında bile bu
denli ciddi ve saygın karşılanmasıydı. Hiçbir siyasal partiyle,
hiçbir sermaye gücüyle göbek bağının olmaması ve bağımsız kalmayı
başarabilmesiydi internet medyasını ve tabi ki internethaber’i
saygın ve güvenilir yapan. Bir kez daha doğru yerde, doğru işi
yaptığımı düşündüm ağır adımlarla bakanlık binasını terk ederken…
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 59. Hükümetin bir yıldır hakkında
belki de en çok haber üretilen bakanlarının başında geliyor.
Basınla ilişkilerinin pek de sıcak olmadığını bildiğimden ilk sorum
bu oluyor; “Basın sizi neden sevmiyor, yoksa siz mi sevmiyorsunuz
basını?” diyorum. Gülüyor bakan. “Evet…” diyor, “doğru beni en çok
medya kızdırıyor.” “Ama…” diyor ve hemen ekliyor, “beni kızdıran
medyanın haber yapması değil, yalan haber yapması. Ben mizaç olarak
çok fazla konuşmayı sevmiyorum. Ancak yaptıklarımızı,
başardıklarımızı anlatmayı tercih ediyorum. Basın ise biz
konuşmayınca doğruluğunu teyit etmeden haber yapıyor. İşte buna
kızıyorum.” Eh, böylece sayın bakanla basının arasındaki buzların
neden bir türlü erimediği de açığa çıkmış oluyor. Bilindiği gibi
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın ihtisas alanı denizcilik. Zaten
Başbakan Tayip Erdoğan ile yolları da, 1994 yılında İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Deniz Otobüsleri İşletmeleri(İDO) Genel
Müdürü olmasıyla birleşmiş. O günden bugüne de ayrılmıyor Tayyip
Erdoğan’ın ekibinden. Şimdi ise kabinede, başbakanın sağ kolu tabir
edilen birkaç kişiden biri olarak gösteriliyor. Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım ile röportajımızın tamamını internethaber’in çok
yakında öğreneceğiniz sürpriz yayınına saklıyor ve sizin için
seçtiğimiz sorulara geçiyoruz; Denizcilere vergisiz yakıt müjdesi!
Deniz taşımacılığında transit yük oranı Türkiye’de yüzde 2 oranında
iken, komşu Yunanistan’da bu oran yüzde 70’lere varıyor. Türkiye
denizlerini ve denizcilikten gelen potansiyeli neden iyi
değerlendiremiyor? Bugüne kadar değerlendiremiyordu. Türkiye’nin 8
bin 400 km. sahil şeridi var ancak yük taşımacılığı yüzde 2’lerde.
Fakat biz Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana yapılamayan bir
şeyi yaptık. Denizciliğimizin gelişmesi için çok önemli bir reform
gerçekleştirdik. Belki bunu kamuoyu bilmiyor. Temmuz ayında
çıkardığımız bir Bakanlar Kurulu kararıyla, Türkiye sahilleri
arasında ve iç sularda taşımacılık yapanlar için özel tüketim
vergisi sıfırlanmış yakıt vereceğiz. Bunun anlamı şu; şu anda
mazotun litresi 1 milyon 350 bin lira. Yılbaşından itibaren ise
litresi 650 bin liraya gelmiş olacak. Ayrıca limanlardaki tarifeler
de yüzde 75 oranında düşürülecek. Böylece deniz taşımacılığında
adeta bir patlama gerçekleşecek. Dünya limanlarında Türkiye’nin
deniz ticaret filosunun yaşlandığı konuşuluyor. Filonun yenilenmesi
ile ilgili çalışmanız var mı? Yenilenmeyle ilgili, Deniz Ticaret
Odası’nın ve Eximbank’ın müşterek çalışmaları var. Biz bakanlık
olarak da birtakım çalışmalar yapıyoruz, ama ülkenin ekonomik
şartları yeni yatırıma kaynak ayırmayı oldukça zorlaştırıyor.
Fakat, ekonomideki düzelmeye paralel olarak bu yönde gereken
katkıları sağlayacağız. Ama artık bizim denizcilerimiz,
uluslararası finans kaynakları bulup, onlardan yararlanarak
filolarını yenileyecek duruma geldiler. Bizim, ancak
tersanelerimizdeki iş kapasitesini artırmak, onlara yurtiçinden ve
yurtdışından yeni projeler sağlamak için gerekli desteği vermemiz
lazım. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor. Boğazdan geçen gemilere
radar takibi başladı Önümüzdeki yıllarda İstanbul Boğazı’ndan
geçecek petrol yüklü tanker sayısında artış olacağı tahmin
ediliyor. Bu hassas konuda Bakanlık olarak ne gibi önlemler
alıyorsunuz ? Bunlarla ilgili çok önemli bir projenin birinci
kısmını yürürlüğe soktuk. Yeni trafik yönetim sistemi. Boğazlardan
geçecek tüm gemilerin, elektronik ortamda radarlarla çekilmiş
fotoğraflarıyla an an takip edildiği bir sistem var. Bir merkezi
İstinye’de, bir merkezi de Çanakkale’de olacak. İstinye’deki merkez
faaliyete geçti, çalışıyor. Çanakkale’dekinin deneme çalışmaları
yapılıyor. Böylelikle Çanakkale’den veya Karaburun’dan giren bir
gemi, Ege’ye yahut Karadeniz’e çıkıncaya kadar her noktada takip
edilecek, yapılan yanlışları kaydedilecek ve böylelikle kazaların
önlenmesi yönünde çok ciddi bir kazanım elde edilmiş olacak. Bu
önlemin alınması, tanker facialarını önlemekte yeterli olacak mı?
Kazaları önlemek mümkün değil. Kazaların hala çoğu insan hatasından
kaynaklanıyor. Ne kadar modern cihazlar yerleştirirseniz
yerleştirin, insan unsuru hala en önemli rollerden birini oynuyor.
Bizim tedbirimizi bunlardan önce almamız lazım. Bilhassa Rusya’da
çıkarılan petrol ve doğalgaz taşınması son yıllarda arttı. 400
milyon ton ham petrol taşınıyordu. Biz de diyoruz ki, boğazları
genişletme şansımız olmadığına göre, buradan geçecek trafiği
mecburen fiziki olarak sınırlamak zorundayız. Bu ticarete engel
olma, taşımacılığa engel olma amacı gütmüyor. İstanbul gibi
dünyanın gözbebeği, tarihi geçmişi olan, kültürel, turizm cenneti
olan şehrimizi gözümüz gibi korumamız lazım. Çevremizi korumamız
lazım. Bunun için de milyonlarca dolar vererek bu sistemleri
kurduk. Bu sistemler sayesinde kontrollü geçişler daha emniyetli
olarak sağlanacak. Ulaştırmayla ilgili son günlerin tartışılan
konularından biri de bakanlığınızca hazırlanan, Meclis’te
görüşülerek kabul edilen karayolu taşıma kanunu tasarısı. Bu
tasarıyla temel amacınız neydi? Ulaştırma bakanlığı ilkleri
yapıyor. Bu da onlardan bir tanesi. Türkiye’de 50 yıldan beri kara
taşımayla ilgili kanun yok. Biz gelir gelmez oturduk, sektör
temsilcileriyle, parlamenterlerimizle, uzmanlarla bir araya geldik.
Türkiye’de kara taşıma kanunu çıkması gerektiğine karar verdik. Bu
konuda herkes söyleyeceğini söyledi ve herkesi anlaşacağı bir metin
parlamentoya gönderildi. Muhalefeti ve iktidarıyla üzerinde tek
kelime konuşulmadan 46 maddelik kanun bir saatten kısa bir sürede
çıktı. Şimdi ondan sonra yönetmelikleri var. Bunlar da hazırlandı
yine sektörün görüşüne sunuluyor. Sektör temsilcilerine, sivil
toplum örgütlerine gönderdik. Ondan sonra uygulama net olarak
başlamış olacak. Kanun üç önemli şey getiriyor. Bu sektörde verilen
hizmet kayıt altına alınıyor. Sektörde kamyonculuk, otobüscülük,
tamamen bir kargaşa içinde, ihtiyaç fazlası filolar var. Yaşlı
filolar var, istiap haddine uymayan taşıma modelleri var. Bütün
bunları esas ve usule bağlayan derli toplu bir kanun. Kamyoncuları
unutmadık! Peki kanunla ilgili tartışmalar nereden kaynaklanıyor?
Tabii kanunun tanıtılması lazım. Bu faaliyetleri de yapıyoruz.
Geçtiğimiz haftalarda bu konularda iki üç tane toplantı, seminer
oldu. Sektör temsilcileriyle bir araya geldik ve bu kanunun neler
getirdiğini hepsine teker teker anlattık. Onların bu konuda
kafalarındaki sorular cevap bulmuş oldu. Örneğin bu kanunda
kamyoncular unutulmuş falan diyorlardı, halbuki böyle bir şey yok.
Kanunda yurtiçi ve yurtdışı yolcu ve eşya taşımacılığı diye
tanımlandı. Yoksa kamyoncu, otobüsçü, taksici, at arabacı gibi
tanımlar koymak kanunun ruhuna aykırı. Taşımacılığın türünü
veriyor. Dolayısıyla kullanılan taşıma araçları kanun içinde
kendine yer buluyor. Ayrıca koli kargo taşıyıcıları bugüne kadar
hep kaçak çalışıyordu. Kanun buna da yasal çerçeve getirdi. Yine
son yıllarda moda olan lojistik şirketlerine de bir tanım getirdik.
Taşıma aracıları, komisyonculara yine bir tanım getirdik. Böylece
bütün sektörü kucaklayan, düzene bağlayan bir kanun ortaya çıkmış
oldu.