Seçimlerden bu yana hem Binali Yıldırım'ı hem de Ekrem
İmamoğlu'nu defalarca izleme imkânı buldum. Dün yaptıkları basın
açıklamasından sonra bir kez daha emin oldum ki ikili arasında elli
beden kalite farkı var kardeşim.
Nedenini anlatayım.
Binali Yıldırım tam bir devlet adamı profili çiziyor. Sadece
kendisini ilgilendiren İstanbul seçimleriyle ilgili
konuşuyor. YSK'nın çalışma alanına girmekten ve sandık
kurullarını etki altında bırakmaktan kaçındığı için ekranlardan
mümkün mertebe uzak duruyor.
Gereksiz yere ortalığı kızıştırmaya çalışmıyor. Aldığı devlet
terbiyesi gereği seçimde yaşanan hırsızlığı dahi,
"Usulsüzlük" diyerek geçiştiriyor. Dün bence
herkesin üzerinde ciddiyetle düşünmesi gereken bir soru sordu.
Dedi ki:
"Eğer usulsüzlük yapan ben isem, sandıklar yeniden
sayıldıkça aradaki oy farkı neden benim lehime
kapanıyor?"
Ekrem İmamoğlu bu konuşmadan saatler sonra ekrana çıktı. Gönül
isterdi ki Binali Yıldırım'ın bu sorusuna cevap versin.
Ama ne gezer?
İşsizlik oranlarından bahsetti, dövizdeki yükselişi anlattı,
zamlardan yana dert yandı, Avrupa Birliği ile ilişkilere değindi
ama kendi lehine yapılan oy hırsızlığına bir tek cümle olsun
değinmedi!
Sonra da döndü AK Partili seçmen kitlesine, "Kıymetli
hemşerilerim bir an düşünün. Ben sizin adayınız olsaydım şu
yaşadıklarım karşısında ne düşünürdünüz?" şeklinde bir
soru yöneltti.
El insaf yani!
Yahu ortada kapı gibi ıslak imzalı belgeler var. Birileri seçim
gecesi Binali Yıldırım'ın oyunu sıfırlamış. O'na verilen oyları
almış, size yazmış. Sizin oylarınızı ise Haydar Baş'a, Doğu
Perinçek'e veya Türkiye Komünist Partisi’ne yazmış.
Kimse bunu konuşmayacak mı?
Büyükçekmece'de ahırda, boş arsada, garajda, istifleme halde
yaşayan hayali seçmen hilesi ortaya çıkarılmış.
Kimse bundan bahsetmeyecek mi?
Sadece "sondajlama" sistemiyle, yani rastgele
sandık seçerek yapılan yeniden sayımlarda rakibinizle aranızdaki 29
bin oy farkı 12 bine düşmüş. Sandıkların tamamı sayıldığında gerek
çalınan gerekse hatalı şekilde geçersiz sayılan oylarda aranın
tamamen kapanacağını bal gibi biliyorsunuz.
Birazcık dürüst olan, azıcık erdemli olan biri "Ben,
belgelerle ispatlanmış, bizden dahi kimsenin itiraz edemediği bu
sonuçları kabul etmiyorum kardeşim. Bu sonuçlara göre mazbata
almayı da kişiliğime karakterime haksızlık sayarım" der,
İstanbul seçimlerinin yenilenmesini ister.
Ama siz ne yapıyorsunuz?
"Alan almış, çalan çalmış. Siz bunu zamanında fark
etmediğinize göre verin mazbatamı" diyorsun.
Bu neye benziyor biliyor musunuz Ekrem Bey?
Hırsız gece yarısı benim evime girmiş; paramı, cep telefonumu ve
arabamın anahtarını çalmış. Hırsızı yakalamışım ama birileri bana,
"Suç sende. Uyumasaydın başına bunlar gelmezdi.
Çaldırdığına göre kullanma hakkı artık hırsızındır"
diyor.
AK Partililere, "Elinizi vicdanınıza koyun, ben sizin
adayınız olsaydım ne düşünürdünüz?" diye soruyorsunuz ama
siz de elinizi vicdanınıza koyun bir kerecik.
Bu hırsızlıklar, bu usulsüzlükler sizin başına gelseydi ne
yapardınız?
Seçim gecesi CHP'nin sitesine göre 29 bin, YSK'ya göre 27 bin 884
oy farkı vardı aranızda. Hadi maddi hatalar vardı düzeltildi ve bu
fark 24-25 bine indi diyelim. O fark Binali Yıldırım lehine 12
binlere geriledi.
Neden?
Neden?
Neden?
Her şeye bir cevabınız, her soruna dair bir fikriniz var ama neden
bu sorudan ısrarla ve inatla neden kaçıyorsunuz?
Bu kadar hırsızlığa ve şaibeye itiraz edilmesi normal.
Bunlarla bir ilginiz yoksa, ilk önce sizin ekran karşısına geçip,
"Enine boyuna bakılsın, araştırılsın, şaibe
kalmasın" demeniz lazım. Ama ilk günden itibaren
yaptığınız çıkışlar, açıkçası sanki bu konuda bilginiz var da ondan
acele ediyorsunuz izlenimi doğuruyor.
Günlerdir "Mazbatam da mazbatam. Ay benim mazbatam. Oy
benim mazbatam. Hani de benim mazbatam" demenizden başımız
şişti.
"Ben kazandım" alkışı alabilmek için stadyumları
dolaşmaktan heder oldunuz lakin yeter artık.
Az sabırlı olun!
Sonuçlar netleşip kazandığınız kesinleşince mazbatanızı verecekler.
Hani, "Bunlar mazbatamı kaybeder" diye bir
endişeniz var ise yok, vallahi yok.
YSK’ya güvenin!
Bugüne kadar mazbata vermemezlik yapmadılar. Uslu durursanız sizin
mazbatanızı da verecekler!