Bilmeden PKK'lının cenazesine gitti!
Abone olDiyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven'in ardından, aynı yerde iki yıl Emniyet Müdür Yardımcılığı yapab Arslan'dan da ezber bozan açıklamalar geldi...
Diyarbakır’da, iki yıl Emniyet Müdür Yardımcısı olarak
görev yaptıktan sonra polis müfettişi olarak İstanbul’a atanan
Metin Murat Arslan, Diyarbakır’da bilmeden bir PKK’lının taziyesine
gittiğini söyledi.
Taziye ziyareti ile ilgili Aslan, "Anormal bir durum mu var, elbette ki hayır. Sayın Güven’in ifadelerinde olduğu gibi hiçbir anormallik yoktu, çünkü benim ülkemin bir insanı ölmüştü, keşke ölmeden, kangrenleşmeden sahip çıkılabilseydi" dedi.
BİNLERCE İNSANIN SESİ OLDU
Diyarbakır Haber Merkezi adlı internet sitesine makale yazan Metin Murat Arslan, Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in samimi, içten insanlardan olma erdemini taşıyan açıklamasının Türkiye’nin gündemine oturduğunu belirtti. Arslan, "Türkiye’deki demokratikleşmenin temel sorun paydalarından biri olan Kürt sorunu konusunda da sadece duygularla değil, akıl ve vicdanla birlikte bir yoğurma yapılabilen her kişi, eminim ki sayın Güven gibi ifade edecektir. Bu tarz düşünüp de ifade edemeyen binlerce sessizin sesi olmuştur bu sözler" dedi.
BİLMEDEN PKK’LININ TAZİYESİNE
GİTTİM
Diyarbakır’da görevliyken aldıkları karar gereği taziye evlerini ziyaret ettiğini belirten Metin Murat Arslan, iki yılda 650 taziye ziyaretinde bulunduğunu anlattı. Metin Murat Arslan, taziye ziyareti ile ilgili bir anısını şöyle paylaştı:
"Şehitlik’teki Botyan’lıların taziye evine ziyaret etmeyi istedim. Oraya gittik taziye evinin önündeki 5-10 kişiden kimisi tuhaf baktı, ben onları selamlayarak içeriye girdim ve içeride olan iki hoca dahil toplamda 20 kadar kişiyle tek tek tokalaşarak taziye ileterek bir sandalyeye oturdum. Bu tokalaşma esnasında bazısı yüzüme bakmadan tokalaştı, bazısı hiç elini vermedi, bazısı da samimi tokalaştı. Oturduktan sonra bir Fatiha okundu, çay geldi içerken şimdiye kadar ilk defa dikkatimi çeken bir görüntü gördüm. O da hocanın masasının önünde bir sehpa ve sehpanın üstünde vesikalık fotoğrafı büyütülmüş bir resim, onun üstünde sarı, kırmız, yeşil tül bir şey vardı. Ben anlam veremedim.
Ancak, ’Acaba terörist cenazesine mi geldik?’ şüphesi üzerine yanımdakine sordum. ’Ölen hasta mıydı neden öldü?’ Yanımdaki, ’Bilmiyorum karşındaki babası’ dedi. Ben ona bakınca bana karşı mahcup bir tavrını gördüm ben de kendisine, ’Allah sabır versin, Allah rahmet eylesin’ dedim. O da, ’Allah razı olsun müdürüm’ dedi. Çay bitince adet gereği bir Fatiha daha okunup dışarıya çıkarak ayrıldık. Daha sonra polis merkezimize taziye yerini tarif ederek muhtara sormalarını söyledim. Yarım saat sonra beni arayan memurlar, ’Müdürüm muhtar dedi ki ben de gitmedim ama terörist cenazesiymiş dediler’ diye ifade ettiler. Ben bu olayı birkaç kişinin dışında kimseyle paylaşmamıştım. Anormal bir durum mu var, elbette ki hayır? Sayın Güven’in ifadelerinde olduğu gibi hiçbir anormallik yoktu. Çünkü benim ülkemin bir insanı ölmüştü, keşke ölmeden, kangrenleşmeden sahip çıkılabilseydi. İşte sayın Güven gibilerin ifadeleri, yaşantıları, dokunuşları bir kişi değil binlerce Gaffar Okkan’ların bu derde derman olmak için varıyla yoğuyla, canıyla çalıştığını göstermektedir."