Bilinmezliğin sırrı çözülüyor
Abone olAlberto Manguel ve Gianni Guadalupi’nin hazırladığı ‘Hayali Yerler Sözlüğü’, Türkçe’de. Edebiyatın hayal gücü birikimini derleyen sözlük sanal alemde.
Doyle’un unutulmaz Baskerville Konağı’ndan Daniel Defoe’nin
adasına; Rimbaud’nun Burun Sarayı’ndan Oscar Wilde’ın Mutlu
Prens’inin şehrine kadar doyumsuz bir hayal yolculuğu sunuyor.
İnsanlığın evrensel tarihi, biraz da hayal gücünün tarihidir. Bu
tarihi büyük ölçüde edebiyat oluşturuyor. Çünkü hayallerin gerçek
karşısındaki zaferi, ancak edebiyat söz konusu olduğunda nadir bir
durum değil. Pek çok yazar, gücünü düşlerden alan yapıtlarıyla, bu
evrensel tarihin birer öznesi sayılır. Bugünlerde YKY tarafından
yayınlanan “Hayali Yerler Sözlüğü”, edebiyat tarihinin hayal
gücünden oluşan birikimini bir araya getiriyor. Çalışmayı, dört
sene boyunca âmâ Borges’e kitap okuyan, “Borges’in Evi’nde”nin
yazarı Alberto Manguel ile İtalyan asıllı tarihçi Gianni Guadalupi
hazırlamış. Doğrusu, ilk bakışta Borges’i çağrıştıran böyle bir
sözlük fikrinin, ünlü yazarın yakın çevresinden çıkmış olması
şaşırtıcı değil. İki ciltten oluşan sözlük, Sir Arthur Conan
Doyle’un unutulmaz Baskerville Konağı’ndan Defoe’nin imgeleminde
hayat bulan Robinson Cruose’un adasına (Umutsuzluk Adası olarak da
biliniyor); Rimbaud’nun Burun Sarayı’ndan Oscar Wilde’ın o güzelim
Mutlu Prens’inin şehrine kadar doyumsuz bir hayal yolculuğu
niteliğinde. “Hayali Yerler Sözlüğü”nün maddelerini okumak,
bilmeyenler için Gulliver’in, Oz’un ve Dr. Moreau’nun mekanlarını
keşfetmek; bilenler için ise bellekteki en güzel okuma anılarını
tazelemek anlamına geliyor. Doğallıkla, sözlükte yer alan isimler
arasında ilk sırada Tolkien, C.S. Lewis ve Ursula K. Le Guin var.
Manguel-Guadalupi ikilisi, sözlüğün her maddesini özgün kaynaklara
dayandırıyor. Fakat, sınırları belirsiz olan “hayali” kavramına
ilişkin bir çalışma hazırlarken birtakım ölçütler belirlemek
zorunda kalmışlar. Örnekse, yalnızca dünya üzerinde var
olabileceğini düşündükleri (ama var olan değil!) yerleri sözlüğe
dahil etmişler. Bu durumda, Proust’un Balbec’i gibi yerler
çalışmada yer almamış. Ayrıca, kendisi değil, sadece kahramanları
ve olayları hayalî olan mekanlar da çalışmanın dışında bırakılmış.
Sözlükte, haliyle, Conrad, James gibi gerçekçilerin ismine
rastlanmıyor. Bazı hayalî yerlerin çalışmaya dahil edilmemesi ise
tamamen yazarların öznel seçimi. Edebiyatın ortak birikimi
Şaşırtıcı ölçüde zengin bir hayalî evren sunan sözlük, aslında yazı
tarihinin ortak birikimini de yansıtıyor. Artık düş kurma görevi
şimdiki yazarlara miras kaldı; ama öncekilerin hayallerle kurduğu
evren, tüm insanlığa yetecek ölçüde geniş. Bu hayal evreni,
düşlerin muğlaklığı oranında bir sınırsızlığı da içeriyor.
Calvino’nun, Borges’in, Twain’in hayal dünyalarında oluşturdukları
mekanları, kurmacanın iç dünyamızdaki başarısı saymalıyız. Hiçbir
ikna edici sebebe dayanmayan bu kabulleniş (edebiyatı düşlerle
karşılaştıran Jung belki de haklıydı) olsa olsa edebiyatın o tarif
edilemez büyüsüyle açıklanabilir. Elimizdeki sözlük, edebiyatı
hangi perdeden sevdiğimizle de ilişkili okunması gereken bir yapıt.
Hayalden yola çıkan yapıtları şaşırtıcı bir doğallıkla benimseyen
Türk okuyucusu, hayali yerlerin haritasını çıkaran bu sözlüğü de
sevecektir kuşkusuz. Schopenhauer, yaşamın ve düşlerin aynı kitabın
sayfaları olduğunu; bu kitabı düzenli okumanın yaşamak, rastgele
karıştırmanınsa düş görmek anlamına geldiğini söylemişti. Düşler
hakkında sözüne güvenilecek birkaç kişi varsa, biri elbette odur ve
haklı olabilir. Zaten kendisi de hayalî gibi görünen bu çıkarım,
“Hayali Yerler Sözlüğü”nde somutlaşıyor. Kaçınılmaz bir
mükemmeliyet arzusunu tatmin etmek için oluşturulan dünyaları
derleyen bu çalışma ister istemez tamamlanmıyor: Hayaller üzerine
hazırlanan bir yapıtın ucu hep açıktır. İnsanlığın ortak hayal
mirası da diyebileceğimiz sözlük, bütün hayaller aynı imgelemden
çıkmış gibi göründüğü için bu kadar heyecan verici galiba.
Edebiyat, bütün kitaplar tek kişinin elinden çıkmış gibi göründüğü
zaman en yetkin noktasına ulaşıyor. Gerisi teknik ayrıntılardır.
Onlar da, böyle bir tasarıda önemsizleşiyor. Kaynak:
www.zaman.com.tr