bilgiMBA: İş dünyasında teori ile deneyimin buluştuğu yer
Abone olYrd. Doç. Dr. Metehan Sekban-İstanbul Bilgi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi ve İşletme Yüksek Lisans Program (MBA/eMBA) Direktörü ile Röportaj
bilgiMBA, iş dünyasının aranan isimlerinden olmak isteyenlere
esnek ve dinamik bir program sunuyor. Dünya çapında MBA
programlarının başarılarından ilham alınarak oluşturulmuş yapısıyla
bilgiMBA, kampüs içi ve uzaktan eğitim seçenekleriyle kariyer
dünyasında yeni kapılar aralıyor.
Dünya genelinde MBA programlarının yapısından ve amacından
bahsedebilir misiniz?
MBA programları aslında Amerika kökenli. 100 yıl civarında bir
geçmişi var. Avrupa ve İngiltere’ye girişi 80li yıllara, Türkiye’yi
etkisi altına alması ise ise son 20 yılda oluyor. Başlangıçta
mühendislerin yönetim kademesine geldikleri anda yaşadıkları
sorunlara çözüm üretmek için tasarlanmış MBA programları. Doğal
olarak daha sayısal bir yönelimi olmuş. Bu biraz da konjonktürle
alakalı bir şey: Verimliliğin esas olduğu dünyada, üretimle
başlayan, giderek finansın önem kazandığı bir rekabet ortamında
rakamların ön plana çıktığı, masa başı planlamanın önemli olduğu,
görece tahmin edilebilir çevresel koşullarda “mükemmeli” arayan
bunu modellemeye çalışan yaklaşımlar. Ancak daha sonra rekabetin
artması, globalleşmenin hem yeni kaynaklar hem de yeni pazarlar
yaratması, yeni alanların en az sayısal olanlar kadar önem
kazanmasına neden oldu. Pazarlama, müşteri ilişkileri yönetimi,
satış ve strateji yeni araştırma ve geliştirme gerekli alanlar
olarak MBA müfredatında yerini almaya başladı. İnsan ilişkilerinin
üzerine yapılan araştırmalar sonrasında birlikte liderlik, değişim
yönetimi, kültür yönetimi gibi kavramlar ortaya çıktı ve MBA de
insan yönetimine dair becerilerin önem kazandığı bir evrim
geçirdi.
MBA, piyasada kendini test etmiş, biraz hasar alıp ondan
sonra daha bilinçli kararlara varanların tercih ettiği bir program
olmalı
MBA Avrupa’ya da yakın geçmişte geliyor ve Türkiye’de de son 10-15
yılın hikayesi. Türkiye’de de bir anda büyümeye başladı. MBA’in
Türkiye’deki yapısı dünyadakinden pek farklı değil. Uzmanlaşmış
okulların dışında birkaç tür MBA var. Tam zamanlılar var, bunlar
Türkiye için (en azından şimdilik) pek gerçekçi değil; çalışanlar
bu zor hayattan mola alıp eğitime zaman ayıramıyor pek. Malum
Türkiye’de çok bilinçli mesleki, hatta yükseköğrenim, tercihleri
yapılmıyor. Mezun olunca iş dünyasında arzu edilen kariyer
fırsatları yakalanamayabiliyor ve istenilen çıkışlar
yapılamayabiliyor. O yüzden MBA tercih eden çok sayıda genç de var
artık. Aslında MBA normal şartlarda piyasada kendini biraz test
etmiş, biraz hasar alıp ondan sonra daha bilinçli kararlara
varanların tercih ettiği bir program olmalı. Fakat Türkiye’de çok
fazla olmasa da yeni mezunlar veya çalışanlara yönelik tam zamanlı
MBA programları var.
MBA programlarına talepte bir balona doğru giden patlama var
Peki Türkiye’de MBA algısı nasıl sizce? İnsanlar neden bu
programı tercih eder oldu?
Türkiye’deki atmosfer dünyadaki trendler ve gelişmelerden bağımsız
değil. Benzer koşullarda rekabet yaşanıyor iş dünyasında.
Herşeyimizle entegre olmuş durumdayız: Aynı fırsatlar ve
tehditlerle dolu bir dünya. Yıllardır bu işi yaptığım için hem
başvuranların profilini gözlemliyorum, hem ders veriyorum, bir
yandan da direktörü olduğum için bütün sorunlar bana ulaşıyor. Bir
yanda mühendislik formasyonu almaya önem veren fakat müşteriyi ve
piyasayı anlamanın umursanmadığı bir eğitim geçmişinden gelenler
var. Bu insanlar çoğu zaman mühendislikleriyle yükselmiyorlar:
Politik davranış, satış, insan davranışları, bütçe planlaması,
strateji gibi yeteneklerle yükseliyorlar. İkincisi, gerçekten çok
yanlış bir şeyler okuduğunu düşünen, anlayan fakat bu kararını
değiştiremeyen insanlar var. Mesela halkla ilişkiler okumuş, ama ne
olduğunu bilmeden okumuş ya da mühendislik okumuş ama mühendis
olmayacağını anlamış gibi.. Mühendislik mezunlarının dışında
işletme, iktisat, uluslararası ilişkiler, sağlık bilimleri
mezunları var. Piyasada artık şöyle ilginç bir gelişme
gözlemliyoruz: Eskiden üniversiteden mezun olunca herkesin girmek
istediği ve en değerli mezunların alındığı topu topu on şirket
vardı. Bu on şirket piyasaya hükmetti. Artık endüstriyel dağılım
çok arttı: perakende, fmcg, ilaç ve sağlık sektörleri, vs gelir
üretebilme ve istihdam edebilme kabiliyetine kavuştu. Dolayısıyla
buradan da MBA’e talep arttı. Ancak dikkat etmekte yarar var: MBA
programlarına talepte bir balona doğru giden patlama var.
MBA programlarına bu kadar talep ve gün geçtikçe artan MBA
mezunu sayısı varken, MBA mezunları nasıl fark
yaratacaklar?
Piyasada o manada hala bir istihdam potansiyeli var. Fakat doğru,
öyle bir durum gerçekleştiğinde MBA programları daha seçici olmaya
başlayacak. Her programın bir marka sinyalizasyonu var. Zaten
bilgiMBA’den mezun olan iş dünyası tarafından bilinmeli ki, işveren
“bu insan şu niteliklere sahiptir” diyebilip gözü kapalı
alabilmeli. Amerika’da biraz böyle bir durum vardır: Harvard şahane
bir okuldur da, işletme, hukuk, tıp veya uluslararası ilişkiler
okuyacaksanız şahanedir. Ama mekatronik eğitiminde belki Ohio’nun
göbeğindeki bir üniversite ya da su ürünleri eğitiminde Alaska’daki
bir üniversite doğru sinyalleri verir. Bilirsin ki, o konuda uzman
çocuk o küçük, adı duyulmamış üniversiteden mezun olur. Türkiye’de
de bu tip uzmanlaşmaya gidilecektir bir noktada.
Öğrenciler burada değerli mekanlarda değerli insanlarla
değerli zaman geçirebilirler. Bu noktada
bilgiMBA’i diğer programlardan ayrıştıran özellikler
neler?
Strateji geliştiren insanların piyasaya, insan doğasına, müşteriye,
ürünlere dair belli varsayımları vardır. bilgiMBA programında ders
verirken gece eğitime gelen öğrencilerin yaşadığı zorluklarla başa
çıkabilmeleri için bir ders notu paylaşım sitesi kursak diyorduk.
Bunu düşünürken MBA için uzaktan eğitim projesinin temellerini
oluşturduk. Küçük bir ekip olarak Uzaktan MBA’i dengeli hale
getirdikten sonra da MBA’i devraldık. Belki de o dönem için
akademik dünyanın çok tersine bir şey düşündük aslında ama varsayım
şuydu: İnsanlar piyasadan geliyorlar ve tekrar piyasaya
çıktıklarında katma değer yaratmak istiyorlar. Bu katma değer için
zaman, emek, para gibi yatırımlarının geriye dönüşü gerekir.
İşletmenin akademik tarafı kendi içinde bir jargon üretir,
araştırma yapmaya başlar, sonra bu niye piyasaya yansımıyor diye
hayıflanır. Piyasaya yansıtmak için illa danışmanlar gerekir.
Akademik dili konuşurken piyasadan o kadar kopulur ki, iki
işletmeci akademisyen konuşurken yanlarındaki iş adamı onları
anlamayabilir. Biz de böyle olmaması gerektiğini düşündük ve bazı
riskler aldık. 15 dersin 12 tanesi zorunlu, 3 tanesi seçmeliydi.
Böyle bir program yönetmek açısında kolaydı. Sonra dedik ki 8
zorunlu ders olsun; öğrenci 2 tanesinden muafiyet alabilsin;
böylece öğrenci kendi ihtiyaçlarına göre 9 kadar seçmeli ders
alabilir hale gelsin. Bu kadar seçmeli ders alabiliyor olmak çok
önemli bir fırsat. Tabii bu kadar ders açabilmek için de bir
öğrenci hacmine ulaşmak gerekecekti. Dolayısıyla büyük sayılardan
korkmadık. Büyük sayılar bize iki çok önemli kabiliyet getirecekti:
Biri bu dersleri açabilmek, ikincisi de networking idi. Öğrenciler
burada değerli mekanlarda değerli insanlarla değerli zaman
geçirmeliler. Yoksa ders almak, kitap okumak herhangi bir kişinin
herhangi bir yerde yapabileceği şeyler.
Daha sakin, daha insani, daha Türkiyeli bir program
sunuyoruz
Programı renklendirelim, çeşitlendirelim, büyütelim ve burayı
yaşayan bir yer haline getirelim, ama bunu mutlaka piyasayla
beraber yapalım dedik. Bunu yapmanın en kolay yolu da piyasada
söyleneni içeri çekmekti. Dolayısıyla bütün derslere konuşmacılar
getirmeye başladık; dahası piyasadan isimlere ders verdirmeye
başladık. Bunların hepsi işe yaradı. İnsanlar bilgiMBA’den
bahsetmeye başladılar. Kulaktan kulağa yayıla yayıla iyi bir marka
kurguladık. Nedir bu marka dersek: Çok esnek bir programımız var,
gece ve haftasonları yürütüyoruz. Öğrenciler istedikleri sayıda
ders alıyorlar. YÖK’ün getirdiği yeni bir uygulamayla atılmanın
kalktığı bir ortamda daha da esnekleşebilecek bir program.
Öğrencilere eğitimlerini zamana yaymalarını öneriyoruz: Koştura
koştura, rekabetle, tedirginlikle iş yapmıyoruz. Daha sakin, daha
insani, daha Türkiyeli bir program sunuyoruz. Tabii ki global
markaları konuşmadan bir şey yapamazsınız, onlar yöntemlere
hükmediyor, ama yerli markaları olabildiğince entegre ediyoruz
programa.
Beş kişilik sınıfa ders veren CFO’larımız var
BilgiMBA programının yapısından bahsedebilir misiniz?
Özellikle tam zamanlı çalışanlar nasıl uyum
sağlayabiliyorlar?
Zaten biz tam zamanlı çalışanları tercih ediyoruz. Not ortalaması
ve ALES çok önemli değil. MBA programımızın sakin ve paylaşımcı
olmasını istedik. Dolayısıyla başvurandaki motivasyon bizim için
daha önemliydi. Buraya bir şey katar mı, buradan ne alır diye
düşündük. Buraya bir şey katmasının ön koşulu tecrübe. Zaten
öğrencilerimizin %85’i çalışıyor, ama yeni bir mezun ile bir banka
müdür yardımcısının aynı sınıfta aynı sınava girdiğine de rastlamak
mümkün. MBA’de toplamda 400 öğrenci var ve hepsinin öğrenim
süreleri boyunca birbirleriyle tanışma şansları var. Öğrencilere
gelebiliyorlarsa okula erken gelmelerini söylüyoruz,
santralistanbul’un çok hoş bir ortamı var, hemen hemen her gün bir
etkinliğe denk gelebilirler. Öğrencilerimiz aynı zamanda ders
dışında çalışma grupları kuruyorlar, sınavlara beraber hazırlanıp
projeleri beraber tasarlıyorlar. Bir dönem istatistik derslerini
bile işlerinde nasıl kullanabileceklerini tartışan gruplar oluşmaya
başladı. Bir öğrenci, yasal süre içerisinde, 6 dönem boyunca 15
dersi ve bir bitirme projesini toparlamak zorunda. Programı en
hızlı 1.5 yılda bitirebilir, ama uzatabilir de. 15 dersin 8’i
zorunlu. Bu sekiz derste işletmenin ana fonksiyonlarını ve alt
yapısını öğretiyoruz. MBA yapısını iktisat, işletme, istatistik,
muhasebe gibi temeller; finans, pazarlama, operasyon gibi
fonksiyonlar; bunları çatısını oluşturan işletme yönetimi ve
strateji ile kuruyoruz. Bunların üzerine seçmeli derslerle de
isteyenlere bir alanda uzmanlaşmak ya da her şeyden temelleri almak
gibi seçenekler sunuyoruz. Yaklaşık 30-40 tane seçmeli ders var. Bu
dersler akademisyenler tarafından da veriliyor piyasadan gelen
profesyoneller tarafından da. Programda 6-7 tane CFO ders veriyor
mesela. Normal şartlarda başka bir yerde rastlayamazsınız bu
insanlara. 5 kişilik sınıfa ders veren CFO’larımız var. Bu beş
kişiden birisi olduğunuz zaman artık network kabiliyeti sizin.
Bunların yanı sıra bitirme projesini çok önemsiyoruz. Bir danışman
eşliğinde, bir veya iki dönem boyunca bitirme projesi yapılıyor.
Ayrıca her yıl iş dünyasından 30 kadar konuk konuşmacı geliyor.
Mesela en son Paul Doany geldi.
Programları da çeşitlendirmeye başladık artık: Türkçe MBA,
İngilizce MBA, Bursa MBA, Online MBA.
En girişimci MBA programı bilgiMBA
bilgiMBA’den mezun olup da irtibatta kaldığınız birileri
var mı? Napıyorlar şu an?
Çok var. Programa gelenlerin çoğunun ilk başta kafası karışık
oluyor. Ya da biz burada kafaları karıştırabiliyoruz. Mesela
geçenlerde Webrazzi’nin yayınladığı bir araştırmaya göre en
girişimci MBA programı bizimki çıktı. Aslına biz bunu çok
vurgulamıyoruz, programa gelenler kurumsal şirketlerde çalışmaya
devam etmek istiyorlar. Ama bazıları da ‘Ben mevcut şirketimde
devam etmek istemiyorum, kendi işimi yapmak istiyorum’ diyebiliyor.
Bunun dışında endüstri değiştirmek ya da hızla kariyer zıplaması
yapmak isteyenler var. Elbette gelirini arttırmanın peşinde olanlar
var. Resmi bir araştırma yapmadık, Türkiye’de bunlar biraz ayıptır
ya ‘Kaç para kazanıyorsun?’ sorusundan dolayı. Fakat konuştuğum
herkes beklediğinin üzerinde bir dönüş aldığını söylüyor. Ben de
kendi payıma bu tipte kurgulanan bir programın öğrenci açısından
çok keyifli olduğunu öğrendim.
bilgiMBA’in sadece MBA derslerine giren tam zamanlı kendi
kadrosu var
Bu yüzden dengeleri iyi tutturmaya çalışabiliyoruz. Ben kendi
verdiğim dersi bu duruma göre tasarladım. Dersin kendisi çok
eğlenceli, fakat işletmenin bir terminolojisi var. Profesyonel
hayatta bu terminolojiyi iyi bilmek gerekiyor, çünkü bir toplantıya
girince insanları bu dille etkileyebilirsiniz. Ben bu dili
öğretmeye çalışıyorum, bu sebeple sınav odaklı bir ders haline
getirmek durumundayım. Hiç sınav yapılmayan proje odaklı dersler de
var. Her derste farklı bir dil, terminoloji öğreniyor
öğrencilerimiz. Bu çok önemli ve değerli.
Programımıza katılanların hepsi yetişkin olduğu için ve dolayısıyla
hem iş hem özel hayatlarında pek çok sorunla boğuşabileceklerini
bildiğimiz için programın yapısını oldukça esnek tuttuk. Ama hak
etmeyeni de mezun etmiyoruz.