Bilecik'te gençlik buluşması! Erdoğan'dan 6'lı masaya adaylık yanıtı: Bakalım kaç kilosunuz?
Abone olCumhurbaşkanı Erdoğan, Bilecik'te gerçekleştirdiği programların ardından Vezirhan'da düzenlenen "Kökümüz Mazide, Gözümüz Atide" programı kapsamında gençlerle bir araya geldi. Önemli açıklamalarda bulunan Erdoğan "Şimdi 6'lı masa ne diyor? 'Aday olamaz' diyor. Size rağmen milletim hem aday yapacak, hem de Cumhurbaşkanı yapacak. Ve tabii o zaman kilonuz da ortaya çıkacak. Bakalım kaç kilosunuz?" dedi.
Bilecik'te gençlerle buluşan Cumhurbaşkankı Erdoğan önemli
açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Üstadı duydunuz, dinlediniz. Ne diyor? 'Ayasofya açılacak.' Ve Ayasofya açıldı mı? Bize nasip oldu mu? Allah'a hamdolsun. Üstadımızın mekanı cennet olsun. Görmüş ve nasibi de bize olmuş. Gençler, sizleri bugünkü ihtişamlı toplantılardan sonra şimdi de bu yoğun ilginiz, en kalbi duygularla sizleri selamlıyorum. Rabbime, bana sizler gibi yol arkadaşları, dava arkadaşları, genç sesler, genç nefesler nasip ettiği için hamd ediyorum. Tabii sizlerden aldığım enerjiyle, heyecanla, coşkuyla, ülkemizi büyütme, milletimizi güçlendirme mücadelemize daha bir azimle, daha bir gayretle sarılıyoruz. Sizlerle her bir araya gelişimizde kendi gençliğimize dönüyor, adeta ruhen yeniden gençleşiyorum. Bizim gençliğimiz bir yandan yoklukla ve yoksullukla, bir yandan yasaklarla, baskıyla, kavgayla geçti. Gençler unutmayın, ben de size aşığım. Milletimizin asırlık yorgunluğunu, asırlık çilelerini sırtlanan bir gençlik olarak hayata tutunma mücadelesi verdik. Bu uğurda nice arkadaşımızı ya bedenen, ya fikren kaybettiğimiz dönemler oldu. Hamdolsun, tüm bu badireleri atlatarak Belediye Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak milletimize hizmet etme şerefine eriştik.
"Bakalım kaç kilosunuz?"
Ne diyorlardı?
'Muhtar bile olamaz' diyorlardı. Ama benim milletim bu kardeşinizi,
ağabeyinizi bu ülkede Cumhurbaşkanı yaptı. Şimdi 6'lı masa ne
diyor? 'Aday olamaz' diyor. Size rağmen milletim hem aday yapacak,
hem de Cumhurbaşkanı yapacak. Ve tabii o zaman kilonuz da ortaya
çıkacak. Bakalım kaç kilosunuz?
Gençlerimize kem gözle bakanlara ibret
olsun
Bugün gençlerimizin devrinin misafiri olarak
bulunduğumuz bu güzel mekanda, şu dönemdeki tecrübemizle hayata
şöyle bir dönüp baktığımızda Hayyam'ın şu sözleri aklıma geliyor,
'Ömrümüzden bir gün daha geldi geçti. Derede akan su, ovada esen
yel gibi. İki gün var ki dünyada, bence ha var, ha yok. Daha
gelmemiş gün bir, geçmiş gün iki.' Evet biz geçmiş günleri,
yaptığımız eser ve hizmetlerle hatırlayarak tarihe havale ediyor,
gelecek günleri de Rabb'imizin takdirine bırakıyoruz. Karşımdaki şu
tablo, enerjimi, heyecanımı, coşkumu daha da arttırırken herhalde
6'lı masaya da bazı mesajlar veriyor. Bizim için önemli olan bugün
burada siz gençlerimizle gönüllerimizi buluşturmuş olmamızdır.
Sizlerle burada yaptığımız hasbihalin lezzeti paha biçilmezdir.
Şimdi diyorlar ya, 'Deliler gibi aşığım size' diyorlar ya. E ben de
deliler gibi aşığım size. Şu güzel tablo gençlerimize kem gözle
bakanlara ibret olsun. Şu fotoğraf, gençlerimizi kendi adamlarına
yaptıkları şekilde ne diyor? Gel deyince gelen, git deyince giden,
istedikleri gibi yönlendirebilecekleri bir güruh sananlara da ibret
olsun.
Gençlik aşısı bizim için hayati öneme
sahiptir
Sevgili gençler, biz size güveniyoruz. Hem de
öyle bir güveniyoruz ki, sizi maziden atiye kurduğumuz köprünün
kilit taşları olarak görüyoruz. Bunun için de siz gençlerimize hem
cumhuriyetimizin ilk asrının birikimlerini, hem de önümüzdeki asrın
sembolü Türkiye Yüzyılı'nı emanet ediyoruz. Hayatın boyunca hep
gençlerle yol yürümeyi, gençlerin önünü açmayı ilke edinmiş bir
siyasetçi olarak bugün de aynı hissiyatla ülkemizin geleceğini
sizlerin ellerine bırakıyoruz. Gençlerimize güvenimizin en büyük
ispatı, eğitimden sağlığa, dış politikadan güvenliğe, tüm hizmet
alanlarında kurduğumuz güçlü altyapı yanında sizlerin siyasi
haklarınızı kullanabilmenize verdiğimiz önemdir. Seçilme yaşını
30'dan 25'e indiren kim? 30'dan 25'e biz indirdik. Ne dedik?
Yetmez. Seçme ve seçilme olarak 25'ten 18'e kim indirdi? Biz. Bu
CHP ne diyordu? 'Parlamentoyu çoluk çocuğa mı bırakacağız.'
Bunların mantığı bu, mantalitesi bu. Biz de dedik ki, 'Biz öyle bir
geldik ki, bizim ecdadımız Fatih 18 yaşında bir çağı kapadı, bir
çağı açtı. Onun torunları olarak bu parlamentoya bu yakışır dedik.'
Ve kanunlar önünde reşit sayılan her bir evladımızın şehrinin ve
ülkesinin geleceğinde söz sahibi olma hakkını da biz gençlerimize
teslim ettik. Bugün ülkemizde siyasi partilerden iş dünyasına kadar
her yerde geçmişte hiç olmadığı kadar çok gencimiz söz ve karar
sahibi konumda yer almaktadır. Türkiye, ortanca yaşı 33 olan bir
ülke olarak dünyanın en genç nüfuslu devletleri arasındaki yerini
korumaktadır. Özellikle batı ülkelerinin hızla yaşlanan nüfusuyla
karşılaştırdığımızda, bu gençlik aşısı bizim için hayati öneme
sahiptir.
Ne yaptınız bir görelim, yapamazlar
Böyle
bir nüfusu hala 1940'ların, 1970'lerin, 1990'ların zihniyetiyle
yönetmeye talip olmak, en başta gençlerimize hakarettir. Dünyanın
bilgi toplumunu geride bırakıp dijitale yöneldiği, yapay zekayı
tartıştığı bir dönemde eski Türkiye vaadiyle sizlerin karşısına
çıkanlar, ne bu ülkeyi, ne de gençleri tanıyor demektir.
Tanımıyorlar. Ülkemizin e-devlet kapısıyla kamu hizmetlerinin
neredeyse tamamına yakınını dijitale taşıdığından habersiz
olanların zihin dünyaları henüz cilalı taş devrinden, yontma taş
devrine geçmenin şaşkınlığını yaşıyor. Görüntülü konuşmayı ileri
teknoloji sananları, 2023 Türkiye'sini tanımaya, ülkemizin
özellikle e-devlet altyapısını öğrenmeye çağırıyorum Bay Kemal.
Rahmetli Özal'ın çok güzel bir sözü vardı. Özal, bu zihniyet için,
'Bizim yaptıklarımıza onların hayalleri bile yetişemez' diyordu.
Biz de bugün karşımızdakilerin gündemlerine, söylemlerine,
duruşlarına bakıp aynı hissiyata kapılıyoruz. Düşünün. Biz boğazın
altından Marmaray'ı yaptık, geçirdik. Bunlar böyle bir şey
yapabilirler mi? Denizin altından Avrasya Tüneli'ni yine biz yaptık
mı? Bunlara kalsa böyle bir şey yapabilirler miydi? Bu kadar
büyükşehir belediye başkanları var. Eserlerinizi bir ortaya koyun
ya, ne yaptınız? Ne yaptınız ya, bir görelim? Yapamazlar.
Milletimiz çoktan 'yeter' dedi
Şimdi Türkiye
uzay yarışında, kutup rekabetinde, teknoloji tasarlama ve
geliştirme mücadelesinde yerini güçlendirmenin çabası içindeyken,
aynı kapıdan 6 kişi birden geçme kavgası verenleri gülerek
izliyoruz. Bunlardan gençler ne ülkemize, ne milletimize, ne de siz
gençlerimize hiçbir hayır gelmeyeceğini çok iyi biliyoruz.
Dışarıdakiler bile bunlardan umudu kesmiş olmalı ki, her gün bir
başka küresel medya kuruluşunu devreye sokarak 14 Mayıs için bizzat
sahaya inme ihtiyacı hissettiler. Güya aleyhimizde yaptıkları
yayınlarla gençlerimizin, kadınlarımızın, milletimizin iradelerini
yönlendirebileceklerini düşünüyorlar. Halbuki milletimiz bunlara
çoktan 'Yeter' dedi. Geçtiğimiz 20 yılda bize verilen her destek,
emperyalistlerin ve onların maşalarının yüzlerine haykırılmış bir
'Yeter' sözüdür. Biz de bu tarihi meydan okumayı 14 Mayıs'ta bir
kez daha, 'Yeter, söz de, kararda, gelecekte milletindir' diyerek
çok daha yüksek bir seda ile tekrarlamak istiyoruz.
Özgür, demokrat, güçlü Türkiye'ye sahip
çıkın
Sevgili gençler, ben size güveniyorum, size
inanıyorum. Çünkü bunlar, milletten alamadıkları destekle elde
edemedikleri yönetimi darbecileri kullanarak gasp edip Menderes'i
idam sehpasına gönderenler. Bugün onun, 'Yeter söz milletindir'
sözüne sahip çıkmaya kalkıyorlar. Daha durun bakalım ya. Siz
bunları konuşmazken biz konuşuyorduk. Siz neredesiniz? Sadece tek
parti devrinden beri hayatlarını kararttıkları, hatta ellerine
kanlarını bulaştırdıkları mazlumların ahı bile bunların akıbetini
berbat etmeye yeter. Sevgili gençler sizden tek bir talebim var.
Hazır mısınız? O da büyük emekler, fedakarlıklar ve bedeller
karşısında size teslim edeceğimiz özgür, demokrat, kalkınmış, güçlü
Türkiye mirasına sıkı sıkıya sahip çıkmanızdır. Unutmayın yapmak
zor, yıkmak kolaydır. Müktesebatlarında yaptıkları tek bir hayırlı
iş olmayanların tek bildiği şey yıkmaktır. Bunun için sizlerin
nezdinde ülkemizin tüm gençlerine çağrıda bulunmak istiyorum.
Gençler, özgür Türkiye'nin önünü esaret zincirleriyle kesmek
isteyenlere izin vermeyin. Gençler, bağımsız Türkiye'nin ayaklarına
prangalar vurmaya kalkanlara asla izin vermeyin. Gençler, askeri
gücüyle, diplomatik maharetiyle, siyasi etki alanıyla eşiğine
geldiğimiz Türkiye Yüzyılı'nı hep birlikte yükseltin. Gençler,
ülkemizin kazanımlarına sahip çıkın. Hedeflerine yürümeye
kararlılıkla devam edin. Gençler, hayallerinizden asla vazgeçmeyin.
Sizi bunlardan mahrum etmek isteyen içeride ve dışarıda kim varsa
bilin ki geleceğinize kastetmiştir, istiklalinize göz dikmiştir.
Arkalarına aldıkları küresel güçleri göstererek sizi korkutmaya,
yıldırmaya, bezdirmeye çalışan kim varsa, Bilecik'i hatırlayın.
Büyük ve güçlü Türkiye'nin kapılarını birlikte
aralayalım
Anadolu'nun bu küçük şehrinde ama Osman
Gazi'nin diktiği bir çınarın köklerinin çok değil 1,5 asır önce
Doğu Roma'yı da fethederek nasıl dünyanın en büyük, en güçlü
devletinin temellerine dönüştüğünü hatırlayın. Biz de bu yıl ilk
asrını geride bıraktığımız cumhuriyetimiz için aynı hayalleri
kuruyoruz. Bugüne kadar yaptıklarımızı, demokrasi ve kalkınma
yolunda eksiklerimizin tamamlanması olarak kabul ediyoruz. Şimdi de
Türkiye Yüzyılı'yla ardı ardına yaşanan krizlerle sarsılan küresel
yönetim düzeninde ülkemizi en üst sıralara çıkartacak atılıma
hazırlanıyoruz. Hazır mısınız? Gelin 14 Mayıs'ta hep birlikte
ortaya koyacağımız iradeyle bu tarihi şahlanışı birlikte
gerçekleştirmeye var mıyız? Gelin, Türkiye Yüzyılı destanını
birlikte yazmaya var mıyız? Gelin, size devredeceğimiz büyük ve
güçlü Türkiye'nin kapılarını birlikte aralayalım.
Dava taşını gediğine koyup hevesleri kursaklarda
bırakın
Bir asır önce bizi Anadolu topraklarına
gömeceklerini sananlar vardı. Milli mücadeleyle hepsini de hüsrana
uğrattık. Bugün de kendi yazdıkları senaryoyu içimizdeki gafilleri
kullanarak üzerimizde isteyenler olduğunu görüyoruz. Sizleri,
üstadın deyimiyle Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını
gediğine koyarak bu vahşi emperyalist hevesleri yine kursaklarda
bırakmaya davet ediyorum. Şu gençlik bizimle birlikte olduğunda bu
mücadelenin zaferle neticeleneceğinden şüphe duymuyorum. Sevgili
gençler, Osmangazi beyliğini ilan ettiğinde unutmayın sizlerin
yaşındaydı. Fatih İstanbul'u fethettiğinde sizlerin yaşındaydı.
Kanuni ülkenin yönetimini devraldığında sizlerin yaşındaydı. Sultan
Abdülhamid Han tahta geçtiğinde, Mustafa Kemal milli mücadeleyi
başlattığında henüz 30'lu yaşlardaydı. Gençlik her halükarda
önemli. Ama üstleneceğiniz sorumlulukların gerektirdiği donanıma,
dirayete, gayrete, azme sahip olarak gençliği yaşamak daha önemli.
Osmangazi bey olup bir milletin geleceğini inşa etme yükünü
omuzlarına aldığında Şeyh Edebali kendisine ne demişti? 'Ey oğul!
Artık Beysin. Bundan sonra öfke bize uysallık sana. Güceniklik bize
gönül almak sana. Suçlamak bize katlanmak sana. Acizlik bize hoş
görmek sana. Anlaşmazlıklar bize adalet sana. Ey oğul! Sabretmesini
bil. Vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma, insanı yaşat ki,
devlet yaşasın. İşin ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. Allah
yardımcın olsun.' Evet sizler de kendi işinizin, kendi hayatınızın
beylerisiniz. Biz gençliğimizden beri bu nasihatlere kulak vermeye
çalıştık. Evet, hazır mısınız? Haydi bakalım bir göreyim. Tek
millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bir olacağız, iri
olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye
olacağız. Kalın sağlıcakla.
Muasır medeniyet seviyesinin üstüne
çıkmak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye
Yüzyılı için en büyük hayalini ne olduğu sorusuna şu sözlerle cevap
verdi: "Ben tabii burada şablonu söyleyeyim. Şablonumuz ne? O da şu
yani Gazi Mustafa Kemal'in ifade ettiği muasır medeniyetler
seviyesinin üstüne çıkarmak. Şimdi bununla tabii biz bir şey
yakalıyoruz. Öyle bir mekândayız ki Ertuğrul Gazi buradan size ön
açtı. Ve ardından Osman Gazi, Fatih bütün hepsi kademe kademe bu
açılan yoldan yürüdüler. Ve 600 yıl dünyaya ders verdiler. Dediler
ki 'Dünyayı şekillendirme bize ait.' Yani bizim ecdadımız eğer
karadan kadırgaları yürüttüysen bu durup dururken olmadı. Bu bir
azmin, bir imanın gereğiydi ve bunlar yapıldı. Şimdi onların
ardından giden biz de ne yaptık? Boğazın altından Marmaray'ı
geçirdik.
Yavuz Sultan Selim'i, Osman Gazi'yi
unutturmayacağız
Ama biz sadece onlarla kalmadık ki.
Avrasya Tüneli'ni de yine aynı şekilde boğazın altından geçirdik.
Onlarla da kalmadık gerek Demirel'in gerek rahmetli Özal'ın
köprüleri yaptılar: Birinci, ikinci köprü. Ardından onlar da bizim
için bir iz sürümdü. Ne yaptık? Bizde Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü
yaptık. Çok enteresan seçim kampanyası CHP'nin çadırları var. Selam
vereyim dedim. Çadıra gittim. Tam da çadırın kurulu olduğu yerden
Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü görüyorsun. Bizim Huber'in orada. Ne
deseler bana beğenirsiniz? Seçim kampanyası dediler ki 'Bu köprüyü
yaptınız güzel de peki bunun adını niye Yavuz Sultan Selim Köprüsü
koydunuz?' Yavuz Sultan Selim bizim için bir tarih o bir tarih
yazdı ve öyle bir tarih ki onun atının üzerinde yürüdüğü çamur için
kaftanına oradan sıçrayacak çamuru kendisi için bir şeref layihası
gördü. Böyle baktı. Onların bıraktığı izler bizim için bir
şereftir. Dolayısıyla onların anılması gerekir. Bu sizi neden
rahatsız ediyor? Kusura bakmayın dedim. Biz bu ismi
unutturmayacağız. Sizin derdinizin de ne olduğunu biz biliyoruz.
Neden oraya bu ismin verilmesinden rahatsız olduğunuzu da
biliyoruz. Rahatsız olsanız da olmasanız da biz Yavuz'u
unutturmayacağız. Bak dedim, biz Osmangazi'yi de unutturmayacağız.
İstanbul, İzmir arasına Osmangazi Köprüsü'nü yaptık oraya da onun
adını verdik ya tabii o da bunları rahatsız ediyor ve bunlarla da
asla kalmayacağız ve dedim siz genel başkanınıza söyleyin de
İstanbul İzmir arası 7 buçuk saatti, şimdi bu yedi buçuk saatlik
yolu biz 3 saate indirdik.
Bizimle yarışmaları mümkün
değil
İstanbul'dan çıkıyorsun, yollar muhteşem.
Bunlarla da kalmayacağız. Çok daha ilginç, biz dağları dele dele
aynen nasıl Türkiye'nin bir ucundan diğer ucuna bu şekilde
gidiyorsak bunun dışında daha birçok yerler şurada Bilecik'e
gelirken bile dağlar nasıl delinmiş, gördünüz. Nasıl tünellerden
geçtik? Gördünüz. Hani bu tüneller olmasaydı nerelerden
dolaşacaktık? Dağlardan. Ama biz aşığız. Biz dertliyiz. Onun için
de bu tünelleri açarak hamdolsun buralara geldik. Hala devam
ediyoruz, hala da devam edeceğiz. Ve bu konuda bizim de zaten
yarışmaları da mümkün değil.
Finlandiya ile ilgili farklı bir mesaj verebiliriz İsveç
şoke olur
İsveç Kralı Demirbaş Karl'ın Osmanlı'ya
sığınması ve İsveç ile ilgili bir soruya "İşte orada tabii bir
eksik var. İsveç Başbakanı Osmanlıca'yı bilmiyor. Türkçe'yi hiç
bilmiyor. Biz tabii kendisine. Bunları bir şekilde anlattık. Dedik
ki bak eğer siz illa NATO diyorsanız NATO'ya girebilmeniz için bu
teröristleri bize iade edeceksiniz. Eğer bu teröristleri bize iade
etmezseniz 120 kişilik bir liste verdik kusura bakmayın ve tabii
bunlar o gün bugün bizimle kendilerine göre yok anayasa değişikliği
yaptık, yok şunu yaptık, yok bunu yaptık kendilerine göre dalga
geçiyorlar. Bunlar Türkiye'yi tanıyamadılar. Zannediyorlar ki yani
20 yıl, 30 yıl, 40 yıl önceki Türkiye bugünkü Türkiye değil. Bak
ben bu akşam buradan bir şey söyleyeyim. Biz icabında
Finlandiya'yla ilgili farklı bir mesaj verebiliriz ve
Finlandiya'yla ilgili farklı mesajı verdiğimiz zaman İsveç şoke
olacak.
Bz aynısını yapmayız biz farklıyız
Yani şu
anda biz Türkiye olarak onlar böyle yaptı diye biz karşıtını mı
yapalım? Hayır biz yapmayız. Bizim aldığımız terbiye bu değil
faklıyız biz. Yani onlar Kur'an'ımızı yakmak suretiyle İslam'ı mı
bitirdiler? Kitabullah'ın koruyucusu Rabb'imizdir. Bunlar sadece
cibilliyetlerinin ne kadar bozuk olduğunu gösterdiler. Aynı şeyi
Danimarka yaptı. O da aynı değişen bir şey yok. Ama biz dik
duracağız. Sağlam duracağız ve kitabımıza aynen nasıl ki Peygamber
Efendimiz 'O'nun koruyucu Allah'tır' buyurdu.
Biz de şu anda biliyoruz ki koruyucusu Allah'tır. Ve elimizden geleni her zaman yapacağız. Şu anda unutmayın gençler. Dünyada milyonlarca hafız var. Niye? Kur'an-ı Kerim'in işte bunlar koruyucularıdır ve bu Allah'ın izniyle kıyamete dek bu şekilde de devam edecek. Bunlar cahil, sapık. Sonra diyorlar ki biz Kur'an-ı Kerim'i yaktık, iş bitti. Bitmez, bitmez. Kur'an-ı Kerim bizim hafızalarımızda kayıtlı. Buralarda kayıtlı ve bizim imanımızı çok daha güçlü hale getirecek.
Hepsinin ayrı ayrı özellikleri var hepsini rahmetle
anıyoruz
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Favori bir Osmanlı
padişahınız var mı?" sorusunu ise şu şekilde cevaplandırdı:
"Böyle bir soruya cevap aramak hakikaten çok çok zor. Çünkü
Salatin-i Osmaniye'nin hepsi ayrı bir önemi haiz. Şimdi Ertuğrul
Gazi'nin durumu farklı, Osman Gazi'nin durumu farklı geliyoruz
Fatih'in durumu farklı. Yavuz'un, Kanuni'nin farklı farklı geliyor
ta Sultan Abdülhamit Han'a kadar hepsinin ayrı ayrı özellikleri
var. Hiç beğenmedikleri Vahdettin'in dahi kendine has özellikleri
var. Biz onları hep rahmetle anıyoruz. Onlar bizim hepsi
favorilerimizdir. Rabb'im kendilerine mekânlarını cennet eylesin
diyor, dualarımızı bu şekilde yapıyoruz ve özellikleriyle de
kendilerini anıyoruz.
Osmanlı mimarisine hayranım
AK Parti
döneminde yapılan eserlerin mimari özellikler ile ilgili bir soruya
ise şu cevabı verdi: "Şunu çok açık, net söyleyeyim. Osmanlı
mimarisine ben hayranım. Tabii şu anda birçok mimarlarımız, modern
mimariyle de birçok eserler ortaya koyuyorlar. Fakat biz
dönemimizde yaptığımız eserlerde yani Osmanlı mimarisini hep
kendimize örnek aldık ve eserlerimizi de bu şekilde yaptık. Mesela
ilk camilerimizden bir tanesi Mimar Sinan Cami olmuştur İstanbul'da
ve eser olarak o bizim ilk eserimizdi. Gayet güzel de inşa edildi.
Ardından Büyük Çamlıca Cami'ni yaptık. Büyük Çamlıca Camii de yine
aynı şekilde yani açık kapalı bölümler olmak üzere yaklaşık 60 bin
kişi kapasitesi olan bir cami ama gelenlerin de hepsini hayran
kaldığı bir cami.
Rami kütüphanesi'ne gelen öğrenci sayısı 50 bini
buldu
Ankara'da Melike Hatun Camii'ni yaptık. O da
yine. Osmanlı mimarisiyle yaptığımız bir camiydi ve çok ilgi
toplayan bir cami. Aynı şekilde şu anda mesela ki Levent bölge
olarak maalesef mabetsiz bir yerdi. Oraya da biz şimdi Barbaros
Hayrettin Paşa Camii'ni yapıyoruz. O da yaklaşık yani 30 bini filan
cemaat olarak alabilecek bir cami. Tabii Barbaros Hayrettin Paşa
Camii'nin de özelliği bulunduğu yerden sahilde deniz müzesi var.
Deniz Müzesi'nin oraya tabii kadırgalar indirilmiş. Caminin de
orada olması çevrede şu anda çok çok olumlu ses, yankı uyandırdı.
Mesela şimdi son olarak bizim Rami Kışlası'nı biliyorsunuz
kütüphaneye çevirdik. O da tabii şu anda Osmanlı'nın mirasıydı ve
burayı bizim sağ olsun Kültür Bakanımız Mehmet kardeşim oraya büyük
önem verdi ve iptidai bir durumdaydı. Çünkü orada ben gıda sektörü
oraya taşındığında orada çalıştım. Hali pür melali çok kötüydü. Ama
şimdi mesela bir ara bir zirve yaptı gelen öğrenci sayısı 50 bini
buldu. Ama orada da şimdi biz tabii bir şeyler yapıyoruz. Yani
orada çay, simit, kek, kahve onların hepsi ücretsiz. Öğrenciler
filan halden çok çok memnun. Ve bunu bu şekilde inşallah devam
ettiriyoruz. Daha bunu söylerken modern mimariye asla karşıyım
filan diye bir şey yok. Modern mimari noktasında da eserler bu
arada yapıldı, yapılıyor ve yapılacaktır tabii.
Barbaros ve Gönül dağı
"Favori dizi ve
sinemanız var mıdır?" sorusuna ise şu karşılığı verdi:
"Ertuğrul'dan sonra malum devam ediyor şu anda Barbaros gündemde ve
Barbaros da bayağı ilgi odağı haline geldi, geliyor. Malum bir de
Gönül Dağı var. Yani TRT olsun ondan sonra diğer kanallarda bu
eserler artık bayağı ilgi uyandırmaya başladı. Ve körfezde, Latin
Amerika'da özellikle bizim bu tarihi diziler çok ilgi uyandırıyor.
Zannediyorum uyandırmaya da devam edecek. Çünkü bizden dizilerle
ilgili anlaşma yapma yoluna gidenler var."
Çok sahşiyetsiz bir yaklaşım
Bir televizyon
kanalında yaşanan 'Karne hediyesi olarak olarak et alındı' haberi
ve muhalefetin bu konudaki tavrına ilişkin sorulan bir soruya şu
cevabı verdi: "Bu konuyla ilgili Adalet Bakanlığımızın takibi de
var. Aynı şekilde bizim takiplerimiz var ve tabii yani bu çok çok
hakikaten şahsiyetsiz bir yaklaşım. O yavrunun kimliğiyle,
kişiliğiyle oynamaları kabul edilebilir bir şey değil. Yani hiçbir
çocuğa, yavruya böyle bir ödül alıştığımız şeyler değil. Yok böyle
bir şey. Ama bu tabii o kameraman kadının veya kızın neyse ne kadar
bu işte hem cahil hem de yapısı itibariyle bozuk olduğunu ortaya
koyuyor. Nitekim o kanal da zaten iş akdini feshetmiş. Tabii olan o
yavruya oldu. Onun geleceği üzerinde kim bilir nasıl yansımaları
olacak? Ama annesi o yavruya sahip çıkması halinde inşallah yavruda
bir psikolojik ters tepki meydana getirmemiş olur."
Turan'ın gerçekleşeceğine inanıyor
musunuz?
Son soruyu ise Tarihçi Prof. Dr. Tufan Gündüz
sordu. Prof. Gündüz " Şimdi müsaadenizle son sorumuzu da Tufan
Gündüz Hocamız sorsun. Sayın Cumhurbaşkanım müsaade ederseniz.
Mustafa Kemal Atatürk 1929'da yanılmıyorsam şöyle bir nutukta
bulunuyor. Bugün 'Sovyetler bizim müttefikimiz olabilir ama onun
hep böyle devam edeceğini kimse garanti edemez. Sovyetlerin
hakimiyeti altında bizim kardeşlerimiz yaşıyorlar. Bir gün onlar
bağımsız olacaklardır biz ülke olarak buna hazır olmalıyız. Ancak
bu hazırlık durup beklemek değildir. Onlarla dil ve din
kardeşliğimiz var. Bunu görmeliyiz ve tarihin tarihi olayların bize
ayırdığı kardeşlerimizle bütünleşmenin yollarını aramalıyız' diyor.
Gün oldu devran döndü.1990'lı yıllarda Sovyetler Birliği dağıldı ve
Türk cumhuriyetleri kuruldu. Şükürler olsun dedik, çok sevindik.
Fakat Türk cumhuriyetleriyle ilgili ilişkilerimizin gelişmesi çok
yavaş bir süreç işledi. Diyebiliriz ki son 20 yılda bu zirve
noktaya taşındı. Beni bütün bu süreç içerisinde en çok
heyecanlandıran üç konu oldu. Birincisi Azerbaycan'ın yüzde 30
topraklarının kurtarılması. İkincisi Semerkant'ta yapılan
toplantıda daha üst düzey bir ilişkiye evrilmesi konusunda
aldığınız kararlar ve üçünçüsü Fransa Cumhurbaşkanı'na şaka gibi de
olsa Sayın 'Macron istiyorsanız siz de Türk birliğini alalım'
sözünüz oldu. Bu söz beni o kadar çok heyecanlandırdı ki geleceğe
dönük artık torunlarımın görmesini beklemeyeceği bir ümide
kapıldım. Bu ümide kapılmakta haklı mıyım? Siz Türk
cumhuriyetleriyle güçlü bir siyasi ittifakın, siyasi birlikteliğin
belki de Turan'ın gerçekleşeceğine inanıyor musunuz?'
"Macron gerekli müktesebata sahip
değil"
"Hocam aslında Fransa'nın başındaki zat inanın o
devletin başında olma müktesabatına sahip değil. Bakın bunlar şu
anda Afrika ülkelerini sömürüyorlar ve Mali şu anda Fransa'yla
tamamen kopma durumunda. Burkina Faso süre verdi. Burkina Faso
'Sana 1 ay müsaade' dedi. 'Bir ay sonra biz burada Fransız askeri
görmek istemiyoruz' dedi.
Ve öyle zannediyorum ki Togo onlar da gönderecekler ve Afrika'da itibarını süratle kaybediyor. Kendileriyle biz de birçok görüşmelerimiz uluslararası toplantılarda filan oldu ama dürüst değil. Açık konuşuyorum yani şu anda bizim bu konuştukhepsi oraya varacak. Ama dürüst değil. Biz de istiyoruz ki yani uluslararası siyaset dürüstlük üzerine inşa edilmeli. Dürüstlüğün olmadığı yerde itibar olmaz. Tabii dünyada buna benzer liderler çok. İşte Akdeniz'de üstelik bu Yunanistan'la olan ilişkilerde maalesef Türkiye'yi görmezlikten gelip onlarla farklı ilişkilere giriyorlar. Ve kendisine benim özel benim dünyamda kalsın söylediğim çok farklı ifadeler var. Bir insan kendini olgunlaştıracak, oluşacak vesaire. Bakın şu anda parlamentoda kendi itibarını kaybetti. Sadece başkanlık görevinde kaldı ama Fransa devamlı itibar kaybediyor. Uluslararası camiada da itibar kaybediyor.
Rusya'ya ilişkilerimizde karşılıklı itibar ve saygı
var"
Rusya'yla bizim ilişkilerimizde karşılıklı bir
itibar var. Saygı var. Yani benim Sayın Putin'le ilişkilerim
dürüstlük üzerinedir. Tataristan'dan Dağıstan'a vesaire bütün bu
bölgelere varıncaya kadar bizim oralardaki ricalarımızın bir
karşılığı var. Şu anda Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelerde tabii
istediğimiz neticeyi her ne kadar alamıyorsak da ama diyoruz ki
gelin şimdi üçlü bazı toplantılar yapalım. Nedir bunlar? İşte üçlü
olarak Rusya, Türkiye, Suriye bir araya gelelim. Hatta hatta İran'ı
da buna katabiliriz. İran da gelsin. Görüşmelerimizi bu şekilde
yapalım. Ve bölgeye bir huzur gelsin. Bölge şu andaki yaşadığı
sıkıntıları yaşamasın ve burada da biz netice aldık alıyoruz ve
alacağız. Mesela S400'ler konusunda bizi çok tehdit edenler oldu.
İlla S400'leri vereceksin. Hayır vermeyiz. Biz S 400'leri aldık. Şu
anda bizim cebimizde ama siz bize verdiğiniz sözü yerine getirin.
Nedir o? E şimdi biz F 16'larla ilgili biz sizden bunu istiyoruz
ama siz vermiyorsunuz. F 35 dediniz sözünüzde durmadınız. 1 milyar
400 milyon ödeme yaptığımız halde siz bunun bize karşılığını
vermiyorsunuz. Vermiyorsanız o zaman bunun da bir bedeli olacak.
Biz yani bir Müslüman Türk olarak verdiğimiz sözde dururuz. Ama
karşımızdakilerden de bunu bekleriz.
"Hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız"
Bu
ilişkiler her geçen gün artıyor. Yani şu anda Semerkant'ı ifade
ettiniz ama bizim başta Azerbaycan olmak üzere yani hiçbir zaman
yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Sadece tabii Türk cumhuriyetleri
değil, aynı zamanda yani bizim şu anda özellikle yani güneyde yani
Libya'yla ilişkiler konusunda da aynı kararlılıkla onların huzuru
için de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Türk
cumhuriyetlerinde de yani Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan,
Türkmenistan, Tacikistan hepsiyle münasebetlerimizi en güzel
şekilde sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.