Bilderberg'de Davutoğlu damgası!
Abone olBilderberg'te Dünya Hükümeti kuruluyor, Türkiye'den Mustafa Koç ile Cüneyt Ülsever gidiyor. Ülsever'in 'son sözü', Bilderberg'in gündemini Türkiye'ye yansıtıyor...
Her yıl büyük özen ve gizlilikle toplanan Bilderberg bu yıl 5-8
Mayıs tarihlerinde Almanya'da bir araya gelecek. Dünya Hükümeti
olarak nitelenen Bilderbergçiler'in bu yılki Türk gözdeleri Mustafa
Koç ve Cüneyt Ülsever oldu.
Bilderberg'e gideceği haberini bugünkü yazısının sonunda küçük bir
notla hissettiren Ülsever, makalesini Başbakanlık Başdanışmanı
Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'na ayırdı. Davutoğlu'nun kitabıyla aynı
ismi taşıyan Stratejik Derinlik politikasının analizini yapan
Ülsever, uluslararası çevrelerde merak konusu olan Davutoğlu'nun
stratejisini sert bir dille eleştirdi. Zikzak politikası başlıklı
yazısında büyükelçilerin rahatsız olduğunu yazan Ülsever,
Bilderberg öncesi son yazısında 'Bilderberg'le ilgili ipucu mu
veriyor?' sorusunu akla getirdi.
Yazan: Cüneyt Ülsever
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr
Bir adım sonra ne yapacağı, hangi olguya ne tepki vereceği belli
olmayan yöneticiler, çevrelerinde önce stres (denetleyemedikleri
çevre koşulları) yaratırlar, çevredekiler yöneticinin ne yapacağı
konusunda yanlış öngörüde bulunduklarında ise kızgınlık duygusuna
kapılırlar.
Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti’nin kendi elleriyle yarattığı
yönetişimsizlik hem içeride, hem dışarıda hangi olgu karşısında ne
yapacağı belli olmadığı için, zaman zaman stres, zaman zaman da
kızgınlık yaratıyor.
Hatta, taraflara çok sıcak mesajlar verildiğinde dahi şüphe ile
karşılanıyor.
Örneğin, geçen hafta (27 Nisan) AKP Grubu’nda son zamanların en
Amerikancı konuşmasını yapan Başbakan, ABD’li yetkililer üzerindeki
şüphe ve güven eksikliği duygularını etkileyemedi.
* * *
Hükümet habire zikzak çiziyor!
Neden?
Birbiriyle çelişen iki haritanın üst üste oturması sonucu hükümetin
düşünce haritası çok karışık da ondan!
Hükümet, dünyaya birbirine ters iki merceğin odak noktasından
bakmaya çalışıyor ve böylelikle her şeyi karmakarışık görüyor.
Hükümet, her hükümet gibi, bir yandan tavan, diğer yandan taban
politikası üretmek zorunda.
Ancak, taban politikasında kullandığı harita milli görüş
merkezli!
Tavan politikasını ise reel politika üzerine oturtmaya
çalışıyor.
Örneğin, kendisini iktidar yapan tavan unsurlarından birisi
ABD.
Tabanın en fazla kızdığı unsurlardan birisi de yine ABD!
Öyleyse iki arada bir derede ne yapmalı?
‘Stratejik derinlik politikası’ uygulamalı!
Ne demek bu? Çok boyutlu dış politika!
Ancak, Türkiye’yi ABD boyunduruğundan kurtaracağı zannedilen çok
boyutlu dış politika her bir meseleyi teker teker ve birbirinden
bağımsız çözmeye kalkışınca ortaya sadece kimsenin ne anlama
geldiğini anlamadığı bir kakofoni çıkıyor.
Başbakanlık Ofisi’ne yakın duran ‘stratejik derinlik politikası’,
adeta içinde Dışişleri Bakanlığı uzmanlarının olmadığı bir politika
haline dönüşüyor.
Büyük ülkelerdeki büyükelçilerimiz çok bezgin!
Taban ve tavanı aynı anda ve farklı gözlüklerle hoş tutmaya çalışan
stratejik derinlik politikasının son performansına bakalım:
Başbakan’a ABD tepkili. Bu meseleyi halletmek lazım! ABD’siz olmaz!
Başbakan’a İsrail de kızgın! Buna göre, ABD’de ay sonunda iki lider
arasında yapılacak ‘Washington görüşmesinin’ bir yolu İsrail’den
geçiyor. Ne yapmalı?
Önce, uzun süre uzak durulan ABD’ye gülücükler yollayan bir konuşma
yapmalı, ardından İsrail ziyareti gerçekleşmeli, İsrail’le
barışılmalı!
Peki bunu İsrail karşıtı tabana nasıl anlatacağız?
‘İsrail ile Filistin arasında arabuluculuk yapacağız!’
İsrail, Erdoğan’ı nazikçe ağırlıyor ama arabuluculuk teklifini
açıkça reddediyor. Başka ne yapıyor? Filistin Başbakanı ile görüşme
saatini 2.5 saat geciktiriyor ve bu oyunu bizimkilere yutturuyor.
Filistin Başbakanı küçük düşüyor. Çok kızıyor.
Sonuç: Ne İsrail, ne Filistin, ne Arap dünyası, ne de taban bu
seyahatten bir anlam çıkarabiliyor!
Galiba, Washington buluşmasına dek Başbakan’a çok
çektirecekler!
Not: Yurtdışında bir konferansa katılacağım için önümüzdeki
çarşamba (11.05.2005) gününe dek yazılarıma ara vereceğim.