Bilal Erdoğan: Kapitalist düzen sahtekar insan üretiyor
Abone olBilal Erdoğan kapitalist düzenin insanı sahtekara dönüştürdüğünü belirterek, "Çevreciler mesela sıfır atıkla ilgili paylaşım yapar, ‘Ben bununla ilgili duyarlı olduğumu bütün dünyaya gösterdim’ der. Devamlı plastik bardaklarla, su şişeleriyle atık üretiyor musun? Evet üretiyorsun. Ama tweet attığın zaman tamam sen çevrecisin" dedi.
Bilal Erdoğan, Kocaeli’de düzenlenen İmam Hatipliler Derneği İl
Başkanları Toplantısı’na katıldı. Dün başlayan toplantılara bugün
konuk olan Erdoğan, gündeme dair de açıklamalarda bulundu.
İmam hatiplerin fen liseleri kadar başarılı olduğunu söyleyen Erdoğan, imam hatipli sayısında artış olduğundan bahsetti. Kapitalist düzenle ilgili de açıklamalar yapan Erdoğan, batı medeniyetlerinde kapitalizmin sahtekar insanları ürettiğini belirtti.
Gençlerin Türkiye’den gitme istekleriyle ilgili yapılan veri çalışmalarını değerlendiren Erdoğan, Amerika ve Avrupa’da yurt dışına çıkan gençlerin daha fazla olduğunu söyledi.
“Devlette Japonca hazırlık sınıfı sadece İmam Hatiplerde
var”
İmam Hatip okullarının geldiği noktayla alakalı açıklamalar yapan
Bilal Erdoğan, her 8 öğrenciden birinin İmam Hatipli olduğunu
söyledi. Erdoğan, “Geldiğimiz noktada ortaokul ve lisede olan her 8
öğrenciden bir tanesi İmam Hatip öğrencisi. Yani siz dışarıdaki
bağırış çağırışa bakmayın. ‘Her köşe başına İmam Hatip açıldı, her
taraf İmam Hatip’ten geçilmiyor, siz gericisiniz İmam Hatip’ten
başka bir şey yapmaktan anlamazsınız’ diyenler günün sonunda
aslında 8 öğrenciden birinin İmam Hatipli olduğunun farkında bile
değil. Hiç abartılı bir oran değil. İmam Hatip okulları gayet
makul, mantıklı, halkın doğal talebiyle oluşmuş, anayasal tevhidi
tedrisat, bunlara dayanan temelleri olan bir iş. Türkiye’nin
organik eğitim sisteminin bir parçası. Salgın öncesi dönemde, ‘İmam
Hatiplerde yemek çıkarıyorsunuz, diğer okul türlerinde neden
çıkarmıyorsunuz?’ derlerdi. Ensar Vakfı, böyle bir hizmet yapıyor.
Sivil toplum kuruluşu, hayırseverlerin desteğiyle uzanabildiği,
yetişebildiği, gücünün yetebildiği kadar belli İmam Hatip
okullarına yemek çıkarıyordu. Günde 25 - 30 bin yemek çıkardığını
hatırlayalım. ‘İmam Hatip okullarının binalarını daha güzel
yapıyorsunuz’ derlerdi. Devlet daha güzel yapmıyor, bir hayırsever
çıkıyor özene bezene İmam Hatip olduğu için, ona daha fazla değer
verdiği için yapıyor. Sen, ‘Buna niye daha çok değer veriyorsun’
diyemezsinki. Ona göre fen lisesinden daha değerli İmam Hatip.
Bugün İmam Hatip okullarında, fen liselerinden çok daha başarılı
mezunların çıktığını görüyoruz. İnsanlar da bunu takdir ediyor ve
karşılığını veriyor. Türkiye’de 9 yabancı dilde hazırlık sınıfları
var İmam Hatiplerde. Devlette Japonca hazırlık sınıfı olan sadece
İmam Hatip var. Yani İmam Hatiplerde bir vizyon var, bir sivil
toplum tabanı var” şeklinde konuştu.
“Kötülükleri, şerri paylaştıkça çoğalıyor”
Güzelliklerin ve iyi haberlerin daha çok konuşulması gerektiğini
söyleyen Erdoğan, kötü haberlerin toplumda kötülüğü çoğalttığını
belirtti. Erdoğan, “Hani bir laf vardır; ‘Acılar paylaşıldıkça
azalır, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır’ diye. Tabii bu insanlar
arası ilişkilerde, ailelerde, akrabalıkta böyledir. Algılarla her
şeyin şekillendiği bu çağda her şey paylaşıldıkça çoğalıyor. Acını
paylaşmayı kastetmiyorum, sosyal medyadaki paylaşımı kastediyorum.
Kötülükleri, şerri paylaştıkça çoğalıyor. Bugün üçüncü sayfa
haberleri dediğimiz haberleri düşünün mesela. Kim kimi nasıl
kesmiş, kim kime nasıl kötülük yapmış gibi şeyler olur. Bunları
çoğalttığınız müddetçe bunlar toplumda çoğalıyorlar. Sosyal
bilimcilerin kırık cam diye kanıtlanmış bir teorisi var ki bir
dükkanın camını kırıyorsunuz, onarmadan bırakıyorsunuz. Sonra takip
ediyorsunuz mahalledeki gelişmeleri, o mahallede suç oranı artıyor.
Yani bir mahallede bir kırık camın olması, o camın düzeltilmemesi o
mahalledekilerin önce kanaatlerini değiştiriyor. Bu da kötülüklerin
kötülükleri nasıl tetiklediğine çok basit, marjinal bir örnek.
İletişimciler de menfi bir haberin yayılma hızıyla müspet bir
haberin yayılma hızını kıyaslamaya çalışmışlar. Arada 5-6 kat fark
bulmuşlar. Menfi haberin yayılma hızı, müspet haberin yayılma
hızından 5-6 kat daha hızlı. Bütün bu çerçevede düşünün. Daha fazla
işlenen suçları haberleştirdiğiniz zaman, haberleri bir izlediğiniz
zaman içiniz kan ağlıyor. İyi bir şeyi haber yapmak cazip gelmiyor.
Seyredilmiyor, reklam verilmiyor vs. Yani bizim ne yapıp edip
güzellikleri daha fazla konuşuruza biraz eğilmemiz lazım” dedi.
“Kapitalist paradigma sahtekar insan
üretiyor”
Kapitalist düzenin insanı sahtekarlaştırdığını vurgulayan Erdoğan,
ümmetin bu işten korunması gerektiği konusunda İmam Hatiplere büyük
iş düştüğünü dile getirdi. Erdoğan, “Batının kendi insan hakları
ihlalleriyle ilgili, biraz daha liberal, biraz daha sol kesimler,
bazen bazı misyoner kesimlerin bu konularla ilgili hassasiyetleri
olur. Ama sosyal medyadan bir paylaşım yaparak kendilerini tatmin
ederler. ‘Bak ben de bu konudaki duyarlılığımı bütün çevremle
paylaştım’ derler. Çevreciler mesela sıfır atıkla ilgili paylaşım
yapar, ‘Ben bununla ilgili duyarlı olduğumu bütün dünyaya
gösterdim’ der. Devamlı plastik bardaklarla, su şişeleriyle atık
üretiyor musun? Evet üretiyorsun. Ama tweet attığın zaman tamam sen
çevrecisin, Hayvan haklarıyla ilgili hangi sokak hayvanını aldın
evinde bakmaya yeltendin? Ama bir tweet attın, tamam çok
hayvanseversin. Böyle bir sahtekar topluma döndük. Bu bize özel
değil. Benim üzüldüğüm şu, bu kapitalist düzen, bu kapitalist
paradigma sahtekar insanı üretiyor. Bizim ümmetin bu işten
kendisini korumaya çalışması lazım. Bu işin merkezinde de tabii ki
İmam Hatiplilerin olması lazım. Bizim vakıf ve derneklerimizin
olması lazım” diye konuştu.
“Kapitalist sistem insan ırkını daha kötü bir varlığa
dönüştürüyor”
Batı medeniyetinde insanların güven duygusunu çok geriye gittiğini
söyleyen Bilal Erdoğan, Türkiye’de ise inanç temelli olarak bu
düzenin olmadığını belirtti. Erdoğan, “Şu anda batı medeniyeti
kapitalist düzenin temelindeki felsefe; altta kalanın canı çıksın.
Altta kalanın canı çıksına dayalı bir medeniyetten bahsediyoruz şu
anda. Hani, ‘Batı medeniyeti dünyayı şöyle geliştirdi, böyle
teknolojik ilerlemeler oldu, insan uzaya çıktı, aya çıktı’ denir.
Tamam yaptı, sonra ne oldu? İnsan, insanlığını yitiriyor gözümüzün
önünde. İnsanın insana güveni kalmamış durumda. Batıda insanın
insana güveni kalmadı. Ne yapmaya çalışıyorlar? Kanunlarla,
yasaklarla, caydırıcılıkla, derin devlet yapılarıyla bir düzen
korumaya çalışıyorlar. İnsanların bir kısmını oyalayarak, eyleyerek
bir düzen yaşatmaya çalışıyor. Ama özünde kabul edelim, Batı
medeniyeti bu kapitalist sistemde insan ırkını maalesef daha kötü
bir varlığa dönüştürüyor. Daha vahşi, daha başkasının malında gözü
olan, daha suça meyyal, daha kendisiyle barışık olmayan, kendisini
tanımayan bir varlığa çeviriyor. Bizim medeniyetimiz böyle değil.
Bizim medeniyetimizde bizim inancımızdan temellenmiş olan
medeniyetimizde durum böyle değil. Bizde insanın insana güveni
esas. Başka insanın kendisine tehdit olduğunu görmemesini esas alan
bir düzen. İnsanın kendisini birinci etapta Allah’a karşı sorumlu
gördüğü bir düzen. Bir kanundan, cezadan korktuğu için değil; bu
dünyadan sonraki hesap vermesinden çekindiği için bu dünyada
yaptığı işe çekidüzen veren bir insan profilinden, bir medeniyet
anlayışından biz beslenmişiz” ifadelerini kullandı.
“Bu ülkede yetişen çocukların bu ümmete faydalı olmak
için yetişmelerini istiyoruz”
Gençlerin Türkiye’den gitmek istedikleriyle ilgili devamlı bir
şekilde veri paylaşıldığını söyleyen Erdoğan, bunların gerçeği
yansıtmadığına şu sözlerle dikkat çekti:
“Bugünlerde devamlı moral bozmaya yönelik bir veri paylaşılıyor.
Neymiş, Türkiye’de gençler yurtdışına gitmek istiyormuş. Yüzde 30
ve 35 gibi oranlarda Almanya ve Amerika ilk sıralarda çıkıyor,
gençler Türkiye’yi bırakmak istiyor! Şimdi buna bakınca, gençlerin
üçte biri Türkiye’den gitmek istiyorlar, demek ki Türkiye’yi
sevmiyorlar, Türkiye’de memnun değiller, mutlu değiller. Sonra
birisi paylaştı da Batı ülkelerinde gençlerin yurt dışında yaşama
oranlarını, Japonya bizim gibi ama Avrupa ülkelerinin çoğu bizden
yüksek. Yüzde 60 olan var, 70 olan, 80 olan var. Demek ki bu zaten
gençlerde olan bir şeymiş de muhafazakar toplumlarda üçte bir
oranındaymış gitmek isteyen. Yani bu çıkıyor ortaya. Ama bu veriyi
alıyorsun, ‘Bak gençler gitmek istiyor, düzen şöyle bozuldu, böyle
bozuldu.’ Biz zaten niye uğraşıyoruz? Biz, bu ülkede yetişen
çocuklar bu ülkeye, bu ümmete faydalı olmak için yetişsinler
istiyoruz. Kahir ekseriyetle bu çocuklarımız Türkiye’de kalsa,
kahir ekseriyetle Türkiye’nin gelişmesi için kendilerine hedefler
koysa iyi bir şey midir, kötü bir şey midir? Sanki bu çocukların
gidip Avrupa’ya, Amerika’ya hizmet etmesi daha iyi bir şeymiş gibi
düşünenler de var galiba. Gençler gitsin icabında eğitimin iyisi
varsa alsın, birikimin iyisini alsın getirsin ama gelsin ülkesine
kazandırsın. Böylesi var, bulunduğu ülkeden de buraya hizmet eden
var; Aziz Sancar gibi. Nobel’i aldığı gibi Türkiye’deki gönüllülük
faaliyetlerine katılmasına bakın. Allah razı olsun, böyle insanlar
da var.