Beyniniz hakkında,
Abone ol'Teknolojiye ne kadar bağımlıyız? İnternette sörf yapmak bizim kişiliğimizi etkiler mi? Bir yetişkin beyni Google ile tanışınca ne olur?"
Bir süredir yazılı ve görsel basın tarafından maruz kaldığımız
bir saldırıdır: “Beyninizi ne kadar kullanıyorsunuz?” sorusu
Alıngan biriyseniz bunun bir hakaret olduğunu düşünebilirsiniz.
Fakat biri çıkıp bilgisayarınızı ya da evinizdeki diğer elektronik,
dijital araçları ne sıklıkta kullandığınızı ya da bunların
potansiyellerinin ne kadarını kullandığınızı sorduğunda hiçbir
alınganlık göstermezsiniz. ‘Modern dünya’nın dijital olanaklarını
kullanım biçimimizle beynimizin işleyişi arasında doğrudan ilişki
olduğunu söyleyenler var.
Elbette, bilgisayar teknolojisinden, yapay zekâ ürünlerinden vs.
yararlanıp yararlanmamak kişisel tercihlerimiz. Yine de açık olan
şey yeni kuşaklarla eski kuşaklar arasında derinleşen çatışmanın
temelinde yatan sorunlardan biri bilgisayar teknolojisiyle
kurduğumuz ilişkidir. Aslında kabul etsek de etmesek de bilgisayar
teknolojisi hayatımızın her alanına sızarak bizi kendisiyle ilişki
kurmaya zorluyor. Cep telefonundan internete bağlansa da bağlanmasa
da birçok insanın, evinin ya da ofisinin kapısından içeri girer
girmez ilk yaptığı iş bilgisayarını açmak.
Beynimiz hızla evrim geçiriyor
Dr. Gary Small ve Gigi Vorgan’ın yazdığı , dijital teknoloji
patlamasının sadece yaşam ve iletişim kurma tarzımızı değiştirmekle
kalmadığını aynı zamanda beynimizi de hızla ve derinden
değiştirdiğini iddia ediyor. “Yüksek teknolojiyle aşırı yakın
ilişkimiz -bilgisayarlar, smart telefonlar, bilgisayar oyunları,
Google ve Yahoo gibi arama motorları- beynin hücre değişimini
canlandırır ve ileticilerini serbest bırakır; zamanla beynimizde
yeni sinirsel yolları güçlendirirken, eskilerini zayıflatır.
Günümüz teknolojik evrimiyle, beynimiz de daha önce hiç olmadığı
bir hızla, evrim geçiriyor. (s. 12)
Yazarlarımız bu evrimin nasıl bir niteliğe sahip olduğunu
detaylarıyla anlatıyor, üstelik bunları bilimsel verilere
dayandırıyor.
Dijital yerliler kimdir?
Dijital iletişim ağlarıyla konuşmak, haberleşmek insanların yüz
yüze iletişim becerilerini yitirmesine neden oluyor. Artık gelişmiş
ülkelerde hemen hemen her evde bir, kimilerinde birden fazla
bilgisayar var. Yan yana odalarda çalışanlar bile e-postalarla ya
da ‘chat’lerle haberleşiyor. Standford Üniversitesi’nin yaptığı bir
araştırmaya göre, bilgisayar önünde harcadığımız her saatte, başka
insanlarla yüz yüze geçirdiğimiz etkileşim zamanı otuz dakika
azalıyor.
Kitabın yazarları son derece iddialı bir tespitte bulunuyor: “Genç
beyinler, dijital teknolojinin etkisine en çok maruz kalanlar ve
aynı zamanda en hassas olanlardır. Günümüzde, ergenlik çağında ve
yirmili yaşlarında olan gençler -bunlara Dijital Yerliler de
diyebiliriz- videolu, müzikli, kameralı ve mesajlı cep
telefonlarının olmadığı bir dünyada yaşamadılar. Bu yerlilerin
çoğu, bırakın bir ansiklopedi karıştırmayı, bir kütüphanede bile
bulunmamıştır; onlar Google, Yahoo ve diğer arama motorlarını
kullanıyorlar.
Bu Dijital Yerliler’in beyinlerindeki sinirsel ağlar, Dijital
Göçmenler’inkinden dramatik şekilde farklıdır. Dijital Göçmenler,
dijital ve bilgisayar çağına yetişkinlik dönemlerinde ulaşmış,
temel beyin sistemlerinde sosyal etkileşimin geçerli olduğu bir
dönemde yaşamış insanlardır. Onların ilk teknolojik iletişim aracı
ve eğlenceleri, radyo, telefon ve televizyondur.” (s. 14)
Elbette bu farklılaşma insanların diline vuruyor! Yeni bir dil,
bilgisayar dili ya da dijital teknoloji dili oluştuğu açık. Üstelik
bu dilin geçmişi çok da eskiye dayanmıyor, hepi topu on, on beş
yıl. Çünkü yapılan bir araştırma, on sekiz-kırk dört yaş arasındaki
insanların edebi okumalarının yüzde 28 azaldığını gösteriyor.
Gazete okuma alışkanlıklarıyla birlikte insanların olaylar
karşısında gösterdikleri tepkiler değişmeye başlıyor.
Nedir bu İndigo Çocuklar?
Dijital Göçmenler’in dünyada yavaş yavaş pılısını pırtısını
toplayıp gideceği, meydanın Dijital Yerliler’e kalacağı aşikâr ama
bunun sonucunda dünyayı nasıl bir nesil bekliyor, diye sorduğumuzda
yazarlarımız, “İndigo Çocuklar,” diyor. Nedir bu İndigo Çocuklar?
Yeni ve alışılmadık davranış kümelerine örnek olarak İndigo
Çocuklar gösteriliyor. “Bazı psişiklerin bu tip çocukların
etrafında gördüklerini iddia ettikleri derin mavi auralar nedeniyle
verilen isimle İndigo Çocuklar konsepti, Yeni Çağ hareketiyle
doğdu. İnternet sayfalarında, kitaplarda, filmlerde ve televizyonda
popüler hale getirilen bu çocukların olağanüstü yaratıcı, psişik ya
da iyileştirici güçleri olduğu belirtildi.” (s.92) Bu
tanımlamaların bilimsel olmadığı açık, ancak dijital çağın bazı
bozukluklarının ya da olumlu yanlarının bir tür tezahürü
diyebiliriz.
Modern Beynin Evrimi, geleceğin dünyasına dair ipuçları verirken
temel olarak teknolojinin, dijital çağın ürünlerinin insan
üstündeki etkisini bilimsel verilerden yola çıkarak açıklamaya
çalışıyor. Bilgisayarın başından kalkın demiyor ama bilgisayarın
hayatınızda ne değiştirdiğini biraz düşünün diyor. (Rıza Kıraç)