Beynin de cinsiyetleri var
Abone ol2014 Avrupa Beyin Yılı etkinlikleri kapsamında, İKÇÜ Öğrenci Konseyi tarafından konferans düzenlendi. İKÇÜ’lü gençlere bahar şenlikleri coşk...
2014 Avrupa Beyin Yılı etkinlikleri kapsamında, İKÇÜ Öğrenci Konseyi tarafından konferans düzenlendi. İKÇÜ’lü gençlere bahar şenlikleri coşkusunun yanında bilimsel buluşmalarla da katkı sağlayan şenlik konferanslarında Doç. Dr. Sinan Canan, Beyin konferansında beyinle ilgili bilinmeyenleri ve bilimsel gerçekleri masaya yatırdı. Konferansı, İKÇÜ Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Tancan Uysal, İKÇÜ Konsey Başkanı Sümeyye Zehir, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci izledi.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Sinan Canan, beynin de cinsiyetleri olduğunu belirtirken anne ilgisizliği, ağır ihmal halinde büyüyen bebeklerin zekâsında anne sevgisiyle büyüyen bebeklere oranla gerileme olduğuna işaret etti.
Beynimizin milyonlarca kilometre uzunluğunda sinir hücresi kablolarıyla dolu olduğunu söyleyen Doç.Dr. Sinan Canan, anne ilgisizliği, ağır ihmal halinde büyüyen bebeklerin zekasında anne sevgisiyle büyüyen bebeklere oranla gerileme olduğuna işaret etti.
“BEYNİN DE CİNSİYETİ VAR”
Canan, beynin de cinsiyetleri olduğunu söyledi. “Beynin bir cinsiyeti var” diyen Doç. Dr. Sinan Canan, yüzük ve işaret parmağı uzunluğundan beynin erkek mi dişi mi olduğunun anlaşılabileceğini aktardı. Doç. Dr. Sinan Canan, bilişsel işlevler anlamında erkek ve kadına atfedilen bazı özellikler olduğunu anlatan Canan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Anne karnında maruz kaldığınız testosteron miktarına göre beyninizin cinsiyeti belirleniyor. Fazla testosterona maruz kalırsanız ki erkeklerin çoğunda böyledir, erkek hamilelikte bu miktar yüksektir. Ama stres durumlarında da testosteron artabiliyor. Bu durumda dişi bebeklerde erkek beyni, erkek bebeklerde dişi beyni görebiliyoruz. Yüzük parmağınız işaret parmağınızdan uzunsa, erkek beynine sahipsiniz. Yüzük parmağınız işaret parmağınızla eşit ya da yüzük parmağı daha kısaysa dişi beyinlisiniz. Parmakların uzunluğunu kodlayan genlerle beyin cinsiyetini belirleyen genler aynı grupta. Testosteronun etkisini buradan görebiliyoruz.”
“MÜZİKLE UĞRAŞMAK BEYNİN ALT YAPISINI GÜÇLENDİRİR”
Vücuttaki kasların çalıştıkça geliştiği gibi beynin de kullandıkça böyle geliştiğini belirten Doç. Dr. Sinan Canan, sözlerine şöyle devam etti: “Kaç yaşınızda olursanız olun, sürekli beyninizi zorlarsanız alzheimer gibi hastalıklara yakalanmazsınız. Beyninizi sürekli yeni şeylerle meşgul edin. Müzikle uğraşmak, enstrüman çalmak, şarkı söylemek, dans etmek beynin alt yapısını geliştiren önemli faaliyetlerdir. Bu etkinlikler beyninizin biçimini değiştiriyor, otobanlarını büyütüyor. O yüzden insan üstü beceriler sergileyen müzisyenlerin sayısı oldukça fazladır. Çünkü alt yapı gelişince beynin inanılmaz yetenekleri de ortaya çıkıyor”
“HAFIZAMIZ SINIRSIZ”
Beynin hafıza kapasitesinin bugüne kadar ölçülemediğini, hafızamızın bir sınırının olmadığını kaydeden Doç. Dr. Sinan Canan beynin öğrenmesinin duygusal bağ kurmasına bağlı olduğunu aktardı. Doç.Dr. Sinan Canan, duyu, hareket, sözel, ödül-ceza hafızası, dijital dünya hafızası gibi hafıza çeşitleri olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Beyniniz, duygusal olarak bağlantı kurmadığı şeyleri hafızaya kaydetmez. Duygusal bir öğrenme sistemi vardır. Duygusal olarak öğrenilen olumlu ya da olumsuz her şeyi hafızaya kaydederiz. Angelina Jolie’nin eşinin kim olduğunu hemen söyleyebilirsiniz. Çünkü duygusal bağ kurulan bilgileri görür görmez öğreniriz. Dersleri neden hafızaya alamayız? Çünkü duygusal olarak kurulan bir şey yok. Ama mesleğinize aşıksanız çok güzel notlar alırsınız.”
“YENİ İNSANLARLA TANIŞMAK BEYNİ ZORLAR”
Yeni insanlarla etkileşime geçmenin beyni son derece zorladığını açıklayan Doç. Dr. Canan, şunları söyledi: “Çevredeki arkadaş sayısının artması, yeni bireylerle tanışma beyni çok zorluyor. Yeni insanların dost mu düşman mı olduğu, niyetlerinin ne olduğu, neden hoşlandıkları gibi birçok soruyla karşı karşıya kalırız. Sosyal etkileşim beynimize en fazla yük getiren şeydir. İnsanları okumak çok karmaşıktır. Yeni kişilerle yapılan etkileşim, en ağır fizik problemini çözmekten daha zordur. Zihnin eforunu oldukça yorar. Fizik problemini çözmek aslında daha kolaydır.”
(İHA)