Beslemeyip asalım onları...

Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesi; Haberal, Balbay ve Alan'ın tutukluluk hallerinin devamı ya da sonlandırılması hep; yargıçların inisiyatifleri dâhilindedir.

Memduh BAYRAKTAROĞLU memduh@internethaber.com
Thomas Jefferson şöyle demişti: "Ben insan zihnine yönelik her türlü zorbalığa düşman olmaya Tanrı önünde yemin etmişimdir"...
Bu zorbalıklardan biri, istenildiği an "işkence aracı" olarak kullanılan ve "kanun" adı verilen zorbalıktır...





Beslemeyip asalım onları...

Tabii tabiii.
Çok da "güzel" olurdu hani...
"Asalım onları" diyorum...
Boşuna beslemeyelim...
Neden mi?..
Eğer onları (Dicle, Balbay, Haberal ve akıbetleri onlara benzeyecek diğer 6 milletvekilini) zamanında assaydık; şu anda daha başka konuları tartışıyor olurduk...

 Amerikalı şair, diplomat, eleştirmen James Russell Lowell öyle güzel şeyler söylemişti ki "özgürlük"ler için...
"Ezilenler" için...
Bakın...

Düşmüşleri, zayıfları savunmak için
seslerini çıkarmaktan korkanlar "Köle"dir...

İnanmak zorunda oldukları gerçeği
nefrete,

küçümsemeye,
ve
hakaretlere karşı savunmayıp
sessizce büzülmeyi seçenler
Yine köledir...
İki üç kişiyle birlikte
Haklı olmaya cesaret edemeyenler
"Köle"dir...

Evet efendim...
Bendeniz yandaki yazıyı yazarken hem Jefferson'dan aldım ilhamımı ve gücümü; hem de Lowell'dan...
Çünkü...
Ben...
İki üç kişiyle birlikte
"Haklı" olmaya cesaret edemeyen bir "Köle" olmaktansa;
"özgür ve cesaretle haykıran"
bir "tutuklu"
ya da
"hükümlü"
olmayı tercih ederim...

Meselâaaa...
Cihan Ünal'ın Hande Ataizi üzerinde "Nah" izi bırakıp bırakmadığını...
Ajda Pekkan'ın; elbisesinin bendini aşıp dışarı taşan memesinin sahici olup olmadığını falan yani...
"Ayakta kalanlar" eğlenceliğinde kimin, kimi şeyttiğini...
Oysa bakın şimdi şu tartıştıklarımıza...

"Efendim halk Hatip Dicle için 78 bin oy vermiş"miş...
"Efendim halk Balbay ve Haberal'ın adlarının bulunduğu CHP listelerini tercih etmiş"miş...
"Efendim KCK milletvekilleri halklarının analarının ak sütü gibi helâl oylarıyla seçilmişler"miş...
"Efendim Engin Alan'ı seçen halkın oyları çöpe mi gidecek"miş...

Yahu "Halk" dediğin ne ki?..
"Ağzı çorba kokan ve çoğu seçmeyi bilmeyen cahil - cühela" değil mi?..
Hele "Kürt Halkı"...
Parası olanı ülkenin Batı'sında hayatını yaşıyor...
Parası olmayan derseniz Batılı Türk'ün sabrını taşırıyor...
Eeeee...
Hatip Dicle kim?..
Mapus yatan bir "Bölücü" değil mi?..
"Bölücü" dediysem öyle böyle "Bölücü" değil...
Elinde cetvel, pergel bölgeyi adım adım dolaşıp yeni sınırlar çiziyor...
Ve...
Bölüyor...
Yok canım, tarlaları olur mu?..
"Vatan Topraklarını" bölüyor...
Ben de durduk yerde "Bölücü" demiyorum herhalde...
Bir "bildiğim" var ki diyorum yani...
Ne de olsa "Ben Kokskoca Devletin koskoca memuruyum"...
Bilirim bu işleri, Devlet Su İşleri...
Nasıl espri ama?..

Üniversitede "Hukuk" okuyanlara daha ilk derste; ruhuyla ve lafzıyla kanunlar öğretilir...
Eğer bir olayla ilgil kanun yoksa yargıçın nasıl (neye dayanarak) karar vermesi gerektiği anlatılır...
Yargıcın kendisini "kanun Koyucu" yerine koyarak "karar" vermesi tavsiye edilir...
Demek istediğim şu:
Kanunların "yeterli" olmadığı durumlar hep vardır, hep var olacaktır...
Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesi; Haberal, Balbay, Alan ve analarının ak sütü gibi helâl oylarla seçilmiş 5 tutuklu bağımsız diğer milletvekilinin tutukluluk hallerinin devamı ya da sonlandırılması hep; yargıçların inisiyatifleri dâhilindedir...
Gelin görün kü bizim yargıçlarımız özgürlükleri daha geniş manada yorumlayacaklarına, tukukluluk ya da hükümlülük hallerinin daha tercih edilir olması yönünde karar almaktadırlar...
Yargıçlarımızın "mantık ve inisiyatif" kullanamayışları -eskilerin deyimiyle - "Nakıs" bir davranıştır...
 

Bir dakika kardeşim acele etme...
Ben espri yapıyorum, sen kalkmış bana "lolo" çekiyorsun...
Önce bir "Gül" kardeşim ki esprim havaya gitmesin...
Hah şöyle...
Gerçi senin bu gülüşüne gülüş denmez ya neyse; bu saatten sonra "hır" çıkarmayayım, seni de kolundan tutup Silivri'ye tıkmayayım...

Hem bana ne Hatip Dicle'nin mazbatasını aldığından?..
"Alan kuvvet, veren kuvvetir"...
Koskoca YSK bu...
"Boru" değil yani...

Yaaaa, bırak kardeşim ya...
Mazbatasını almışmış da "Milletvekili olmuş"muş da...
"Bir parlamento üyesi hakkındaki kararı parlamento verir"miş de...
"Parlamentonun izni alınmış mı?" da...
Bırak kardeşim bu ağızları...
Almasaydı mazbatasını...
Olmasaydı milletvekili...
Vatandaşa mı sordu olurken?..
Yooo...
Kürtlere sordu...
Hem, ben mi dedim ona "Milletvekili ol" diye...

Yok kardeşim; bu memlekette "Kürt, Mürt" yok...
O senin dediğin özbeöz Türk oğlu Türk aziz milletimizin dağlarda yaşayanlarına verilen isimdir...
Ve...
Bembeyaz, taze düşmüş ve taze güneş görmüş kar üzerinde ayaklarından çıkan "kart - kurt" seslerinin adıdır...
Onların ataları da karda yürümeseydi kardeşim...
Ya da yürseydi ama izlerini belli etmeseydi...
Ya da yürüseydi ama "kart - kurt" diye ses çıkarmasaydı...

Ağzına biber...
Ak Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür'e, "BDP’li milletvekillerinin Meclis’e gitmeme kararı almasını'' nasıl değerlendirdiği sorulmuş...
Cevabına bakar mısınız?..
'Bunun değerlendirmesini bizim büyüklerimiz, bakanlarımız, tecrübeli büyüklerimiz yapıyordur''

Vah zavallı çocuk vah!..
Halen "Milletin Vekili" olduğunun farkında değil...
 
Büyüklerini "antrenör" veya "Kulüp Başkanı" mı sanıyor ne?..
Bir de "Bakan" olacakmış...
Sadace "bakan" olur ama neyi görebilir ki bu yetenekle?..

Ötekilere gelince...
Ben mi dedim onlara "Ergenekoncu olun" diye...
Yoooo...
Kim dedi pekiii?..
"Savcılar dedi, bir-iki hâkim onayladı" mı?..
Ne yani?..
Sen Cumhuriyet savcısına hakaret mi ediyorsun kardeşim?..
"Onlar cumhuriyet savcısı değil, savcılar cumhuriyetinin kurucu üyeleri mi?"
Git lan işine...
Tükürmeyeyim altın dişine...
Git, git...
Koskoca Devlet'in, Koskoca Savcılarına söylediği lâfa bak...
"Onlar cumhuriyet savcısı değil, savcılar cumhuriyetinin kurucu üyeleri" imiş...

Yok kardeşim...
Bu devletin savcısı da hâkimi de senin "halk" dediğin zevata "beş çeker"...
Onlar ne derse o olur?.
"Madem milletvekilliği yaptırmayacaklar seçime gimelerine bari izin vermeseydiler" mi?..
De git lan, git lan başımdan da almayayım şimdi seni ayağımın altına...

NOT: Bu yukarıdaki konuşma DEVLET ve Kanun Dağıtıcılarıyla benim aramda geçen "Hayali" bir konuşma olup eğer karşı karşıya gelseydik mutaka "Hukuk Tarihinde" yer alacak bir "özgür"(!) tartışma olacaktı...

 

Kemal Kılıçdaroğlu'na seçimlerden önce "Dua edin de kazara bile olsa iktidara gelmeyin yoksa siyasi hayatınız çok kısa olur" deyip cari açığı ve Yunanistan'da iktidarda olan PASOK'un başına gelenleri örnek vermiştim...
Ekonomi tarihimize bakın şunu göreceksiniz...
"Ne kadar çok cari açık o kadar çok refah"...
Ve...
Sonunda mutlaka "Ekonomik kriz"...
Krizleri yüklenmek ise o kısa dönemlerde hep "Sol bir parti" veya içinde solun ağırlıklı olduğu koalisyon hükümetine kalmıştır...
Ya da "asker darbe yapmıştır"...
Şu kısa yazıyı lütfen not edin...
Ekonomide yol bittiği gün CHP iktidara gelecek, ekonomik kriz sırtına vurulacak ve sonra yine bir sağ iktidarla yola devam edilecektir...
Bu; sadece bizde değil Yunanistan'da da hep böyle olmuştur...
Ve bugün Yunanistan'da sol PASOK ikidardadır...
Kendisinden önceki har vurup harman savurumasının bedelini ödemektedir...
Diğer Avrupa ülkelerinde ise tam tersi...

Orada solcular ekonominin içine etmiş, sağcılar gelip temizlemiştir...
Not: Zannetmeyin ki suç "sağcı" iktidarlardadır...
Hayır!..
Asıl suçlu, ekonomi yönetimi bilmeyen ama ısrarla iktidar olmak isteyen solculardır...